Mustafa Selçuk

Mustafa Selçuk

Yıpratmayalım!

Yıpratmayalım!

Kurumlarımızı yıpratmayalım! İyi de... Ne yapmamız lazım yıpratmamak için?
Hiç konuşmamak, en ufak bir tenkidi bile -zinhar- yapmamak mı?
Nasıl bir şeydir bu yıpratılmaması gereken kurumlar?
Kelebek kanadı gibi, dokununca zedelenen hassasiyette mi?
***
Bu ülkede siyaseti yerin dibine sokabilirsiniz, tezyif edebilirsiniz.
Halkın iradesini temsil eden Meclis’i küçümseyebilirsiniz.
Sivil toplumu, bireyin haklarını, ifade hürriyetini örseleyebilir, hatta tahkir edebilirsiniz.
Bunların hepsini sonuna kadar “yıpratabilirsiniz.”
Ama “kurumlarımızı” asla...
Peki her türlü yıpratılan, yıpratılmanın ötesinde vesayetçi müdahalelerle, darbelerle, post-modern darbelerle, muhtıralarla zayıflatılan siyaset kurumu ne olacak?
Ya bastırılan, korkutulan örgütlü sivil toplum?
Hakları değil ödevleri olduğu ve nerede durması gerektiği “bildirilen” birey?
Bunların yıpranmamaları için ne yapmak lazım?
***
Kurulu düzenden biraz şikayet edilecek olunsa, klişemiz hazırdır: Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde...
Bürokratik vesayet eleştirilmeye kalkılsa, susturma cümlesi hemen gelir: Kurumlarımızı yıpratmayalım.
Statükonun demokrasi ve şeffaflıkla bağdaşmayan uygulamalarına itiraz edilecek olsa, bahane devreye girer: Bu ülkenin kendine özel şartları...
Oysa bunların hepsi laf-ı güzaftır.
Perdeleme, karartma cümleleridir.
Yaşadığımız ülke, bu ve bunun gibi onlarca klişeyi, sloganı, belletilmiş cümleyi zihninden, hayatından atmadıkça, özgürlük de refah da, hak da birer faraziye olmaktan öteye gidemez.
Sevindirici olan ise;
Toplumda başlayan bu arınma talebinin devlet aygıtında da karşılık bulmaya başlaması...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Selçuk Arşivi