Şehitlerin çocuklarıyla...

Şehitlerin çocuklarıyla...


Son üç gündür şehit alim Nizar Reyyan’ın oğulları Bilal ve Bera ile birlikteydim.

Her ikisiyle de daha önce telefonda ve internette konuşmuştum fakat yüzyüze görüşmek nasip olmamıştı.

Allah’a hamdolsun; bu kez hem görüştük hem de uzun uzun konuştuk.

Araplar, “Haze’ş-şiblu min zâke’l-esed” derler.

“Bu aslan yavrusu şu aslandan” demektir.

Bilal ve Bera; ikisi de maşaallah babalarının izinden yürüyen birer aslan...

Filistin’i, Gazze’yi ve Türkiye’yi konuştuk.

“Gazze Savaşı sırasında kendimizi Mısır’a değil de Türkiye’ye komşu gibi hissettik” dedi Bilal...

Bilal’e ve Bera’ya bol bol babalarını anlattırdım.

Şehit Nizar Reyyan her yönüyle örnek bir insan ve mutlaka tanınmalı...

Uhud Şehitliği’nde bir başka şehidin, Said Sıyam’ın oğlu Musab ile karşılaştık.

Bir gün önce Adem Özköse kardeşimizin Gazze izlenimlerine biz kez daha göz atmıştım ve Musab ile çekindiği fotoğrafa bakmıştım.

Musab’ı Uhud Şehitliği’nde görünce Bilal ve Bera’nın tanıştırmasına fırsat kalmadan “Sen Said Sıyam’ın oğlusun” dedim.

Adem, kendisini babası için kurulan taziye çadırının kapısında karşılayan Musab için “Neşeli hali dikkatimi çekti. Kısa bir süre önce babasını kaybetmesine rağmen son derece mutlu görülüyordu” diye yazmıştı.

Musab yine oldukça neşeliydi.

Uhud’da Okçular Tepesi’nde bir başka tanıdık simayla karşılaştım ki benim için büyük sürpriz oldu.

İsmail Heniyye başkanlığındaki Filistin’in meşru hükümetinin sözcüsü Tahir En-Nunu karşımdaydı.

Gözünde siyah güneş gözlüğü olmasına rağmen tanıdım En-Nunu’yu...

Karşılıklı hal-hatır sorduktan sonra ayaküstü biraz konuştuk.

Gazze Savaşı’nda İsrail uçakları tarafından evi bombalanan ve saldırıda babasını, annesini, kız kardeşini, eşini ve eşinin karnındaki beş aylık bebeğini kaybeden İbrahim ile tanıştım ve ibret dolu hikayesini dinledim.

Bu satırları yazmadan az önce de Hamas’ın genç liderlerinden milletvekili Müşir El-Mısri ile birlikteydim.

Müşir El-Mısri ile Mescid-i Nebevi’de yatsı namazından sonra bir süre oturduk ve Filistin’deki son durum, Abbas’ın seçim kararı, içine düştüğü çıkmaz ve uzlaşı üzerine sohbet ettik.

Abbas’ın seçim kararı aldığına pişman olduğunu, uzlaşı sağlanmadan seçimlerin yapılamayacağını bildiğini, geri adım atmak için de Yüksek Seçim Kurulu’nu görevlendirdiğini, Yüksek Seçim Kurulu’nun da Abbas’a içine düştüğü çıkmazdan kurtulacak ve geri adım atacak bir kapı açmak için seçimlerin ertelenmesini tavsiye ettiğini anlattı.

“Yüksek Seçim Kurulu’nun tavsiyesi, Hamas’ın haklı olduğunu ve Abbas’ın seçim kararının yanlış olduğunu gösterdi” dedi.

Hacca gelmeden önce okuduğu Cuma hutbesinde “İbadet amacıyla üç mescide; Mescid-i Haram’a, Mescid-i Nebevi’ye ve Mescid-i Aksâ’ya yolculuğa çıkılır” hadisini anlattığını ve Filistinlilerin kuşatma altında dahi olsalar, bir şekilde Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi’ye gidebildiklerinden fakat kendi topraklarındaki Mescid-i Aksâ’ya gidemediklerinden bahsettiğini söyledi.

Havadan, karadan ve denizden kuşatılan Gazze’den çıkmış, hacca gelmişlerdi.

Duygularını sordum...

Hac ibadeti için Gazze’den çıkıp gelmelerini “Allah’ın lütfu” olarak nitelendirerek başladı sözlerine...

“Uçakta aşağıyı seyrederken kuşatma altındaki Gazze’yi düşündük” dedi.

Dualarını sordum...

“Medine’de ve Mekke’de hep geride bıraktığımız o insanlar için dua edeceğiz” dedi.

Müşir El-Mısri, yiğit bir aslan olduğu kadar oldukça mütevazi de bir Müslüman...

Aynı sıfatı Bilal’de, Bera’da ve İbrahim’de de gördüm.

Her biri Siyonistlerin korkulu rüyası...

Fakat sıradan bir Müslüman karşısında bile gayet alçakgönüllüler.

Şehitlerin oğullarıyla ve direnişin sözcüleriyle geçirdiğim saatler ve dakikalar hayatımın en mutlu anlarından biriydi.

Bilal’in Gazze’den getirdiği üzerinde Filistin haritası bulunan seccade, Filistin atkısı, tahtadan yapılmış “miftâhu’l-avde” (eve dönüş anahtarı) ve yine tahtadan yapılmış Filistin haritası şeklindeki masa süsü ise şu ana kadar aldığım en değerli hediye idi.

Üç günde dinlediklerimin hepsi bunlarla sınırlı değil elbette...

Bilal ve Bera’nın babalarıyla ilgili anlattıklarını ve İbrahim’in hikayesini -inşaallah- daha sonra aktaracağım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi