Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Adamın asabını bozmayın sabah sabah!

Adamın asabını bozmayın sabah sabah!

Hadi biz “yandaş”ız, kalemimizi icara verdik... O zaman sizden okuyalım koçlar, bu Dersim tartışması bir “dış mihrak” ürünü müdür?

Kılıçdaroğlu’nuz öyle diyor.

Baykal’ınız da kafa sallayarak onaylıyor.

Partiyi karıştırmak, en nihayetinde bölüp parçalamak isteyen dış güçler, muhterem Onur Öymen’in ağzına “Dersim” diye bir laf düşürmüşler, biz yandaşlar sakız gibi çiğneyip duruyoruz.

Böyle mi?

Kılıçdaroğlu’nuz bunu demeye getiriyor.

Hani, Meclis’teki “Dersim itirafını” önce alkışlayan, sonra görülen lüzum üzerine derin bir sessizliğe bürünen, ardından ortaya çıkıp “Öymen istifa etmelidir” diye kahramanlık taslayan, derken (herhalde dış güçleri sevindirmemek için) istifa talebinden vazgeçtiğini açıklayan Kemal Kılıçdaroğlu’nuz...

Siz hürsünüz...

Bize benzemezsiniz.

Kılıçdaroğlu’nun bu ilkesizliğini yazabilirsiniz...

Efendim?

İlkesizlik görmüyor musunuz?

Madem ortada bir ilkesizlik yok, ne halt karıştırmaya “Bravo Gandhi Kemal... Öymen’e istifa etmesi gerektiğini nasıl da hatırlattı... Aşk olsun vallahi!” diye gaz verdiniz adamcağıza?

İşte tornistan etti... “Dış güçler filan” dedi.

Bunu da yazsanıza!

Efendim?

Kılıçdaroğlu ne eylerse güzel mi eyler?

Ee, biz de bunu anlatmaya çalışıyoruz işte... O namütenahi iradenin gönüllü sözcülüğüne soyunduğunuz gerçeği kabak gibi ortadayken “yandaş” diye sağa sola hırladığınızı... Yaptığınız işin, ucuzundan “CHP kuyrukçuluğu” olduğunu hatırlatanlara çemkirmekten öte ortaya doğrudürüst bir fikir koyamadığınızı... “Olmamış darbenin neresini

yazalım?” diye Ergenekon sulandırıcılığına koyulduğunuzu...
Siz busunuz...

Hem darbeci, hem faşist, hem CHP yandaşısınız.

Efendim, “AKP ve yandaşları korku cumhuriyeti oluşturuyor”muş...

Sanki kendileri varlıklarını ve medyadaki egemenliklerini korku uygulamalarına borçlu değillermiş gibi.

Farklılıklar yok ediliyormuş...

Sanki kendileri farklı bir sese, değişik bir bakış açısına, özgür bir dimağa tahammüllüymüş gibi...

Medya tektipleştiriliyormuş... AKP’nin hizmetine veriliyormuş...

Sanki kendileri darbeyi tedvire memur odakların hizmetinde değillermiş gibi... Farklı kavrayışlara hayat hakkı tanıyorlarmış, kendilerine benzemeyene kapılarını açıyorlarmış, “ötekinin hukukuna” saygı gösteriyorlarmış gibi.

Ülke faşizme gidiyormuş.

Sanki bir tür alaturka faşizmi mündemiç “darbe” ve “militarist uygulamalar”ın arkasında kendileri (gazeteleri, televizyonları, yazarları) yokmuş gibi...

Hukuk katlediliyormuş...

Sanki “Hukuk her şeyden ibaret değildir arkadaşlar” sözü kendilerine ait değilmiş gibi...

Editoryal bağımsızlık... Etik... Hür medya... Halkın haber alma hakkı... Bunlar elden gidiyormuş!

Sanki, karargah çıktılarını manşete taşıyan, darbe ve muhtıra dönemlerinde halktan haber gizleyen, “Ne gazeteciliği kardeşim? Biz burada dükkan açtık para kazanıyoruz...” diyen, Ergenekon’a mazeret üretmek dışında ortaya dişe dokunur bir düşünce koymayan kendileri değilmiş gibi.

Biz yandaş medyayız, bunlar “hür basın...”

Öyle mi?

Gidin yatın... Adamın asabını bozmayın sabah sabah!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi