Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

“Komplo” deyip geçmek!

“Komplo” deyip geçmek!

Her gün mail, SMS, fax, posta ile o kadar çok bilgi geliyor ki..
Bir sürü iddia; kimine deli saçması deyip geçiyorsunuz.
Kimi belli ki; sizin kafanızı bulandırmaya, gerçekleri manüple etmeye çalışıyor.
Kimi övüyor, kimi tehdit ediyor, ya da hakaret..
Onlar belli. Ama bunların arasında yarına ilişkin ilginç bilgiler veren, iddialarda bulunanlar da var.. Kimi “MES” adını kullanıyor. Kimi “Alperen”.. Bazen inanılması güç, önemli iddialarda bulunuyorlar.
Sonra bir bakmışsınız, iddialar gerçek olmuş.. Bunlar gerçeği bilen kahinler değil, ama kendi pencerelerinden baktıklarında gördükleri şeyler var. Ya da birileri birilerine, birileri vasıtası ile, belli bir kesime ulaşmak için mesaj veriyor sanki..
Mesela şu “Kafes” olayı, MES’in aylar önceki iddiası idi. Adamlar devleti kafeslemişler..
Altaylı söylüyordu geçen gün sanırım. TSK’dan sızdırılan bilgiler, ihbar mektupları, demokrat bir subayın bireysel çabası ile elde ettiği bilgi ve belgeleri, savcılık ve kamuoyu ile paylaşmasından ibaret bir olay değil sanki.. Bana da çok inandırıcı gelmiyor. Farklı zamanlarda, farklı kaynaklardan derlenmiş ve yeniden tasnif edilmiş bilgiler ve belgeler bunlar..
Büyük İskender’in dediği gibi, “Kim oldukları değil, kimi ele geçirdikleri önemli.” Bu kişinin kimliği değil, hangi belgeleri servis ettikleri önemli..
Bize bu belgeler dehşet verici gelse de, en dehşetlisi bu belgelerdeki bilgiler değil.. Aslında daha dehşetli bilgiler ve belgelere sahip olsa gerek bu kaynağın.. Bu belgeleri ele geçirenler, başka bilgilere de sahip olmuş olması gerek.. Birileri bu iddiaları okuyunca, onlar yayınlanmayan başka belgeleri hatırlayıp susuyorlar..
Ben böyle tek bir kişi olduğunu sanmıyorum.. Bunlar da bir ekip.. Ellerinde servis ettiklerinden çok daha fazla bilgi var ve ne zaman, ne kadarını, nasıl ve kime servis edeceklerinin ince bir hesabını yapıyorlar ve işler yürüyor.. Bu amatör bir grup değil. Profesyonel bir kadro.. Bunlar da sistem için. Ordu, Medya, STK, siyaset, bürokrasi, yani anlayacağınız her yerde varlar..
Yapılan yine bir toplum mühendisliği. Tek fark, bunlar değişim istiyorlar.. Mevcut yapının, yani kontrol dışı unsurların yani “bizim Sovyet”in tasfiyesini istiyorlar..
Mesela ne zamandır, bazı kişilerin intihar edeceği (?!), bazı kişilere suikast düzenleneceği, kitlesel imha planları yapıldığı, AK Parti’yi bitirme planı yanında Zaman grubuna karşı eylem hazırlıkları, dindarların hedefe oturtulmaya çalışıldığı, azınlıklarla ilgili planlar yapıldığı iddiaları yeni değil. Eylül’den beri konuşuluyordu bunlar..
Ha! Önce bu planlar deşifre ediliyor. Sonra bir bakıyorsunuz bazıları gözaltına alınmış, yeni bombalar bulunmuş, bazı tanıklar ortaya çıkmış, bazı bilgiler, belgeler servis edilmiş. Karşı taraf inkâr ettikçe yeni bir belge, yeni bir tanık daha..
Hani belgelerdeki planlanan işlerin bir kısmının uygulandığı da görülüyor. Özellikle Media ayağında bir sorun yok.. “Tak diye emrediyorlar, şak diye yapıyorlar..” Personel ve kurum açısından hiçbir sorun yok.. Bunca bilgi ve belgeye rağmen, hâlâ birileri hiçbir şey yokmuş gibi, bu iddialar gerçek dışıymış gibi davranmaya devam ediyor. Lav silahları boru, belgeler kağıt parçasına dönüştürülmeye çalışılıyor..
Haydi askerî kanadı anladım da, yargıdaki unsurlar da en azından Ergenekon infaz timleri kadar kararlı ve dirençli çıktılar.. Tamam, yaptıkları kuru bir cesaret, hiçbir tutarlılıkları, ciddiyetleri, inandırıcılıkları yok, ama yine de durum ortada.. Kimine göre, bunların yaptıkları köşeye sıkışan kedinin çaresizliğini yırtıcılaşarak aşmak istemesine benziyor.. Çok fazla suç, yolsuzluk söz konusu... Direnmek zorundalar; çünkü çok şey kaybedecekler. Çaresizliğin verdiği zorunlu bir cesaret yani.. Ama nereye kadar.. Aslında dağdakilerin geri dönüşleri gibi, ovadakilere de açık bir kapı göstermek gerekiyor sanki..
Bahçeli’nin öfkesi, CHP’nin şaşkınlığı da aslında aynı umutsuz ve çaresiz direnişin farklı tezahürleri değil mi? En zor durumda olanlardan biri de Başbuğ.. Kime sırtını, kime yüzünü dönse, karşı taraftan tepki alıyor. Her iki tarafın da öfkesi, tehlike oluşturuyor. Başbuğ için o makam, “dua ile istenen bir bela”ya dönüştü sanki.. Media ayağı dökülüyor. Şecaat arz edeyim derken, sirkatlerini söylüyorlar...
Komplo iddiaları arasında bocalayan insanlar için bir önerim var.. Komplolar önemlidir. Her komplo gerçek değildir, hatta gerçeği gizlemek için de üretilmiş olabilir ama gerçek de bu komplo iddiaları arasında gizlidir…
Aslında bu ülke üzerinde iddiası olan herkesin, kendine göre bir çözüm planı var. Ve bu planın A-B-C alternatifleri de var. Bir de kendi planlarını gizlemek için uydurdukları var.. Ama bunlardan sadece biri gerçekleşebilir ya da birtakım projeler, o projelerin sahipleri tarafından telif edilerek hayata geçirilir. Diğerleri bildik komplo teorilerine dönüşebilir. Dolayısı ile komplo teorilerinin çoğu gerçekleşme ihtimali olan senaryolardır.. Hangi iddianın gerçek, hangisinin komplo olarak kalacağını ise, zaman içindeki gelişmeler gösterir.. Yani gerçek dediğiniz şey de, aslında başlangıçta bir komplodan ibarettir..
En büyük komplo da, kendi komplolarını gizlemek adına, “bunlar komplo iddiaları, inanmamak gerek” diyenlerin komplosudur..
PKK komplodur, irtica komplodur.. Cumhuriyet gazetesinin 1954’teki şeriatçı yayınları komploydu, 28 Şubat komploydu.. Darbelerin tümü birer komplo ürünüdür.. Sivas, Başbağlar, Maraş, Çorum komploydu.. Ergenekon bir komplo değil mi?..
Komplolarla kafeslenmeye çalışılan bir ülkenin halkına “komplo teorileri”nin gerçek olmadıklarından söz edenlerin yaptıkları da bir komplo değil mi?
Media sürekli komplo üretiyor. Piyasa, borsa spekülatörleri birer komplocu etki ajanı değil mi?
Bir işin “arka planı”nı araştırırken birileri size, arka taraftakilerin tümünün gerçek dışı yalanlar olduğunu söylerse, bu komploya kanmayın. Birçok komplo teorisi vardır, ama gerçek büyük ihtimalle onların arasındadır. Ya da onlardan gerçek olan, diğerlerinin komploya dönüşmesi sonucunu doğuracaktır. Öte yandan herkesin bir komplosu, tuzağı, oyunu vardır. Bütün bunları gören, bilen, hüküm sahibi bir Allah (cc) vardır ve o onların tuzaklarını başlarına geçirir.. Galib olacak olan O’nun hükmüdür.. Mekerallahu! Onun mutlak iktidarının yeryüzündeki rızasını arayanlar için ne gam! Allah (cc) ne diyordu kitabında: (En’am 123) “... Biz her yerleşim bölgesinde, oralarda bozgunculuk yapmaları için günahkârlarını liderler yaptık..”, “... suç işleyenlere, yapmakta oldukları hilelere karşılık Allah tarafından aşağılayıcı ve çetin bir azap erişecektir.”
“Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın/gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın..”
Selam ve dua ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi