Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Tek kullanımlık yargıç olur mu?

Tek kullanımlık yargıç olur mu?

Bir yargıcı kaç defa kullanabilirsiniz?. Eğer bir diktatörlükle yönetilen ülkede yaşıyorsanız, yargıçlar düzenin tetikçisi konumundadır. Zaten değil mi ki; hukuka uygun olmayan yasalar, suç aletidir.
Yoksa Hitler’in de, Stalin’in de, Mussolini’nin de, Saddam’ın da yasaları ve yargıçları vardı.. Ama adalet yoktu, hukuk yoktu. Onlar iş başında oldukları sürece de, o yargıçlara kimse dokunamadı ve o yasalar hiç değiştirilemedi. Değiştirilmesi teklif dahi edilemedi..
Bu diktatörler, kendi ilan ettikleri yasaları bile ihlal ettikleri oldu, yine kimse bir şey yapamadı, söyleyemedi.. Çünki onlara yasa işlemezdi. Yasa, mazlum halka karşı terör estirmenin gerekçesini, bahanesini oluşturuyordu. Çünki zulmü sistematik hale getiriyor ve meşrulaştırıyordu..
Hukuk devletlerinde değiştirilemeyecek yasa olmaz. Ve yargıçlar kararlarından dolayı sorumludur ve kişisel olarak mutlak anlamda masumiyetleri ileri sürülemez.. Aksi halde jüristokrasi diye yargıçlar diktatörlüğünden söz etmek gerekir..
Hukuk devletlerinde yargıçları fazla kullanamazsınız.. Yargıçlar hukuk dışına çıktıklarında hemen çürürler.. Bu anlamda tek kullanımlıktırlar ve hatta o tek kullanımdan doğan yanlış da ayrıca düzeltilir..
Türkiye’de, sözü söyleyeni, o sözü yazanları bırakıp, davacının dilekçesinde yer almayan bir ifadeyi, kendine göre yorumlayıp, yazarlara yazmadığı bir yazıdan dolayı ceza veren yargıçlar olduğu gibi, davacı ordu komutanı olduğu ve davacının 3 kişilik mahkeme heyetine bir üye atadığı ve kararı emirle temyiz etme yetkisine sahip olduğu halde, sanık lehine karar veren askeri yargıçlar da var..
Hep yargıçları eleştiriyoruz da, savcılar ne durumda ya da savunma..
Baroların haline bakar mısınız? Özellikle İstanbul Barosu ve Barolar Birliği’nin savrulduğu çizgiye..
YARSAV’a bakın mesela.. Yüksek yargıya atanmak için paşalardan medet uman yargıçlara.
Biz, onların cemaziyel evvelini biliriz aslında. 28 Şubat’ta o brifinglerden tanırız kendilerini..
Paşaların andıcını, amirallerin gemisi manşete çekerken, savcılar davayı açıyor, icazetli yargıçlar da icabına bakıyordu.. Yargıtay desen aynen.. Erkaya davası, Ilgaz Zorlu davasından biliyorum ben hazretleri.. Bu konularda barolara şikâyette bulundum, çoğu cevap bile vermedi.. Bakanlığa suç duyurusunda bulundum, Yargıtay’a yazdım, işlem bile yapılmadığı gibi, “yapılacak bir işlem olmadığından” diye yazdığım dilekçeyi zarfa koyup geri gönderdiler…
Yapılacak bir işlem yoktu! Yargıçlara yasa / hukuk işlemiyordu çünki..
Ergenekoncular, malum paşalar, bugünki şartlarda, bir yargıcı kaç defa kullanmayı düşünüyorlar!.. Söyleyeyim bir defa kullanabilirsiniz. Bu memlekette kullanabileceğiniz yargıç tükenir, ama sizin suçlarınız tükenmez..
DM’den biliyoruz, mumla ararsınız yargıçları. İstediğiniz kişiye düşürmek için dakika başı bir dosya numarasını alırsınız.. İstediğiniz yargıca düşünce o an onu deşifre etmiş olursunuz.. Basın, yargıcın geçmişine bakar, aile ilişkilerine bakar ve suçüstü olursunuz..
Bu adamları kurtarmaya çalışmak, batağa saplanan adamı kurtarayım derken kendisinin de aynı batağa saplanması sonucunu doğurur çoğu zaman. Bu adamlara yardım etmek isteyen yargıçlar için de bugün durum aynen böyle..
Eskiden, Ergenekonun uzantıları güçlü idi. La-yüs’el konumdaydılar. Terör estiriyorlardı.. Kimseyi takmıyorlardı.. Ama artık süngüleri düştü.. Tarafsızlar, korkutulup, sindirilenler, menfaat ilişkileri sebebi ile kendilerine yaltaklananlar artık şimdi başka yerlere kaçtılar.. Ve birileri kötü bir şekilde, orta yerde yapayalnız kaldılar..
Bunların durumu, “kendisi himmete muhtaç bir dede, nerdeki gayrıya himmet ede” sözünü hatırlatıyor.. Kimi istifa edip, alıp başını gitmek istiyor, kimisi başına bir kaza bela gelmeden emekli olmayı hayal ediyor.. Kimi köşeye sıkışmış durumda, mecburen dikleniyor.. Çünki kendine kucak açacak kimse yok.. Ve geçmişte yaptıkları sebebi ile, onların bir şekilde ortaya çıkmasından korkarak eski dostlarından medet ummaktan başka çıkış yolu göremiyor..
Dinlenmekten korkuyorlar. Çoğu, geçmişte yapılan dinlemelerin, bir yerlerden, bir şekilde ortaya çıkmasından, bu bilgilerin sızdırılmasından korkuyor.. Korkuları, günahları kadar büyük!
Bizim Ali İhsan Karahasanoğlu’nun yazılarını okuyorsunuzdur.. Türkiye bu hukuk skandallarından kurtulmadan düze çıkmayacak..
Hukuku kendi meşru zeminine çekmek için basına ve STK’lara büyük görevler düşüyor ve tabii topluma.. Kim ne biliyorsa bunu ortaya koymalı artık. Bu yanlış adamlar, sistemden uzaklaştırılmalı..
Hukuk herkese lazım. Adalet mülkün temelidir ve adaletin tevzi edildiği yer yargıdır..
Anayasa, yasa ve yönetmelikler, genelgeler doğru olmalı, ama tek başına doğru olması yetmiyor, doğru uygulanmalı, yanlış uygulanıyorsa, o zaman yargı devreye girip adalet terazisini ortaya koymalı..
Görünen o ki, mediada ciddi anlamda güç kaybına uğradılar. İnandırıcılıklarını kaybettiler. Tiraj ve rating kaybetmelerinin yanında kendi içlerinde de çözülmeye başladılar.. STK’larda da öyle.. Kan kaybetmeye devam ediyorlar.. Siyaset ve sermaye içinde de kayıpları devam ediyor.. Pamukoğlu’nun partisinin toplumdaki desteğini görüyorsunuz. CHP, ‘Alevi Açılımı’ndan; Öymen’in ve Kılıçdaroğlu’nun Dersim konusundaki açıklamalarından sonra yerlerde sürünüyor.. Kayıtdışı, faiz ve kamu kaynaklarından elde ettikleri destekleri kaybedince, kendi başlarına ayakları üzerinde duramaz hale geldiler.. Şimdi yargı, TSK ve bir kısım odalarda ve baro gibi kuruluşlarda etkili olmaya çalışıyorlar..
TSK’daki derin yapılardaki çözülmeden ve Ergenekon davası ile ilgili her gün ortaya yeni çıkan belgelerden sonra, yakında ne yargıda ve ne de media ve STK’larda, meslek odalarında peşlerine takacak kimse bulamayacaklar.. Şehid aileleri bile oynanan oyunun farkına vardıktan sonra, MHP’liler de artık işin farkına varacaklardır diye düşünüyorum.. Eline el bombası tutuşturulan askerin acısı bakalım oyunun bozulması yönünde nasıl bir katkı sağlayacak? Bahçeli’nin daha fazla bağırmak için fazla bir sesi çıkmayacağına ve bundan daha ağır itham, hakaret ve suçlamalar ileri süremeyeceğine göre, bundan sonrası düne göre daha kolay olacak.. Onlar için ise göreceksiniz, gelecek günler, geçen günleri aratacak.. Onlar, ilkokul çocuklarının kanları üzerine senaryolar yazadursunlar, komplo planları ile suçüstü oldular. Hatta bundan sonra onların içinde vicdanları sızlayıp, bu karanlık oyunun farkına varıp konuşacakların da olacağını hesaba katmak gerek..
Hepsi tamam da, adaleti sağlamakla görevli insanların bu yapı ile nasıl işbirliği içinde olduklarını anlamak mümkün değil.. Demek ki, yargıçlık birileri için ikinci bir iş. Ya da sadece bir maske..
Bana kalırsa yargı içindeki birtakım oluşumlar; siyaset, media ve TSK’daki oluşumlardan daha öncelikli ve önemli bir hadisedir. Bizim yargıçlarımız, hukuk sisteminin içine çeteler tarafından sokulan Truva Atı olmamalı.. Yüzünü Hakk’a, adalete, hukuka dönmeli; derin devlete, çetelere değil..
Selâm ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi