Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

İstihbarat faaliyetleri üzerine...

İstihbarat faaliyetleri üzerine...

Türkiye bölge devletleri ile yakın ve sıcak bir ilişki kurmaya devam ederken, bu ülkelerle daha yakın ve sıcak bir işbirliğine ihtiyacımız vardır..
Hemen burnumuzun dibindeki Irak’ta istihbaratın MOSSAD tarafından kurulduğunu, teknik donanım ve personel eğitiminin MOSSAD tarafından yapıldığını unutmayalım..
Birileri Türkiye’nin bu dışa açılımını istemeyecektir.. Onun için de bu sürecin devamı açısından bölge devletlerinin istihbarat örgütlerinin yeniden yapılandırılması, daha yakın ve sıcak bir işbirliğine ve ortak istihbarat çalışmaları yapılmasına ihtiyaç vardır..
Bunun için de öncelikle Türkiye’nin kendi içinde istihbarat faaliyetlerini yeniden düzenlemesi gerekir.. MİT, Emniyet İstihbaratı, JİTEM (Jandarma İstihbaratı), Askerî İstihbarat, hepsi ayrı ayrı çalışıyor.. İstihbarat faaliyetlerinin tek elde toplanması ve 2 ayrı bölümde ele alınması gerekir.. İç istihbarat, dış istihbarat.. Askerî istihbarat faaliyetlerinin de bu çatı altında bulunması ve doğrudan hükümete bağlı olması gerekir..
Bu anlamda Alman, İngiliz, İsrail ve Amerikan, Rus ve Çin ile diğer önemli istihbarat örgütlenmesinden dersler çıkartmak gerekir elbette. Ama bizim daha özgün bir yapıya ihtiyacımız var..
Soğuk savaş bittiğine göre, özel harp ve psikolojik savaş örgütlerinin de yeniden gözden geçirilmesi gerekir.. Teröre karşı gayri nizami harp takdiklerinin de doğrudan bu istihbarat faaliyeti içinde değerlendirilmesi gerekir.. Yoksa kaçınılmaz bir şekilde devlet içinde devlet ortaya çıkacaktır..
Kuşkusuz bu işin çözümü çok da kolay değildir.. İstihbarat faaliyetinin yeniden yapılandırılabilmesi, ancak TSK’nın yeniden yapılandırılması ile mümkündür. Aksi takdirde bütün çalışmaların kağıtta kalması kaçınılmaz olacaktır.
Geçmişte NATO içinde ya da ABD, AB ve İsrail’le kurulan stratejik ortaklıklar çerçevesinde, nerede ise iç içe geçen istihbarat faaliyetlerinin de artık yeniden düzenlenmesi gerekir..
İstihbarat faaliyetlerinin sadece “devletin âli menfaatleri” ile ilgili değil, aynı zamanda iş dünyasının ve diğer toplumun örgütlü kesimlerinin ihtiyaçlarına göre de biçimlendirilmesi gerekir..
Türkiye’nin çevresi ile daha ilgili olması şart..
Mesela Dışişleri Bakanlığı niçin uluslararası insan hakları raporları yayınlamıyor.. Daha doğrusu, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’nın koordinasyonunda, akredite insan hakları kuruluşları, öncelikle Türk dünyası, İslâm ülkeleri, komşu ülkeler ve Ortodoks dünyasını da kapsayacak şekilde insan hakları ihlâlleri ile ilgili bir rapor yayınlayabilir.. Dışişleri Bakanlığı, Türk Hükümeti de ilişkilerinde bu rapordaki kriterleri not ederek ilişkilerini düzenleyebilir..
Hatta Milli Güvenlik Kurulu da buna benzer, Türkiye’nin güvenliği ve bölge barışını esas alan, tehdit algılamasına yönelik 3 aylık dönemler halinde raporlar yayınlayabilir..
Artık iktisadi faaliyetleri izlemek de, siyasi faaliyetleri izlemek kadar önemli.. Kaçakçılık, örgütlü suçlar, terör, insan kaçakçılığı, uyuşturucu ticareti de artık istihbarat örgütlerince farklı bir şekilde izlenmesi ve raporlanması ve bazı istihbarı bilgilerin kamu ile paylaşılması gerekiyor. Sanal suçlar, suç örgütleri ortaya çıkıyor.. Elektronik izleme konusu var. Kontr istihbarat faaliyetleri var.. Çünkü, sonuçta demokratik toplumlarda iktidar, muhalefet ve STK’lar, meslek odalarının uyumu şart. Gerçek bir yönetişim, ancak doğru bir bilgi desteği ile sağlanabilir..
Artık ulusal güvenlik kaygıları uydu popülasyonu, radyoaktif risk, genetik risk alanlarını da kapsıyor.. Rusya’daki bir nükleer santraldeki kaza bizi de etkiliyor.. Çekirge sürülerinin hareketi bile, yeri geliyor hayati önem arzediyor.. İşsizliğin ve açlığın sebeb olduğu sosyal ve siyasi olayların sınırlarımızı nasıl zorladığını daha önce gördük..
Türkiye hem kendini yenilemeli, hem örnek olmalı, hem de diğer dost ülkelerdeki yeniden yapılanma faaliyetlerine rehberlik etmeli.
Yeni ve ortak bir istihbarat dili geliştirmek gerekiyor.. Emperyalist, yayılmacı siyasetlerden uzaklaşmak gerekiyor.. Hedef ülkeleri yıpratmaya yönelik, fitne-fesat operasyonlarından uzaklaşmak gerek.. Bir istihbarat hukuku ve ahlâkı geliştirmek zorundayız.. Sonuçta “Biz kavme ya da kişiye olan düşmanlığımızın bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemesi gerek”ir.. Yoksa ötekilere her zulmü reva gören bir anlayışın elinde istihbarat faaliyetleri, insana karşı bir tehdit kaynağına dönüşür..
Askerler ve istihbaratçılar ya emir alırlar, ya emir verirler.. Varlığı da, yokluğu da tehlikelidir. Onun için bu gücün dikkatli kullanılması gerekir..
Doğru bir istihbaratın kendi içinde ciddi bir iç denetime sahip olması gerekir..
Biz geç kalacak olursak, ABD, Rusya, İngiltere ve İsrail çevremizi kuşatacak.. Unutmamak gerekir ki; Putin eski bir istihbaratçı.. Çeçenya’da Kadirov öncesi, düşman kardeşler durumundaki Nakşi, Vehhabi ve Şiî hocalara aynı anda kapı aralayıp, ardından da belinde silahı, bir elinde Kur’an-ı Kerim, öbür elinde barış güvercini ile Kadirov çıkıp geldi..
Mısır’da Mübarek sonrası tartışılıyor.. Türkiye’nin Mısır’ı bir şekilde kazanması gerek.. Mısır’ın güvenliği, iç barış ve refahı, Türkiye açısından önemli..
Her yıl Afrika’da 10 ülkede elçilik açıyoruz açmasına da, Afrika’daki İngiliz, Fransız, Rus, Çin, İsrail faaliyetlerinden ne kadar haberdarız.. Türk işadamları öncelikle hangi alanlarda ve kimlerle temas kurmalı. Bizim STK’lar nerelerden işe başlamalı. Bu bilgileri kim, nereden sağlayacak? Afrika yerel dillerini bilen kaç istihbaratçımız var?
Yani demem o ki; Ticaret ve Sanayi Bakanı’ndan YÖK’e kadar hepimize, herkese görev düşüyor bu alanda.. Fransa Merkez Bankası’nın, kendi sömürgeleri için Afrika Frangı basmasını doğru bulmuyorsak, bizim Merkez Bankamızın bu işi doğru bir şekilde, hakka ve adalete uygun bir biçimde yapmak konusunda bilgi ve tecrübelerini, Afrika ülkeleri ile paylaşmaya hazır olup olmadığını da konuşmamız gerek.. Bana kalırsa; Türk parasının İslâm ülkelerinde geçerli hale gelmesi konusunda da önce ciddi bir istihbarat çalışmasına ihtiyaç var..
Bilim ve teknoloji faaliyetleri bile artık istihbarat faaliyetleri kapsamında..
Çocuğunu Kur’an kursuna gönderen kokoreççiyi fişleyen istihbaratçı bozuntularından söz etmiyorum.. Başbakan’ın hayatta kalmasının esbabı için de çocuklarımızın bir Ergenekon komplosuna kurban gitmesinin önlenmesi için de esbabına tevessül babında ciddi bir isthbarat faaliyetine ihtiyacımız var.. Çünkü, def-i mazarrat, celbi menafiden evladır!
Selam ve dua ile..


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi