İsviçre’de üç minare...

İsviçre’de üç minare...

Yazının başlığını görünce bazılarının aklına “Bitlis’te beş minare” türküsü gelebilir ama, konumuz o değil!
Türkiye Gazetesi’nin dünkü manşeti çok manidardı: “DÖRT MİNAREDEN KORKTULAR!..”
Hâlihazırda İsviçre’de hepi topu üç minare var. Minare dediysek, öyle bizdeki gibi 30-40 metre yüksekliğe sahip yapılar aklınıza gelmesin. Zaten o ülkedeki cami ve mescitler de kubbeli filan değil. Normal binalar ve bunların üzerinde yükselen birkaç metre yüksekliğindeki minarecikler...
İsviçre’de toplam cami ve mescit sayısı iki yüzü bulmuyor. Ve bunların içinde sadece üç tanesi minareye sahip. Dördüncüsü için de ülke genelinde tuhaf bir referanduma gidildi ve yüzde 57 oranında “Minareye hayır!” sonucu çıktı. Nüfusu on milyon civarında olan bu ülkede dört yüz bin kadar Müslüman yaşıyor. Bunların yaklaşık üçte biri Türk kökenli. İsviçre’de yaşayan Müslümanlar, ülkenin sosyal yapısıyla büyük bir uyum içinde. Bugüne kadar toplumsal barışı tehdit edebilecek herhangi bir olay vukua gelmemiş.
Fakat buna rağmen, İsviçre Halk Partisi’nin tazyik ve teşviki ile, minare mevzuu halkoyuna sunularak, Avrupa’nın göbeğinde yeni bir fitnenin ateşi yakıldı. Temennimiz o ki, bu fitne ateşi başka yerleri de sarmasın!.. Nitekim öteden beri İslam karşıtı eylemleri ile ortalığı bulandıran Danimarka’daki bazı aşırı sağ unsurlar, İsviçre’dekine benzer bir uygulamanın kendi ülkelerinde de yapılmasını seslendirmeye başladı. Bu gidiş son derece tehlikeli.
Allah’tan Vatikan devleti de dahil, Avrupa’nın belli başlı merkezlerinde; İsviçre’deki bu anormal karara ciddi tepkiler yükseldi. Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, çok açık bir biçimde minare yasağına tavır aldı ve bu kararın geri alınmasını istedi. AB Dönem Başkanı İsveç’ten de benzer şekilde sağduyulu bir ses yükseldi. Aynı şekilde İsviçre başta olmak üzere, Avrupa’nın çeşitli ülkelerindeki kimi sivil toplum kuruluşları, insan hakları ve inanç hürriyetini çok ciddi biçimde tehdit eden bu karara karşı muhtelif protesto eylemlerine devam ediyor...
Resmî ve sivil kurum ve kuruluşlarından gelen bu tepkilerin daha da büyümesini bekleyebiliriz. İsviçre Yeşiller Partisi, malum karara karşı iptal davası açacağını duyurdu. Diğer taraftan AİHM’nin bu kararı iptal etmesi gerektiği yolunda birçok beyan var. Zira minarelerin yasaklanması kararı, tereddütsüz biçimde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı. Dolayısıyla İsviçre devletinin böyle bir kararı yürürlükte tutamayacağı tahmin ediliyor. Ancak kesin sonuç alınıncaya kadar bundan emin olmak da imkânsız. Zira İsviçre hükümeti, bu karar karşısında kaçamak açıklamalarla durumu kurtarmaya çalışıyor... Yasak kararının İslam dinine karşı değil, kökten dincilere karşı duyulan korku ve endişenin sonucu olduğunu öne sürüyorlar. Ancak Star gazetesinin de manşetten çok güzel verdiği üzere, burada çalınan minareye kılıf bulamıyorlar! Çünkü minarenin kökten dincilikle hiçbir ilişkisi yok.
Kaldı ki, bu manada İsviçre’de kökten dinciliği başka adreslerde aramak gerekir. Bilindiği üzere İsviçre, Hıristiyan dünyasında en fazla misyonerlik faaliyetlerinin temerküz ettiği yerlerden biridir! Bu arada şunu da hatırlatalım: FUNDAMENTALİZM, yani köktencilik kavramının lügatlere girdiği tarihlerdeki dinî gelişme ve çatışmalara bakıldığında, bunun İslamiyetle alakasının bulunmadığı, tamamen Hıristiyan âlemdeki kökten dincilikle ilgili olduğu derhal görülür... Yani dört minareden korkup yasağa başvuranların kendileri asıl köktenci ve taassup sahipleridir.
Sayın Gül’ün dediği gibi, bu, İsviçre’nin ayıbıdır. Tek çare, bu ayıbın bir an önce temizlenmesidir...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi