Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Siz içeriden, biz dışarıdan yıkamadık şu Hükümeti!

Siz içeriden, biz dışarıdan yıkamadık şu Hükümeti!

Vakit’in dünkü manşeti, her şeyi anlatmaya yetiyor… “Üzerlerine vazife olmayan işler”le meşgul birileri; öyle görünüyor ki, yine “durumdan vazife çıkarma”nın peşinde… “Pilav” yapıp da insanların karınlarını doyurmak yerine, habire “plân” yapan birileri, belli ki “gidişat”tan hoşnut değil… Aslında haklılar!!!.. Hiç aklınıza gelir miydi, “3 kuvvet komutanı”nın adliyeye gelip de “10 saat” boyunca “sivil savcı”lara ifade verecekleri?.. Hiç aklınıza gelir miydi, “günlük”lerden hareketle “darbe girişimleri”nin hesabının sorulacağı!.. Öyle ya; onlar “burunlarından kıl aldırmaz” tiplerdi… Siyaset’e onlar yön verirler, “halkın yaşam biçimi”ni onlar belirler, “Hükümet”lere onlar ömür biçerdi… Ama şimdi “hesap veriyor”lar!.. Böyle bir “tablo”yu, birkaç yıl öncesinde hiç kimse hayâl bile edemezdi.
Ama oldu… 3 Kuvvet Komutanı, Beşiktaş Adliyesi’ne gelerek “kendilerini savunmak” zorunda kaldılar… Tamam, “serbest” bırakıldılar ama, “soruşturma” devam ediyor…
Öyle anlaşılıyor ki; Emekli Oramiral Özden Örnek, Emekli Orgeneraller Aytaç Yalman ve İbrahim Fırtına, henüz paçayı kurtarmış değil… En iyi ihtimalle “tutuksuz yargılanacak”lar!..
Söyler misiniz;
“Bir dedikleri iki olmayan” bu komutanların yargılanması, “birilerinin hazmedebileceği” bir iş midir?.. Hele de bazı askerler “Silivri’de tutuklu” iken!..
GERİLİMDEN RANT DEVŞİRENLER
Tabiî, bir de “açılım” meselesi var… Eğer “demokratik açılım” süreci başarıya ulaşırsa; Türkiye’nin içindeki ve dışındaki “düşman”(!)ların hepsi “dost” olacak… Komşularıyla “sıfır problem” politikası yürüten Türkiye, “içeride” de “kan ve gözyaşı”nı durdurmak için açılımlar yapıyor!..
Bu açılımların başarıya ulaşması demek, birilerinin “teker”lerine çomak sokmak, “rant”larına engel olmak demek!..
Öyle ya;
“Kan, gözyaşı ve gerilim” sürsün ki, bundan “nemalanan”lar, “saltanat”larını devam ettirsin!..
“Terör” devam etsin, “asker”ler şehid düşsün, “tabut”lar gelsin ki; “PKK şaşırma, sabrımızı taşırma” veya “İmralı Apo’ya mezar olacak” sloganları “oy” getirsin!..
“İmralı” dedim de aklıma geldi… Türkiye’nin birçok vilâyetini “savaş alanı”na çeviren “yıkıp-yakma gösterileri”ni biliyorsunuz… Gösteri yapan “piyon”lar; Apo’nun “11.9 metrekarelik hücre”den alınıp “daracık bir yere tıkıldığını” iddia ediyorlar.
Yakıp, yıkmaları bu yüzden!..
Oysa, odadaki küçülme, sadece “17 santimetrekarelik” bir küçülme!..
Dahası, AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş’ın dediği gibi; “30 bin kişinin katili” olarak şu anda 11.8 metrekarede yatan Öcalan için “empati” yapılmasını isteyenler, aynı “empati”yi “30 bin şehid” için niye yapmıyor?..
Çünkü onlar, Apo gibi “11.8 metrekarede” değil, sadece “2 metrekarede” yatıyorlar… Hem de “cansız” olarak.
Sormak lâzım “empati” önerenlere;
Siz, Apo’nun yattığı “11 metrekarede” mi yatmak istersiniz, yoksa “şehid”lerin yattığı “2 metrekarede” mi?!?..
Neyse, lâfı uzatmayalım…
Şu anda “darbeci generallere” ve “Ergenekon Terör Örgütü sanıkları”na destek veren “içeridekilerin dışarıdaki uzantıları” da, “PKK Terör Örgütü”ne destek veren “dağdakilerin ovadaki uzantıları” da büyük bir “hazımsızlık” içindedir!..
Çünkü, “rant”ları kesilmiştir!..
Daha da kesilecektir!..
Çünkü “terör” durursa, “uyuşturucu ve fuhuş ticareti”nden akan para da duracaktır!.. “Terör” durursa, “şehidler üzerinden oy devşirmek” de duracaktır!..
Yani, “saltanatlar” tehlikededir!..
O halde ne yapmalı?..
İşte bu “rant çarkı”nın tehlikeye girmesidir ki, “Ergenekon Terör Örgütü’nün dışarıdaki uzantıları” ile “PKK Terör Örgütü’nün ovadaki uzantıları”nı mecburen ve mecburiyetten “işbirliği”ne yöneltmiştir!..
Bu “işbirliği”nin hedefinde, hiç kuşkunuz olmasın ki, “Hükümet” vardır!.. Esas hedef “Hükümeti düşürmek”tir!.. Eğer buna güçleri yetmezse “Hükümeti yıpratmayı” deneyeceklerdir!.. Hükümet yıpranmalı ki; adımlarını “güçlü” atamasın!.. Hükümet yıpranmalı ki; “yargıya destek” veremesin!.. Hükümet yıpranmalı ki, “iç ve dış düşman”(!)ları kucaklayamasın!..
BİZ İÇERİDEN, SİZ DIŞARIDAN!
Peki, bunun için ne yapmalılar?..
Cevaba geçmeden önce, çok iyi bildiğiniz bir “anekdot” aktarmak istiyorum.
“Osmanlı’nın nasıl yıkıldığı”nın hikâyesini, Keçecizâde Fuad Paşa çok çarpıcı bir şekilde anlatır!..
Sultan Aziz devrinin Sadrazam ve Hariciye Nâzırı Keçecizâde Fuad Paşa, Avrupa’da bir diplomatlar toplantısında bulunuyordu.
Söz arasında ortaya latife yollu bir sual atılır;
“Zamanımızın en kuvvetli devleti hangisidir?”
Keçecizâde Fuad Paşa, bu soruya tereddütsüz şu cevabı verir:
“Osmanlı İmparatorluğu!”
“Nasıl olur!” derler!..
“Çünkü” der;
“Siz dışarıdan, biz içeriden var kuvvetimizle yıkmaya çalıştığımız halde, o hâlâ ayakta duruyor!”
Metod, aynı metod!..
“Siz içeriden, biz dışarıdan!”
Türkiye olsun viran!..
YENİ KAOS PLANI: ETÖ-PKK EL ELE!
“İçeridekiler”in son plânı şu:
¥ “Yurdun çeşitli bölgelerinde DTP destekli sokak eylemlerine hız verilecek… Binalar taşlanacak, dükkân ve mağazalara molotofkokteyli atılacak, otomobiller yakılacak!..
¥ Bunlar, yıllardır Anayasa Mahkemesi’nde beklemekte olan DTP’yi kapatma dâvâsının yeniden gündeme gelmesine ve kapatmaya gerekçe yapılmasına yol açacak!..
¥ Bu arada, DTP de boş durmayacak… Sine-i millete dönme gibi sivri çıkışlarla, ortamı daha da gerecekler… Gerekirse, bir Türk-Kürt çatışmasına zemin hazırlayacaklar!..
¥ Ülke çapındaki görüntüler, kartel medyası tarafından da provokatif şekilde sunulacak!.. Maliyeden darbe üstüne darbe yediği için; kartel medyası, PKK ve ETÖ arasındaki işbirliğine katkı vermekte zorlanmayacak, tam aksine gönüllü destek verecektir!..
¥ Şartlar oluştuğunda DTP kapatılacak, Türkiye bir seçime zorlanacaktır!..
¥ Demokratik açılım meselesini halka tam olarak anlatmaya fırsat bulamayan AK Parti Hükümeti, bu seçimden yıpranarak çıkacaktır!..
¥ Yıpranan bir Hükümet, yargının arkasında duramayacağı için, ETÖ dâvâsı sonuçsuz kalacak, bu arada PKK’lıların teslim oluş süreci de duracaktır!”
Ortada böyle bir “karanlık plân” var… Evet, “son kaos plânı” bu!.. Onu sahneliyorlar!..
AFGANİSTAN’A ASKER TALEBİ VE!..
“İçeride” durum bu, peki “dışarıda” neler oluyor?.. Kim, ne yapmak istiyor?..
Malûm, Başbakan Tayyip Erdoğan, önceki gün ABD’ye gitti, dün de ABD Başkanı Barack Hüseyin Obama ile görüştü… Bu yazıyı yazdığım saatlerde, Erdoğan’ın ABD gezisini takip eden Ankara Temsilcimiz Serdar Arseven’den, henüz ayrıntılı bilgi alamamıştım… Dolayısıyla “Erdoğan-Obama görüşmesi”nde hangi konuların gündeme geldiğini, hangilerinin öne çıktığını bilemiyorum.
Zannediyorum, masada “4 konu” vardı:
“İran’ın nükleer faaliyetleri, Ermenistan’la imzalanan protokol, Kıbrıs konusu ve Afganistan’a savaşacak asker gönderilmesi!”
ABD’nin, tam da bu ziyaret öncesinde “Afganistan’da savaşacak Türk askeri” talebini öne çıkarması, hayli ilginç geldi bana…
Öyle ya;
AK Parti Hükümeti, bir yandan “kan ve gözyaşı”nın durması ve “şehid tabutları”nın gelmemesi için uğraşırken, bir de Afganistan’a “savaşacak asker” gönderir ve oradan da “tabut”lar gelmeye başlarsa, bunu hiç kimseye izah edemez… “Kamuoyu”na da izah edemez, “kendi tabanı”na da!.. Çünkü, Afganistan’da ölen her asker, “ABD çıkarı” için ölmüş olacaktır!..
İyi ama, tam da bugünlerde ABD’nin Ankara Büyükelçisi James Jeffrey’nin, “Türkiye’den muharip asker istediklerini ve hatta sayı bile verdiklerini” açıklamasına ne demeli?..
Benim aklıma şu soru geldi:
Acaba içerideki “ETÖ-PKK işbirliği”ne “ABD” de mi dahil oldu?.. Yani “Siz içeriden, biz dışarıdan”ın dış aktörü de ABD mi?..
Bereket ki; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu anında açıklama yapıp, James Jeffrey’nin yol açtığı “gürültü”yü bastırdılar.
Abdullah Gül’ün sözleri malûm;
“Türkiye, Afganistan’da savaşan taraf olmak istemiyor… Eğer Afganistan’a savaşan asker gönderirsek, Taliban dahil, herkesin saygı duyduğu güç ve ülke olmaktan çıkarız.
Biz, Afganistan’da muhalefetin de siyasete dahil edilmesini istiyoruz… Halkın gönlünü kazanmak gerekiyor… Yoksa, ne yapacaksınız muhalifleri, itlâf mı edeceksiniz?.. Bu, kuş gribi değil ki!..”
Abdullah Gül’ün sözleri son derece net… Ahmet Davutoğlu’nun; “Afganistan’la güçlü tarihî bağlarımız var… Her Afgan ferdi, bizim için önemli” sözleri de gayet net ve açık…
Tabiî, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da; “Afganistan’a savaşan asker gönderilmeyeceğini” ifade eden sözleri, altı çizilecek derecede önemli…
Demek oluyor ki; Türkiye’de “kaos plânları” yapılırken, Hükümetin, “Afganistan’a muharip asker” göndermek gibi bir niyeti yok… ABD’nin böyle bir talebi varsa da, bu talep “püskürtülmüş” durumda!..
TÜRKİYE, ESKİ TÜRKİYE DEĞİL!
Hem zaten, ABD’nin bu talepte “direnmesi” de beklenmemeli… Hele de “İran’ın nükleer çalışmaları” gündemdeyken… ABD, belki “İran” konusunda Türkiye’yi sıkıştırabilir… Ancak, bu konuda da Türkiye’nin elinde “koz”lar var… Öyle ya; “İsrail’in nükleer tesisleri” dururken, Türkiye’den, İran’a karşı tavır almasını istemek, pek mantıklı olmasa gerek…
“Ermenistan” konusu da öyle… ABD, Ermenistan’la imzalanan “protokol”ün hayata geçirilmesini isteyebilir… Ama, Türkiye de şunu isteyebilir: “Siz Ermenistan’ı sıkıştırın da, Dağlık Karabağ’daki işgale son versin!”
Şunu anlatmaya çalışıyorum:
Kim, nasıl bir “argüman” ileri sürerse, Türkiye’nin de “söyleyecek bir sözü” var…
Hem “terör” konusunda,
Hem de “dış politika”da!..
Çünkü Türkiye, eski Türkiye değil…
Peki, buna rağmen; “Siz içten, biz dıştan” çabaları duracak mı?.. Elbette durmayacak!.. Birileri; “ip”leri ele geçirip, “egemenliklerini yeniden kuruncaya” kadar ülkeyi “kaos”a sürüklemeye, “darbe plânları” yapıp “Hükümeti düşürmeye” gayret edecektir.
Ancak, şu da bir gerçek:
PKK’nın, DTP’nin, ETÖ’nün ve “ulusalcılar” ile “hizipçi yargı”nın gerçekleştirmeye çalıştığı “toplum mühendisliği” projeleri; bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da tutmayacaktır!..
Çünkü, artık milletin gözü açıldı!..
“Türk”lerin de gözü açıldı, “Kürt”lerin de!..
Hele de, “eylem plânları”ndan sonra!..
=================
30 yılda, nereden nereye...
Türkiye, “nereden, nereye” geldi?.. “Darbe yapanların sorgulanamadığı” bir ülke, “Cumhuriyet tarihinde bir ilk” olarak “darbe teşebbüsünde bulunan Kuvvet Komutanlarını sorgulamaya” başladı… Bu durum, elbette iyiye işaret!..
Bir de, “son derece medenî bir ülke” olmuşuz da, haberimiz yok… “Darbe teşebbüsünde bulunmak”la suçlanan 3 Kuvvet Komutanı, “protokol kapısı”ndan alınmışlar adliye binasına… Komutanlar adliyede “öğle yemeği” yiyip, balkonda “çay” içmişler!..
Eskiden böyle miydi ya!.. “1980’li yıllar”da “duruşma” için gittiğimiz Selimiye Kışlası’nda, “tepeden tırnağa” aranırdık… “Avukatımız”la birlikte “duruşma salonu”nun kapısının önündeki “bank”a oturur ama “konuşamazdık!”… Askerler, “komutanın emri” der, “avukat” ile “müvekkil”i, bankların iki ucuna oturturlar, yan yana gelmelerine izin vermezlerdi!.. Bugün ise, bazı komutanlar “400 milyarlık cip”le geliyorlar adliyeye!..
Dedik ya, nereden nereye?..
“Sivil mahkemeler” nerede, “askerî mahkemeler” nerede?..
Dünkü Türkiye nerede, bugünkü Türkiye nerede?..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi