Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Bir dakika dur ve düşün

Bir dakika dur ve düşün

Her şey savruluyor. Toplum savruluyor. Doğrular-yanlışlar birbirine karışmış durumda. Şu anda, herkes için, her şeyi bir yana bırakıp, bir dakika düşünmenin zamanıdır.

CHP ve MHP için bu memlekette neredeyse Kürtler yok ve o toplum kesiminin yaşadığı bir sorun yok.

DTP'ye göre de bu memlekette bir terör hadisesi yok.

Hükümet ise, "Hem 'Kürtler' diye bir vakıa var, hem onların yakındığı sorunlar var, hem de terör diye bir vakıa var" diyor.

Doğru olan hangisi?

Bence sonuncusu.

Ama orada da bir sorun var:

-İktidar, terörle mücadele ve Kürtler'le ilgili sorunun çözümünde dengeyi korumak gibi bir problem yaşıyor.

Ya da şöyle:

Bazı odaklar, iktidarla hesaplaşma adına Kürt'ün varlığını Türk'ün varlığına karşı tehdit unsuru gibi göstermek amacıyla, etnik duyarlılığı kışkırtarak, bazı odaklar ise Kürt'ün sorunlarının çözümünün önüne, teröristleri kahraman haline getirme ve kurtarmayı geçirmek amacıyla terör eylemlerini meşru gibi göstererek her şeyi yolundan saptırmaya çalışıyorlar.

İktidar, böyle bir salınım içinde yerini belirlerken, zorlanıyor, ana koordinatları kaybediyor.

İktidar adına çok kişi konuşuyor:

-Başbakan konuşuyor, Başbakan yardımcıları, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, grup başkan vekilleri, genel başkan yardımcıları, milletvekilleri, herkes ve...

En önemlisi, hükümetin "açılım" sürecinde rol verilen medya mensupları konuşuyor.

Öyle bir durum söz konusu ki, şu anda kimi medya mensuplarının değerlendirmeleri varıp, iktidarın "açılım" politikasına monte oluyor.

Şimdi alın, Tokat-Reşadiye pususunu ve 7 şehit olayını...

Burada "Bu işi kim yaptı" sorusu her şeyin önüne geçmiş durumda.

Yer, zaman ve vahşetin bizzat kendisi, her şeyiyle provokasyon kokuyor.

Ama kim yaptı bunu?

Hemen, provokasyon tahminlerinin fonuna 1993-Bingöl ve 33 askerin şehit olduğu olay seriliyor ve parmaklar askeri cenaha yöneliyor.

Hükümet adına yapılan değerlendirmeler de, "Bu işte bir iş var" dozunda kalıp, böyle bir parmak işareti ihtiva etmese bile, gidip 1993-33 asker olayı ile birleşiyor. Ardından;

-Birileri "Açılım"ı sabote etmek için bunu yaptı! söylemi.

Sonra? Çözülmüş mü oluyor bu mesele böylece?

Hükümet nerede duruyor bu işte, net değil.

-Bir provokasyon varsa bul çıkar ortaya. Katilleri teşhir et.

Değilse, bu işin, "terör gerçeği"ni gözden ırak tutmak için kullanılmasına fırsat verme.

İşte PKK'nın bir kolu üstlendi vahşeti. Fırat Haber Ajansı'nın internet sitesindeki habere göre, PKK'nın fedaileri olarak gösterilen Halk Savunma Güçleri (HPG), eylemi üstlendi.

Açıklamada, Anakarargah Komutanlığı tarafından herhangi bir talimat verilmemesine rağmen, Dersim eyaletine bağlı bir birimin kendi inisiyatifiyle saldırıyı gerçekleştirdiği belirtildi. N'olacak şimdi?

Ayrıca sokaklarda estirilen terör ne? Serap ne? Emine Ayna'nın sırıtışı ne? İstiklal Marşı arayışı ne? Öcalan kutsamaları ne?

Bunlar, Başbakan'ın Amerika'ya gidişine, açılım sürecine, DTP'nin kapatılma davasının zamanına denk düşmüyor mu?

Yani Türkiye nüfusunun, DTP dışındaki tüm insanlarının, PKK terörünü, Öcalan'ın rolünü, görmezden geleceği gibi bir "aptal yerine koyma" oyununu mu seyrediyoruz? Oturacağız ve Öcalan'ı DTP camiası gibi "önder" sayacağız! Dağdakileri, tıpkı Karayılan gibi "çiçek toplamaya çıkmamış çocuklar" olarak görüp, onların çiçek toplamak yerine yaptıkları işi, kutsal bir iş kabul edip saygı duyacağız!

Bunu Kürtler'in büyük kısmı bile böyle görmüyorken, Türkiye'nin tamamı böyle görecek!

Bunlar, kendi aptallıklarını, tüm topluma yansıtmaya çalışan kesimlerin hezeyanları...

Doğru olan şey şu:

Türkiye 25 yıldır bir terör vakıası yaşadı, kendini savundu. PKK, Kürtler'in haklarını savunuyor gibi gösterilen ancak dış güçler tarafından Türkiye'ye karşı kullanılan bir cinayet örgütüdür ve bugün de bu cinayet örgütü, tasfiye edilmek zorunda olan bir varlığa sahiptir.

-Bizi tasfiye edeceksiniz!

-Evet, siz tasfiye olmak zorundasınız.

Ama Türkiye bunu savaşsız yapmak istiyor. Daha çok insan ölmeden yapmak istiyor. Çünkü Türkiye, dağa çıkanlara da kendi çocukları olarak ama yanlış yapan çocukları olarak bakıyor.

Açılım denen şeyin bir ayağı ile bu hassasiyeti sergileyebilmesi gerekiyor.

Ama öteki ayağında da, Kürtler'in yaşadığı sıkıntıların giderilmesi zarureti var. Bu ülkede, sancılı birçok toplum kesimi var, bunlardan birisi de Kürtler'dir. O sancıların tedavi edilmesi lazım. Bunu hangi iktidar olsa yapması lazım. AK Parti "Bunu yapalım, ülke rahatlasın" diye yola çıktı. Ama geldik dayandık bir savrulma noktasına...

Başta söylediğim açmaz.

Meclis'in CHP-MHP kanadı, sancı çözmek gibi bir noktaya, DTP kanadı da, terörle arasına mesafe koyma ve olmayacakları talep etmeme noktasına gelmeli.

Yoksa "açılım" kapanır ve herkes kaybeder. Türkler, Kürtler, AK Parti, CHP, MHP, DTP ve Türkiye...

Bu vebali kimse üstlenmemeli.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Taşgetiren Arşivi