Diyarbakır'da sivil Anayasa tartışmaları

Diyarbakır'da sivil Anayasa tartışmaları

Sınır-ötesi kara harekâtının “beklenenden” kısa kesilmesinin yankıları operasyonun kendisinden fazla oldu. Beklenen süre neydi veya bu süre beklentisine kim daha fazla girmişti tartışması başladı şimdi.

Pek tabii ki bu beklentilerin büyük kısmını medyanın olay mahalline bir hayli uzak mesafeden operasyon haberlerini aktarma tarzı oluşturdu. Medyanın operasyonla ilgili “olay mahalli süsü verilmiş mekânlardan” yaptığı naklen yayınlarda aktardığı haberlerin önemli bir kısmı bizzat askerin servis ettiği bilgilerden oluşuyordu. Ama medyanın askerin aktardıklarıyla yetinmediği, askerden aldıklarına bire bin katarak yansıttığı da hiç şüphesiz görünüyordu. öyle bir hava yansıtıldı ki, neredeyse hızını alamayan ordu eli değişmişken bir de Barzani sorununu da kökten halletmiş olacaktı.

Bir de operasyon olmuş bitmiş, asker sınırdan içeri bile girmiş, gazetelerde hâlâ Kandil ve Zap ile ilgili çatışma haberleri gelmeye devam etmiyor mu? Dünkü Taraf Gazetesinin bu durumu haberleştirme biçimi doğrusu çok manidardı: “Türk askeri Kuzey Irak'tan dönmüş, Türk basını iki gün sonra bile hâlâ sayfalarında çatışmaları sürdürüyor”.

Genelkurmay'dan açıklamalarında hedef aslında oldukça mütevazı sayılırdı: PKK'nın K. Irak'ta bulunan 300 militanının etkisiz hale getirilmesi. O kadar mütevazı bir hedef ki bu, esas bu, pek kesmemiş olmalı beklentileri. Operasyonun belli aşamalarında 300 militanın en az 240'ının öldürüldüğü söyleniyordu. Bu da hedefin aşağı yukarı yüzde 80'ini oluşturuyor. Dolayısıyla gelen haberlere bakılırsa başarı fena sayılmazdı. Ama tabii başarının ölçüsü hedef olarak ilan edilen ile alınan sonuç arsındaki ilişkiden ibaretse…

Oysa tam da bu aşamada aslında bu hedefin bu kadar mütevazı olmasını da işin içine katarak hatırlamamız gereken şey şuydu. Bu “topyekun imha” hedefi sessiz sedasız nasıl 300 örgüt üyesinin imhası hedefine düştü? Bizim bu örgüt ile veya terörle mücadele ile daha çok işimiz olacak demek.

Neden? çünkü bu kadar topyekun savaş söylemleri eşliğinde hedeflenen 300 kişinin tamamı imha edilse bile herkes biliyor ki ne örgüt bitirilmiş olur, ne de örgütü ortaya çıkaran insan kaynakları. Aksine terörle mücadele sürekli bu tür savaş operasyonları düzeyinde kaldıkça bundan en fazla örgütün kârlı çıkacağı da çok açık.

Tamam, bu operasyonla askeri olmaktan ziyade siyasi bazı hedeflere ulaşıldı. örgüte yaz-kış K. Irak'ta da olsa takipten kaçamadığı anlatılmış oldu. Dünyaya TSK'nın operasyon kabiliyeti gösterilmiş oldu. Amerika'ya ve Irak yönetimine Türkiye'nin bölgesel yapılanmada denklemin bir parçası olduğu vurgulandı. Eyvallah. Ama olayın Kürt sorununu şiddete dönüştüren mekanizmayı yavaşlattığını kimse iddia edemez.. Aksine operasyonlar devam ettikçe, paralel olarak Güneydoğu'da örgütün kayıpları örgüte bir sempati ve eleştirilmezlik pozisyonu üretiyor.

Operasyonla ilgili haberleri Diyarbakır Barosunun düzenlediği “Toplumsal Barışın İnşası: Sivil bir Anayasa Arayışı” başlıklı bir konferans için bulunduğumuz Diyarbakır'da izliyoruz.. Kandil'e düşen bombaların etkilerinin kuşkusuz başka türlü yankılandığı bir yerdir burası. Alternatif haber alma kanallarına da sahip olan halkın birçok kesimi olayla ilgili merkez medyanın haberlerini kale almıyor bile. Alternatif medya dediğiniz de öyle sadece Roj TV falan da değil.

Kürşat Bumin, Yavuz Atar, Berat özipek, Fazıl Hüsnü Erdem, Abdurrahman Kurt, Vahap Coşkun, Sedat Yurttaş, Levent Köker ve diğer katılımcılarla birlikte akşamları takıldığımız Diyarbakır entelijansiyasının otantik, mütevazı çayevindeki sohbetlerde operasyonla ilgili El-Cezire'den yansıyan haberlerle Türk medyasına yansıyan haberler karşılaştırmalı olarak değerlendiriliyordu.

Katılanların çoğunun örgüte en ufak bir sempatisi bile yok, ama hepsi de AKP'nin Kürt sorununu daha önceki iktidarların yolundan giderek PKK'nın çekmek istediği noktaya tav olmasından endişe ediyorlar.

Kürt sorunu konusunda demokratik ve siyasi açılımların yapılması PKK'nın en son isteyeceği şeydir. Şikayetçi görünse de operasyonların yarattığı şiddet sarmalının sonuçlarından çok daha fazla besleneceğini biliyor, o yüzden bu operasyonlardan ciddi bir rahatsızlığı olduğuna fazla ihtimal verilmiyor. Belki bu yüzden PKK bir türlü DTP'yi siyasal zeminde rahat bırakmamış, bütün zeminlerde sadece kendi söyleminin sözcüsü haline getirerek onu Greksiz hale getirmiştir. Operasyonun kısa kesilmesi o yüzden iyi karşılanıyor Diyarbakır'da ama artık şiddet şehvetini kesmesi de bekleniyor.

Diyarbakır gerçekten ilginç bir yer. Kürşat Bumin'in de konuşmasında dikkat çektiği gibi herkesin politikayla son derece içli dışlı olduğu bir yer. Bu kadar politize bir toplumda Anayasa ve siyaset tartışmanın ayrı bir tadı var. Neredeyse 1700 yıllık Ulu Camisi'nde (cami olmadan önce 350 yıllık bir kilise tarihi de var) halen hem Hanefiler için hem de Şafiiler için ayrı namaz kılınıyor. Eskiden Maliki ve Hanbeliler için de ayrı yer varmış, ama mensupları kalmadığı için onlar kalkmış.

Bu örnekte olduğu gibi kendi içinde farklılıkları ayrı düzenlemeler yapmakta bir üşengeçlik sergilemeden karşılamayı bilmiş Diyarbakır. Bugün şiddet sarmalı devam ettikçe PKK kendini Kürtlerin hatta bütün bölgenin tek temsilcisi olarak sunma kabiliyeti başkaları üzerinde dışlayıcı bir baskı da kurarak artıyor.

Bunu da gözardı etmemek lazım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi