Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Demokratikleş me parçalarsa, çatışma ne getirir?

Demokratikleş me parçalarsa, çatışma ne getirir?

"Açılım" yerine "demokratikleşme"yi kullanmayı tercih edenlerdenim. Çünkü açılım kelimesi bana göre demokratikleşme kadar kapsayıcı değil. Bu yönüyle açılım kelimesini Kürt Sorunu ile ilişkilendirdiğiniz zaman onunla sınırlı kalır. Halbuki demokratikleşmeden söz ettiğinizde her kesimi kapsayıcı bir anlam kazanır. Ne var ki toplum sanki açılım ile demokratikleşme arasında sıkışıp kaldı. Başlangıçta Kürt açılımı olarak gündeme gelen tartışmalar daha sonra demokratikleşmeye dönüştürüldü. Şimdilerde toplum özellikle dış kaynaklarca sanki sadece açılım olarak nitelendirmeye zorlanıyor. Ancak bana göre olayın açılım olarak nitelendirilmesi yeterli değildir. Çünkü bu ülkede demokratikleşme denildiğinde sadece Kürtler akla gelmez, gelmemeli. Genel olarak bir rahatsızlık söz konusudur. Bu rahatsızlıkların giderilebilmesinin yolu demokratikleşmeden geçer. Ne var ki özellikle yabancılar konuyu sadece Kürt açılımı olarak görmeyi tercih ediyor, tekliflerini de bunun üzerine bina ediyorlar.

Demokratikleşme ya da açılım tartışmalarında bugün gelinen noktada iki farklı görüş var. Bunlardan birisi açılımı demokratikleşme için atılan adımlar olarak gören ve niteleyenler, diğeri ise olayı sadece Kürt açılımı olarak görüp bu açılımın ülkenin birliğini parçalayacağını düşünenler. Böyle olunca da ister istemez başlığa çektiğim, "Demokratikleşme parçalarsa, çatışma ne getirir?" sorusu akla geliyor. Açılımdan rahatsız olanların iç dünyasını bilmemiz mümkün değil ama bunun iki sebebi olabilir. Birincisi gerçekten açılımın sonunda ülkenin bölüneceğine inananlar, ikincisi ise böyle bir sonuca ihtimal vermedikleri halde statükonun değişmesi sonucu sahip oldukları güç ve mevzileri kaybedeceklerinden korkanlar.

Statükonun devamını her ne sebeple istiyor olurlarsa olsunlar isteyenler bu noktada demokratikleşme ile çatışmanın sona erdirilemeyeceğine gerçekten inanıyorlarsa meydanı sadece çatışmaya bıraktıklarını görmek durumundadırlar. Bu ülkede 25 senedir çatışma hakimdir ve bu çatışma bir türlü sona erdirilememiştir. Açılıma karşı çıkarken bu çatışmanın nasıl sona erdirileceğini de söylemeleri gerekmez mi? Sanıyorum bu noktada demokratikleşe ve açılım girişimleri bir kenara bırakılsın, çatışma devam edecekse etsin demek mümkün değildir. Böyle bir yaklaşımın mantığı da olamaz.

Hemen belirtelim ki elbette bir takım ülkelerin maşası olanları çatışma dışına itmek açılım ile de mümkün olmayacaktır. Çünkü onlar varlıklarını teröre borçludur. Ancak bunların desteklerini kesmek mümkündür. Özellikle kendilerini halk adına hareket eden insanlarmış gibi göstermeleri engellendiği takdirde halkla bağlantıları kopmuş olacaktır. Halk desteği kesildiğinde onları besleyenler elde silah çatışmayı sürdürdükleri sürece yardımlarına devam edeceklerdir. Ancak, bu tür taşeronların sayılarının sanıldığı kadar çok olduğunu sanmıyorum. Bu bakımdan dağdakilerin sayısını azaltmak, en aza indirmek ilk hedef olmalıdır. Zaten açıklanan açılım programlarından da bu anlaşılıyor. Önce dağa çıkışların durdurulması, sonra da dağdakilerin geri döndürülmesine çalışılmaktadır.

Ne var ki bu düşünce sahipleri CHP ve MHP tarafından acımasızca eleştiriliyor, hainlik ve bölücülükle suçlanıyorlar. Uzun yıllar bu ülkenin belli bir bölgesine gitmek, özellikle de geceleri yolculuk etmek imkansız hale gelmişse bu parçalanmanın başlangıcı değil midir?

Ortada bir sorun varsa bu sorunun giderilmesi için herkesin işbirliği yapması gerekir. Bunun yolu ise gündeme getirilen öneriler eğer yanlış bulunuyorsa kendilerine göre doğruların ortaya konulması gerekir.Yoksa hiçbir karşı teklif dillendirmeden demokratikleşme olsun, insanlar kendilerini özgürce tarif edebilsin ve bu yolla çatışma en aza indirilsin diyenlere karşı, bu yolla olmaz diyenler meselenin silah zoruyla halledilebileceğini düşünüyorlarsa bu da bir tekliftir ama karından konuşmanın anlamı yoktur. Kaldı ki silahla terörle 25 yıldır mücadele ediliyor ve bu mücadelede sayıları 35 bin olarak ifade edilen insanımız hayatını kaybetmiştir. Bugün gelinen noktada daha fazla kan akmasın, daha fazla insanımız hayatını kaybetmesin deniyor. Buna karşı çıkanlar bırakın ne kadar insan ölürse ölsün ama statüko devam etsin mi diyorlar? Doğrusu verilecek cevap çok önemlidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi