Merve Kavakçı İslam

Merve Kavakçı İslam

Bayan Öz’ün düşündürdükleri

Bayan Öz’ün düşündürdükleri

Sezen Öz; Doğan Öz’ün eşi. Doğan Öz; 1978’de faili meçhul cinayete kurban giden bir savcı. Savcı Öz’ün ismi bu hafta 70’lerde hazırladığı kontrgerilla raporuyla gündeme geldi. Eşi savcının yaptığı araştırmalar sırasında derin devletle ilgili bilgilere ulaştığını söylüyor. Bir öğrencinin ölümüyle ilgili olarak üzerinde çalıştığı bir soruşturma sırasında çıkıyor bunlar ortaya. Yıl 1978. Kan gövdeyi götürüyor. Sağcı solcu çatışması had safhalara ulaşmaya gebe. O dönemin çocukları bizler anarşi kelimesiyle ilk defa o zaman tanışıyoruz. Varlığımızın adeta bir parçası oluyor anarşi. Üniversiteler anarşinin yuvası haline geliyor. Dersler iptal. Karşılıklı çatışmalar binlercesini yüksek öğretimden soğutuyor. Canını seviyorsan okula gitmiyorsun. Hayatın daha kıymetli çünkü. Karanlık güçler körpe çocukları birbirine kırdırıyor. Hani sonra da bir sağdan bir soldan idam ettiye gidecek ya iş, yol o yol işte. İdam sehpasına çıkarılacak ana kuzusuna anasına yazdığı mektubu bitirtecek zaman dahi çok görülüyor da “acele ediyorlar, gitmem lazımla sonlandırıyor da koşuyor eceline. İşte o zamanlara gebe Savcı Öz’ün çalıştığı dönem. Besbelli o da bilmiyor ki kendi de ateşle oynuyor. Bulanık sularda yol alıyor. Ne bilsin ki kendi sonunu da böylece hazırlamış oluyor.
Savcı Öz yaptığı soruşturmanın derinleşmesiyle dehşete kapılıyor. Eşine, işin çok çok tehlikeli, devlet içinde yükseklere uzanıyor olduğunu ve kendinin de korktuğunu söylüyor. Bir süre sonra da öldürülüyor. Sezen Öz’den bugün öğrendiğimize göre, savcı dönemin başbakanı Ecevit’e bir rapor sunuyor. Bu raporda “Bütün çalışmalar içerisinde askeri ve sivil güvenlik güçleri vardır. Kontrgerilla Genelkurmay Harp Dairesi’ne bağlıdır. Kontrgerilla il ve ilçelerde seferberlik işlerini yürüten kurum olarak askerlik şubelerince yönetilmektedir. Bu konuda en çok aşamalı eğitimden geçen astsubaylar kullanılmaktadır. Sivil güvenlik güçleri içerisinde de MİT elemanları ve I. Şube görevlileri kullanılmaktadır. Her iki kesimde de gerillaya karşı eğitim, o inanç vardır ki goşist-sol hareketleri de bunlar yönlendirmekte, sonra da bunlara karşı savaşım vererek tabanı kazanmakta ve demokrasiye karşı olan eğilimleri geliştirip örgütlemektedirler. Bütün bu çalışmalar siyasal planda MHP ve onun kadrolarınca yönetilmektedir...
Gerçekten de yerel seçimlerde motorize güçlerce hareketli bir grup oluşturma ve kırsal kesimde yerel yönetimlerde kazanılan mevzilerle şimdiden iktidar olmanın gerekleri, iklimi ve ortamı yaratılmaktadır” diyor ve ekliyor: “Bazı goşist-sol akımlar gerçek hedefmiş gibi gösterilerek, hedef saptırılarak sıkıyönetimi çağırma, seçimle, olmazsa darbeyle iktidar olma, demokratik yaşama biçimini yok ederek halkı sömürme seçeneği tek seçenek durumuna getirilme çalışmasıdır yapılan.”
Savcı Öz’ün bu açıklamaları olayları ta o zaman yani 1978’de yani bundan tam otuz iki sene önce nasıl da doğru okuduğunu ve neden tehlikeli sularda seyrettiğini gösteriyor. Öz’ün eşi de kocasının ölümünü takip eden süreçte de birilerinin olayların üzerine gidiyor olmasından rahatsız olduğunu ve cinayetle ilgili bilgilerin üzerinin örtülmeye çalışıldığını ifade ediyor. Tipik bir Ergenekon senaryosu değil mi? İster adı ETÖ olsun, ister başka bir şey olsun, derin devletin bugünkü bütün özelliklerini bütünüyle içinde barındıran bir yapılanmadan söz ediyor merhum savcı. Şimdi sorulması gereken soru şu: Ecevit, Savcı Öz’ün raporunu okuduktan sonra neden harekete geçmiyor? O dönem kılını kıpırdatmadı. Yıllar geçti, köprünün altından çok sular aktı, Ecevit tekrar iktidar oldu da neden örtbasçılardan olmaya devam etti? Düşünebiliyor musunuz, 1978’de bu işin üstüne gidilse Türkiye ne kadar zaman kazanırdı... Şimdi çıkıp kimse efendim o zamanın konjonktürü diye başlayan laf kalabalıkları etmesin. İnsan hayatı bahsettiğimiz. Kıyılan tavuk canı değil... Binlerce masum insanın canı. Birbirine kırdırtılan insandı insan! Bu yükü kim taşıyabilir sırtında?
Üstelik Sezen Öz cesaret edip çıkmasa ortaya, daha da yıllarca bilinmeyecekti Ecevit’e sunulan rapor. Şimdi soruyorum: Siyasetçi neden konuşmaz? Bu görevleri arasında değil midir? Şimdi her daim kocasının yanında peyda olan Rahşan hanım çıkıp konuşmalı. O günlere dair ne bildiğini anlatmalı milletimize.
Sadece o değil, derin devlet soruşturmasına ışık tutabilecek herhangi bir bilgiye haiz olabilecek bütün siyasetçiler konuşmalı. Uzaktan yakınından geçmiş derin devletin, mağdur olmuş herkes.
Susurluk derin devletin ajandasından çıkmadı mı mesela?
Bu dönemin başbakanı, başbakan yardımcısı, bakanları var. Konuşmaları ne kadar zaman alacak?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Merve Kavakçı İslam Arşivi