Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

STK’ların Vakit’e verdiği ödül, ne anlama geliyor?

STK’ların Vakit’e verdiği ödül, ne anlama geliyor?

Geçen hafta; “Vakit, sadece haber vermekle kalmıyor, aynı zamanda o haberi, bütün hücrelerinde yaşıyor” demiş ve bunun en son örneği olarak da, muhabirimiz Mustafa Uzun’un; İHH öncülüğünde gerçekleşen “Filistin’e Yol Açık” konvoyunda yaşadıklarını göstermiştik... Gerçekten de, Mustafa Uzun ve elbette “konvoy”da bulunanlar “21 gün” süren “çileli yolculuk” esnasında çok sıkıntılar yaşadılar... “Engelleme”lerle karşılaştılar, “Terör Devleti İsrail”in “yakın takip ve taciz”ine maruz kaldılar... Ama, yılmadılar... Mısır’ın Ariş Limanı’nda, “Mısır polisi”nin attığı “kaya” büyüklüğündeki “taş”larla yaralandılar, her taraflarından “kan”lar aktı, “biber gazlı saldırılar”dan gözleri yandı, “hastanelik” oldular ama yine yılmadılar...
İsrail’in “taciz”lerine, Mısır’ın “zulüm”lerine rağmen, 21 günün sonunda Gazze’ye ulaştılar, “dünya ülkeleri”nden ve “Türkiye’den” bağışlanan “insanî yardım malzemeleri”ni “kuşatma altındaki Müslümanlara” teslim etmeyi başardılar.
MUSTAFA UZUN, GAZZE’Yİ ANLATIYOR
Biliyorsunuz, “konvoyun yaşadığı sıkıntı”ları, muhabirimiz Mustafa Uzun’un geçtiği haber ve fotoğraflarla, günü gününe aktardık sizlere... Vakit, bu konuda “diğer gazetelerden daha duyarlı” davrandı ve yolculukla ilgili tüm detayları sizlere aktarmaya çalıştı...
Sonunda, dünkü Vakit’te de haber verdiğimiz gibi, “kahramanlar döndü.”
Bugün ise, muhabirimiz Mustafa Uzun, Mısır’ın engellerini aştıktan sonra ulaştıkları Gazze’de geçirdikleri “34 saat”in hikâyesini anlatıyor.
Mustafa Uzun’un, “sürmanşet”ten yayınladığımız “Gazze izlenimleri”ni elbette ilgi ve heyecanla okuyacaksınız.
Ama, bir bölüm var ki, “Gazze’de yaşayan Müslümanlar”ın halet-i ruhiyesini çok iyi anlatıyor...
İşte, bir sabahın hikâyesi:
“Sabah kahvaltısını Akdeniz’e nazır otelin en üst katında yaparken bomba seslerini duyunca doğal olarak şaşırdık. Ne olduğunu anlamaya çalıştık. Bizim için şaşırtıcı ve nereden geldiğini anlamaya çalıştığımız o bomba sesleri, Gazze’lilerin dikkatini dahi çekmedi. İnsanlar patlayan bombaları görmüyorlar, duymuyorlar ve dikkate bile almıyorlar. Savaşın izlerini silen ama savaşla birlikte yaşamaya da alışan Gazze, dimdik ayakta.
Özgürlük konvoyu Gazze’deyken de bombalanan şehir, patlayan bombaları ve karşılarına çıkacak tehlikeleri umursamadan yaşıyor. Bu bizi ilk etapta çok şaşırtsa da bir süre sonra biz de duruma ayak uydurduk ve gecenin bir vakti tepemizde gezen İsrail helikopterlerine gülüp geçtik.”
Şu anlatılanlar bir “hikâye” ve bir “masal” değil, “gerçeğin ta kendisi!”
Türkiye’de ve dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan “Müslüman”lar, acaba “Filistinli kardeşleri”nin yaşadığı bu sıkıntılardan bir “ibret dersi” alırlar mı?..
Bize öyle geliyor ki;
İHH Başkanı Bülent Yıldırım’ın amacı ve hedefi de buydu... İngiltere’den yola çıkıp, ülke ülke, şehir şehir dolaşan “konvoy”un amacı, “Filistin’e dikkat çekmek” ve orada yaşayan insanların “nasıl bir zulüm altında inlediklerini” dünyaya göstermekti...
Gösterdiler de...
Bu duyarlı eylemlerinden dolayı, İHH Başkanı Bülent Yıldırım’ın şahsında tüm konvoy mensuplarını kutluyor; “Allah, hepsinden razı olsun” diyoruz... Tabiî, bu çileli yolculuğu iliklerine kadar hisseden, yaşayan ve olayları günü gününe aktaran muhabirimiz Mustafa Uzun’u da, bir defa daha tebrik ediyoruz.
17 STK’DAN VAKİT’E ÖDÜL
Söz “tebrik”ten açılmışken, Ankara Büromuz muhabirlerinden Aslan Değirmenci’yi de tebrik etmeden geçmek olmaz...
Çünkü o da, “17 sivil toplum kuruluşu” tarafından “hak, adalet, özgürlük ve eşitliğe yaptığı katkılar”dan dolayı “ödül”e lâyık görüldü.
Gaziantep Gönüllü Kuruluşlar Platformu adına konuşan Abdürrahim Çelik; 17 STK’nın, “ödülü belirlerken” nasıl bir “kıstas” uyguladıklarını ve niçin Aslan Değirmenci’nin ödüle lâyık görüldüğünü, şöyle açıkladı:
“2008-2009 yılı arasındaki gazete haberlerini tarafsız bir şekilde değerlendirmeye tabi tuttuk... Yapılan uzun soluklu değerlendirme sonucunda, öncelikle kamuoyunu doğru bilgilendirme, milletin inanç ve değer duygularına sahip çıkma, temel hak ve özgürlükler konusunda sorunları gündeme taşıma, yıllardır karanlıkta kalan ve bir türlü aydınlatılamayan konulara mercek tutma konusunda hassasiyet gösteren, tüm bu alanlarda haberlere imza atan muhabirleri belirledik.
Söz konusu konular hakkında sadece toplumu doğru bilgilendirmeyi görev olarak üstlenenler değil, yaptığı haberlerde cesaret gösteren arkadaşların tutumlarını da değerlendirmelerimizde ön planda tutmaya gayret ettik.
Bu kapsamda 2008-2009 yılları arasında çok sayıda başarılı habere imza atan Vakit Gazetesi Muhabiri Aslan Değirmenci’yi ‘yılın muhabiri’ ödülüne lâyık gördük. Başarılarının devamını diler, hayırlara vesile olmasını temenni ederiz.”
HABUR’DAKİ CESET TARLALARI KAZILACAK
Biz de, muhabirimiz Aslan Değirmenci’yi “tebrik” ediyor, “başarılarının devamını” diliyor ama Abdurrahim Çelik’in bir “tesbit”ine dikkat çekmek istiyoruz... Abdurrahim Çelik, “ödül kıstası”nı belirlerken; “yıllardır karanlıkta kalan ve bir türlü aydınlatılamayan konulara mercek tutma konusunda hassasiyet gösteren muhabirler”in seçildiğini vurgulamış...
“Gerçek” de böyle değil mi?..
Gerek Vakit, gerek muhabirimiz Aslan Değirmenci’nin ve gerek diğer muhabirlerimizin haberlerinde, “karanlığa gömülmüş olayları aydınlatma çabaları” olduğu tartışılmaz bir gerçektir!..
Nitekim, bir zamanlar “Genelkurmay’da tercüman” olarak çalışan Yıldırım Beğler’in, yıllar sonra gündeme getirdiği “Habur’daki ceset tarlaları” iddiasına en geniş yer veren gazete Vakit olmuştu... “Vakit’in duyarlılığı” elbette karşılıksız kalmadı.
6 Ocak Çarşamba günkü sürmanşetimizden de duyurduğumuz gibi; “iddia”ları ciddiye alan Diyarbakır Başsavcılığı, Beğler’in işaret ettiği bölgede “kazı” yapma kararı aldı...
Umarız, “kazı çalışmaları” bir an önce başlar ve “karanlıkta” kalan “faili meçhul cinayetler”in bir kısmı daha aydınlanmış olur...
Şunu demeye çalışıyoruz:
Demek oluyor ki;
Vakit’e “ödül” verilmesi “sebepsiz” değil!..
Hani derler ya;
Biz, “alnımızın akı, bileğimizin hakkı” ile ödül alıyoruz... Bazı gazeteler ve gazeteciler gibi, “kulis faaliyetleri” yürüterek değil!..
HSYK’DAKİ SİNSİ PLÂNI DEŞİFRE ETTİK
Herhalde söylemeye gerek yok; Vakit, yayın hayatına atıldığından bu yana, sürekli “haksızlık”larla, “adaletsizlik”lerle, “yolsuzluk” ve “soysuzluk”larla mücadele etti... Tabiî, “hukuk” kılıflı “hukuksuzluk”larla da mücadele ettik...
Bunun son örneklerinden biri de, yazarımız Ali İhsan Karahasanoğlu’nun, geçen hafta boyu ele aldığı “HSYK ağırlıklı yazılar”dı...
Ali İhsan Karahasanoğlu, hafta boyu “Yargıtay ve HSYK’da dönen dolaplar”dan, “çiğnenen kanunlar”dan ve “disiplinsizlik”lerden söz etti durdu... Muhabirimiz Murat Alan ise, dün yaptığı haberle “HSYK’daki sinsi plânı” deşifre etti...
Malûm;
Her yıl Kasım ayı sonunda Adalet Bakanlığı tarafından kamuoyuna duyurulan güz kararnamesi, HSYK’daki bazı üyelerin ETÖ hakim ve savcılarının görev yerlerinde değişiklik yapmak istemesi yüzünden Ocak ayı gelmesine rağmen açıklanmış değil.
Peki, bu “kilitlenme” neden?..
Murat Alan, “ilgili ve yetkililer”le görüşüp, onların “iddia”larını şu şekilde haberleştirmiş:
“Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu içerisindeki bazı üyelerin, yaz kararnamesinde görevden alamadıkları Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’ü, güz kararnamesi ile terfi ettirerek başka bir şehre başsavcı olarak göndermek istedikleri iddia edildi.”
Sizlerin de göreceği gibi;
Burada, bir “süslü kaydırma” söz konusu... Bir “amir”i görevden alıp, “müdür” veya “genel müdür” yaparsınız, yani güya “makamını yükseltmiş” olur ama “yetki”lerini elinden alırsınız ya; işte buna “süslü kaydırma” derler!..
Evet, “makam” yükselmiştir ama, “yetki”leri tırpanlanmış ve hatta yok edilmiştir!..
Galiba, “Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz ve davaya bakan hakimler”e yapmak istedikleri de bu!..
Güya, onları “terfi” ettirecekler ama, İstanbul’dan uzaklaştıracaklar, dolayısıyla “Ergenekon Terör Örgütü Dâvâsı”nı çıkmaza sokacaklar!..
Gerek yazarımız Ali İhsan Karahasanoğlu’nu, gerek muhabirimiz Murat Alan’ı, “HSYK’da dönen dolapları deşifre” eden yazı ve haberlerinden dolayı tebrik ediyoruz...
Hasılı kelâm;
Vakit’in “gündem belirleyen” bir gazete olmasıdır ki, “ödül”ler almasına vesile oluyor...
İnşaallah; “hak, adalet, özgürlük ve eşitlik” konularındaki duyarlılıklarımız bundan sonra da devam edecektir.
Selâm, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...


Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi