Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

DARBE Mİ DEDİNİZ!

DARBE Mİ DEDİNİZ!

Siz bu kafa ile darbe marbe yapamazsınız, İlhan Selçuk’un dediği gibi.
Yok! Bitti. Geçmiş olsun.
Hani Eylül’de yapacaktınız, olmadı, Kasım, Aralık, Ocak bitiyor. Şimdi Şubat.. Şubat’ta da yapamazsınız Mart dersiniz. Mart’ta da olmaz 23 Nisan’dan hemen sonra. Milli Egemenlik Bayramı’nda askeri darbe olmaz. 19 Mayıs’ı bekleyin.. En iyisi Ağustos’u bekleyin.. Ya da hele bir görev devir teslimi yapılsın öyle. Yok yok okullar açılsın. 29 Ekim’i bekleseniz. “Cumhuriyet elden gidiyor” demek için. Ya da 10 Kasım’ı bekleyin.. Atatürkçülük elden gidiyor dersiniz.. Madem bu kadar beklediniz Aralık. Aman canım sen de, hele şu bütçe bir çıksın.. Eee. Seçimlere birkaç ay kala darbe mi olur canım sen de..
Yandı gülüm keten helva!.
Ağız tadı ile bir darbe bile yapılamıyor artık memlekette.. N’olacak bu memleketin hali böyle..
“Bizim Sovyet” de de iş yok.. Demirel gitti Cindoruk’un peşine takıldı. Sağdan say 10, soldan say 20 kişi..
Koca Ergenekon, Manisa’da, Edirne’de bir midibüs kalabalığı ile eylem yapıyor, işe bakar mısınız? O kadar canlı bombayı 48 saatte yurdun istediği bölgesine sevk edebilenler, 33 kişiyi tek bir operasyonda havaya uçuranlar şimdi ne yapacaklarını bilmiyorlar..
AB’den fayda yok. ABD’den de.. İran’ı mı yanımıza alalım, Rusya’yı mı derken, Erdoğan gitti Putin’le anlaştı bile.. Kala kala İsrail’deki birkaç Siyonist fanatik kaldı peşlerine takılacakları..
Daha Ergenekon davasının başındayız. Kozmik odaya daha yeni girildi..
Amerika’da da amma sabır varmış.. Haberleri, belgeleri parça parça servis yapıyor.. Ama birileri hâlâ direniyor.. Lider kadrosu teslim olana kadar bu böyle devam edip gidecek.. Tam anlamı ile bizdeki “mahalle baskısı”na benzer bir “Kozmik baskı” sözkonusu..
Adamlar, ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. ‘Sivil direnç’i ve ‘siyasi direnç’i “Sivil darbe” olarak görüyorlar.. Aslında derin güçler de sivil ile siyasal olanın farklılığının farkında değiller.. Siyasi bir karşı duruş’u “sivil darbe” olarak tanımlayarak akıllarınca iktidarı köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar. Ama farkında olmadan toplumun şuuraltında iktidarın elini güçlendiriyorlar..
Öfke ve korku bunların aklını zail etmiş anlaşılan. Gönderdikleri maillere bakıyorum, sadece Genelkurmay’ın halkla ilişkisi değil, bunlarınki de beş para etmez.. Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olur bunlar.. Böyle dostları varken, bunlara düşman gerekmez aslında!
Toplumsal tabanları da yok bunların.. Toplum mühendisleri de beş para etmez.. Bunlar kendi eşlerini, çocuklarını, anne-babalarını bile ikna edemezler..
Gorbaçov öncesi Kızılordu’yu hatırlayın. Dünyanın 2. büyük askeri gücü. Bir gün sonra ne oldu? Tehdit, şantaj, korku ve güç / şiddet dengesi üzerinde hareket ediyorlardı. Arkalarına ABD, İsrail, NATO gibi bir rüzgar almışlardı..
Hani ellerinden gelse savaş, iç savaş, ekonomik kriz, terör, sabotaj, suikast ne çıkartabilirlerse onu çıkartacaklar da, konjonktür buna izin vermiyor. Kadrolarında iş yok.. İçlerinde ajan kaynıyormuş. 40 parçaya bölünmüşler de farkında değiller..
Bunları mı darbe yapacak?
Hadi “yapın” desen de yapamazlar. Yapsalar da, karşı çıkmayı bırakın durduk yerde birbirlerini keserler.. Ergenekon savcıları kadar bile merhametli davranmazlar birbirlerine..
Devlet Bahçeli de gördü manzarayı. “Biz sokaktan gençlerimizi çekeceğiz, bu işlere bulaşmayacağız” diyor.. Tek başına Baykal, CHP, ÇYDD, ADD, Doğan Media yeter mi?
Televizyonlara çıkan, basına demeç veren temsilcileri ise, yangına körükle gidiyorlar adeta. Bindikleri dalı kesiyorlar.. Hani onları da kim temsilci seçti ise! İhtiraslı birtakım operasyon timlerinden oluşan küçük grublar, sürece hakim olmaya çalışıyorlar.. Strateji, takdik hak getire.. Zaten ne yaptıkları adım adım izleniyor. İmkanları, kadroları, destekçileri hepsi biliniyor.. Şecaat arz edeyim derken açık veriyorlar..
Sağcılar, solcular uyandı. Alevi - Sünni uyandı.. Türkler, Kürtler uyandı. Sadece Devlet Bahçeli, “bu oyunda yokuz” demiyor.. Apo da “Birileri iç savaş tahrikçiliği yapıyor, ben kontrol edemeyebilirim” diyor. Diyarbakır Belediye Başkanı boşuna barış çağrısı yapmadı.. Aslında Ergenekon davası sürecinde herkes birçok şeyin en azından farkına vardı.. İnkara dayalı siyaset güdenler de aslında işin farkındalar. Onların işi o. Bu konuda profesyonel olarak iş gören kişiler, hiyerarşinin dışına çıkamazlar. Bu kendilerinin sonu olur.. Bunun korkusunu yaşıyor olabilirler.. Hani can güvenliklerinden emin olsalar, en tepedekiler bile konuşur..
Şimdilik bütün umutlarını darbeye bağlamış gözüküyorlar. Birkaç suikast timi ve bir toplumsal kargaşa. Daha doğrusu “bir dumanlı hava da, bir ara rejim döneminde aceba kurtulabilir miyiz” umutları var.. Hani yakalarını kurtarabilecek olsalar, onlar da bundan sonra duruma bakıp kendilerine gizlenecekleri bir yer bulmaya çalışacaklardır..
Gelen günler geçen günleri aratacak darbeciler için. Her adımlarında daha çarpıcı gerçeklerle karşı karşıya kalacaklar..
“Sivil darbe” iddiaları gibi iddialarla aslında şecaat arz edeyim derken kendilerini daha zor durumda bırakıyorlar..
Dikkat ediyor musunuz, bir tüccar, bir politikacı, bir imam, her kimse bir yanlış yaptığında hemen o kesimi zan altında bırakacak bir dil kullanılırken, askeri kesimde bu kadar büyük olaylar olurken, herkes olanca dikkati ile TSK’yı yıpratmaktan kaçınırken, birilerinin bu hassasiyetin arkasına saklanarak kendi yanlışını gizleme çabasına karşı askeri kesimin tepkisizliği çok açık değil mi? Hatta askerlerin akıl danıştığı bir iletişimci bayanın yönlendirmesi ile, Deniz Kuvvetlerindeki bir yolsuzluğu örtmek adına Genelkurmay Başkanı’na bir savaş gemisinde basın açıklaması yaptırılması gibi yanlışlarla kimse kendi ve kurumuna, ya da ülkesine iyilik yapmış olmayacaktır..
Hele, askeri kesimi ilgilendiren yolsuzluklar ve yanlışlar konusundaki eleştirilerden yola çıkarak “sivil darbe”den söz etmek ne kadar doğru bir yaklaşım sizce!
Darbe mi dediniz! Güldürmeyin insanı.. Geçmiş olsun!. Evren bile, darbeden hemen sonra uyanmış ama çok geç.. Darbeciler, önce yaşayan darbecilere bir sorsunlar bakalım, bugünki akılları olsa böyle bir şeyi yaparlar mı idi? Darbe tehdidinden, darbecilerden, derin yapılardan kurtulmadan bu ülkeye ve bu ülke halkına huzur yok.. İlk işimiz kurtarıcılardan kurtulmak olmalı! Terör de onlarının başının altından çıkıyor, irtica da, yoksulluk da..
Selâm ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi