Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

CHP ve 'sivil vesayet'

CHP ve 'sivil vesayet'

Kavramlar çarpıtılırsa anlaşma mümkün olmaz

Başını CHP ve yandaşlarının çektiği bir 'sivil vesayet' tartışmasıdır sürüp gidiyor. Tartışma öyle bir noktaya getirildi ki bir soruşturmayı yürüten hakim ve savcılar "Ya o dosyayı kapatırsın ya da tabuta kapatılırsın" şeklinde mesajlar atılarak tehdit ediliyor, bununla da kalınmıyor aynı hakim ve savcıların bürolarına zarf içinde mermi gönderiliyor sanki ortada böyle bir şey yokmuş, bunlar demokrasi ve hukuk dışı davranışlar değilmiş gibi varsa da yoksa da sivil vesayet yaygarası kopartılıyor.

Hemen belirteyim ki halkın seçtiklerinde böyle bir temayül görülecek olursa herkesten önce bununla mücadele yerimi alırım. Ancak, kavramların içini boşaltıp kendi anlayışımıza ve ideolojimize göre yeniden doldurmak suretiyle bu sakat anlayışımızı ölçü kabul ederek görevini yapmaya çalışan insanların engellenmesi için tehdit savuranlar karşısında sessiz kalırken uzun yıllardan beri ilk defa çetelerin üzerine gidilmesini sivil vesayet olarak nitelendirmenin akıl ve insaf ile bir alakası olamaz.

Çeteler yerinde dursun, onlara dokunulmasın mı denmek isteniyor? Eğer böyle deniyorsa ya da denilmek isteniyorsa bu ülkenin çetelerin insafına terk edilmesi ve bunun savunulması demektir.

O zaman ortaya çıkan vesayetin adı ne olur? Kaldı ki halkın seçtiklerinin yönettiği bir ülkede sivil vesayetten söz etmek çarpık bir anlayışın ifadesidir. Halkın seçtikleri sivil vesayet olursa, seçmediklerinin bir gece yarısı yönetimi ele geçirmelerinin oluşturacağı yönetim biçimin adı ne olur? Ya da bir kısım gizli güçlerin tehditlerle hakim ve savcıları görev yapamaz hale getirebildiği ya da istedikleri kararı aldırabildiği ülkenin yönetim biçimini nasıl ifade etmek gerekir?

İşe bu noktada belli bir zümrenin halkın iradesi onların isteklerine uygun tecelli etmediği takdirde sonuçları kabul etmediklerini doğrudan söyleyemedikleri için böyle sivil vesayet gibi bir takım zırvalarla toplumun kafasını bulandırmaya çalıştıklarını söylemek yanlış olmasa gerek. Onlar istiyorlar ki halk sadece onlarla aynı görüş ve çizgideki siyasi partileri iktidara getirsin. Eğer bu olmazsa halkın hizaya getirilmesi için siyasete siyaset dışı müdahale edilerek bunların arzusuna göre şekillendirsin. Ve bu dayatmayı da halk demokrasi olarak kabullensin. Olmaz beyler böyle saçmalık. Yıllardır bu millet sözünü ettiğimiz oyuna muhatap oldu. Ancak, değişen şartlar artık bir dönemin kapanmak zorunda olduğunu gösterdi.

Elbette hiçbir değişim sıkıntısız olmaz. Özellikle de şu ya da bu şekilde yönetimde etkili olan güçlerin bu etkilerini azaltacak gelişmeler onları rahatsız edecektir. Bu psikolojiyi anlamak mümkündür. Ancak, kendi konumlarını koruma adına verilen mücadele demokratik hukuk devleti ilkeleri içinde olmalıdır.

Bir yandan demokrasiyi ve hukuk devleti savunuculuğunu kimselere bırakmayacaksınız öbür yandan da çetelere karşı araştırma ve soruşturma yürüten hakim ve savcılara uygulanan sindirme ve korkutmaya yönelik tehditler karşısında sesinizi çıkarmayarak çetelerin yanında olacaksınız. Bu mantık dışıdır. Bu noktada birileri çıkıp "Hiç kimse çeteleri savunmuyor" diyebilir. Ancak inandırıcı olmaz. Bunu diyemedikleri için bir takım iddiaların arkasına gizleniyorlar. Devam eden soruşturma ve yargılamalara karşı çıkanların tavrını çetelerin yanında yer almaktan başka nasıl nitelendireceğiz? Bırakın yarı kararını versin. Neden korkuyorsunuz?

Hemen belirtelim ki bir iktidar halkın oyları ile oluşmuş ve bu iktidar zamanı geldiğinde yine halkın oyları ile gidecekse, bu mekanizma işliyorsa o ülkede sivil vesayetten söz etmek olsa olsa art niyetli bir yaklaşımdır. Bir başka ifadeyle sivil vesayet diyerek vesayete karşı olduklarını söyleyenler bir başka ve gerçek vesayetten yanadırlar. O vesayette halkın oyu ile gelen ve yine halkın oyu ile giden bir yönetim olmaz, olamaz.

Kaldı ki normal işleyen bir demokrasilerde yasama ve yürütmeyi halkın oyları belirler. Bunun bir başka yolu da yoktur. Eğer halk yine seçimini yapsın ama, bu seçim sonucu belirlenen yasama ve yürütmenin yetkileri sınırlı olsun, bunun yanında halka karşı sorumluluğu olmayan güçlendirilmiş bürokratlar yani atanmışlar bulunsun, halkın seçtiklerini bunlar kontrol etsin ve yönlendirsin deniyorsa bunun adı kesinlikle demokrasi olmaz. Halka karşı sorumlu olan seçilmişlerin ne yapıp ne yapmayacağına bürokratlar karar verecekse siyasilerin halka karşı sorumlu olmalarının anlamı kalır mı?

Hiç kimsenin bir takım temel kavramların içini boşaltarak kendi istek ve niyetlerine göre doldurup toplumu da buna uydurmaya çalışma hakkı yoktur. Şimdiye kadar olmuş ise yanlış olmuştur.

O dönem kapanmak üzeredir. Bazıları yılların alışkanlığından kendilerini kurtarmak durumundadırlar. Böylece ülkeye belki ilk defa iyilik yapmış olurlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi