Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

“Tatbikat” ya da “Oyun” “Balyoz”un s

“Tatbikat” ya da “Oyun” “Balyoz”un s

Birkaç gündür gündemimizi "Balyoz" meşgul ediyor. Tam bir darbe planı şeklinde gündeme gelen "Balyoz" Genelkurmay'ın açıklamasında "Tatbikat Planı" olarak nitelendirildi. Böyle bir tatbikat planı olur mu? Olursa da bunun izahı yapılabilir mi? Bu soruların cevabını şimdilik net olarak vermek mümkün görünmüyor. Siz istediğiniz kadar söz konusu belgelerin bir darbe planı olduğunu söyleyip durun. Genelkurmay aksini söylüyor, yargı bu konuda bir şey yapamıyorsa tüm yazılanlar birer tahminden öte geçmeyecektir.

AK Parti iktidarının üzerinden bir yıl geçmemişti ki Ankara'da kulislerde bir darbe hazırlığından söz ediliyordu. Hatta, böyle bir darbe olursa öncekilere benzemeyeceği çok kellenin gideceği ileri sürülüyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse bu tür söylentileri o zaman ciddiye almamıştım. Belli merkezlerden topluma korku üfürülerek iktidarın çalışmalarının frenlenmeye çalışıldığını düşünmüştüm.

Daha doğrusu iktidara göz dağı verilmeye çalışılarak etkili çevrelerin isteklerine uyulmasının sağlanmaya çalışıldığı şeklinde yorumlamıştım bu söylentileri ve fısıltıları. Ne var ki bu söylentilerin ardından medyaya bazı haberler yansımaya başladı. Bu haberlere göre orduda bir kıpırdanma vardı. O günlerde bu darbe haberleri söylenti olarak kaldı. İyi ki öyle oldu. Darbe yorgunu olmuş bir toplumun yeni bir darbeyi kaldıracak gücü yoktu. Bugün "Balyoz" adı verilen planın medyaya yansımasının ardından geçmişteki bazı söylenti ve fısıltıların aslında hazırlığı yapılan bir planın ön çalışması olduğunu insan daha net anlıyor ve görüyor. Balyoz planının bir tatbikat senaryosu olduğunu düşünmek çok zor. Çünkü bir tatbikat planında tutuklanacak ve yararlanılacak gazeteciler diye bir listenin manası yoktur. Eğer tatbikat bir dış tehlikeye karşı ise bu ülkede dış düşmana karşı farklı bir çizgide yer alacak bir tek gazeteci ve yazarın bulunduğuna ihtimal vermiyorum, vermek istemiyorum.

Yok eğer tatbikat ya da oyun olarak nitelendirilen plan her zaman olduğu gibi sanal bir iç tehdide karşı düşünülmüş ise bunun adı kesinlikle darbe hazırlığıdır. Bu bakımdan önce doğru bir tespit yapmak gerekiyor. Belli ki 28 Şubat sürecindeki gelişmelerden tatmin olmamış bazı unsurlar bu defa işi idareye el koyarak ve kendi yöntemlerince halletmeyi düşünmüşlerdir. Çünkü, medyaya yansıyan haberlere bakıldığında yeni bir kabine bile tespit edilmiştir. Hangi kurumlara ve nerelere kimlerin atanacağına varana kadar hazırlanmış bir liste gerçekten varsa böyle bir hazırlığı artık topluma tatbikat diye takdim etmenin bir anlamı yoktur.

Bu noktada artık ülkemizdeki darbe alışkanlığına bir son vermek için nelerin yapılması gerektiğini düşünmek, konuşmak ve tartışmak durumundayız. Çünkü darbeler ve söylentilerini görmek ve dinlemekten yorulmuş bir nesil oluştu. Şahsen ben de o nesildenim. Bir darbenin izleri silinmeden bir yenisinin devreye sokulma hazırlıklarını izlemek, hatta çoğu zaman darbecilerin kendi anlayışlarına göre tespit ettikleri düşman kampında insanın kendisini görmesi sanıyorum en büyük zulüm ve işkencedir.

Birileri yıllardan beri kendilerini bu ülkenin ve rejimin asli sahipleri kabul edip sürekli olarak karşı bir grup oluşturmuşlar, bir diğer ifade ile bir düşman taraf belirlemişlerdir. Böyle olunca da düşman kabul edilenlerin kendilerini savunma hakları bile olmamıştır.

Diyebiliriz ki darbeciler kendileri gibi inanmayan ve düşünmeyenleri ülke ve rejim için tehlike olarak nitelendirmiş ve böylece ortaya sakıncalı kesim çıkartılmıştır. Bu bakımdan genellikle laikliği ve Cumhuriyeti koruma gerekçesiyle siyasi hayata müdahale edilmesine rağmen esas maksadın rejimi korumaktan çok belli bir anlayış ve inancın yönetime hakim olmasını sağlamak olmuştur. Böylece rejimin ve cumhuriyetin korunacağı gibi bir anlayış ortaya çıkmıştır.

Bu bakımdan artık darbecilerin esas niyetlerinin sorgulanması zamanı gelmiştir. Çünkü cumhuriyetin korunması kesinlikle belli bir anlayış ve inanışın sahiplerine ait değildir, olamaz. Ve bu ülkenin halkın seçtiklerinin değil de belli bir azınlığın yönetmesi gibi bir anlayış kabul edilemez. Çünkü bu bir dayatmadır, azınlığın çoğunluğa hükmetmesidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi