Cemal Nar

Cemal Nar

Askerin Dili ve Tavrı

Askerin Dili ve Tavrı

Askerin dili, üslubu ve tavrı kendileri dışında herkesi üzüyor, incitiyor ve kırıyor.

Bu dil, üslup ve tavırda maalesef gurur var, kibir var, aşağılama var, tehdit var, haddinin bildirme edası var. Bu sağlıklı bir ruh hali değildir.

Asker her konuştuğunda, “memleketin gerçek efendisi benim. Bana karşı haddinizi bilin, yoksa yakarım, alnını karışlarım” edası var.

Kim sever bunu?

İyiliğini gördüğünüz bir adam bile bunu iki kere söylese, “minnet var, başa kakma var” diyerek o minneti reddeder, bir daha iyilik kabul etmezsiniz o adamdan.

Kaldı ki ayıptır bu başa kakma. Kötü bir huydur.

İnsanları parayla pulla bağlıyamazsınız kendinize, sevdiremezsiniz böyle. Onları ancak iyilikle ve güzel ahlakla sevdirebilirsiniz. Bunun en bariz görüntüsü de dil ile ortaya çıkar.

Sahi asker neden bu tavırdadır?

Bunun makul bir izahı yok.

Nihayet asker de dokuz aylık bir vatandaştır, o da bir devlet memurudur, kimseye üstünlüğü olamaz. Eşitliği anlatacak değiliz şimdi.

Peki nedendir bu hava?

Elinde silah var diye mi?

O silah niye var, herkes biliyor bunu…

O silah yerinde kullanılmazsa askerle eşkiyanın farkı kalmaz. Asker bunu bilmez mi?

“Cumhuriyet kurulurken…” gibi minnet nutuklarına da karnımız tok. O gün herkes canla başla çalıştı. Zaferi kazandı ve kutladı. Sonra da şerefiyle ahirete gitti. Aralarında herkesinki gibi benim delerim de vardı. O bir tarih oldu artık. Asker bunu kendi üstüne alarak sonsuz bir ranta çeviremez ki!

Askerin bu dil, tavır ve edası artık can sıkıyor ve bıkkınlık veriyor. Bu dil ve tavra bir örnek vereceğim. İnternette bir haber peşindeyken şunlara rastladım:

“Doğan YAŞ'ta Gül'ü Uyarmış. Emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın 'Maya Dergisi'nde yayınlanan makalelerinden birinde 2002'deki Yüksek Askeri Şura'da dönemin Başbakanı Gül'e sert bir çıkış yaptığını anlatıyor.”

Neymiş bu sert çıkış diye bakıyoruz. Evet, gerçekten sert ve utanç verici. Neden utanç verici olduğunu parentez içi cümlelerle göstermeye çalıştık. Şimdi görelim o uyarıyı:

“Siz, sizden önceki koalisyon yönetiminin her yönden dökülüşü ve yetersizliği nedeniyle, iktidara geldiniz. (Yani kendinizi bir şey zannetmeyin) Sizin parti tabanınızın beklentilerinin ne olduğu sır değil. (yani dindar insanlardır, irtica istiyorlar, bunu unutmadık ve yutmadık.)

Partinizi orta-sağa çekin, bu alandaki boşluğu doldurun; dini öne çıkarmayın. (Var mı başka bir emriniz paşa hazretleri?)

Bundan hem siz kârlı çıkarsınız, hem de ulusumuz kârlı çıkar. İlk icraatlarınız farklı sinyaller veriyor. (Ayağınızı denk alın, haddinizi bilin, gözümüz üstünüzde)

Bir kasaba imamını Başkent'e Milli Eğitim Müdürü olarak atadınız. (Kasaba imamı hangi diplomayla bu müdürlüğe atanmış acaba?)

Mili Eğitim Komisyon üyelerinin çoğunlukla ilahiyat ve imam hatip kökenli milletvekili olmasına adeta özen gösterdiğiniz. (onlardan öğretmen olamaz mı yani?)

Yoksa siz Milli Eğitim Bakanlığını Dini Eğitim Bakanlığına mı dönüştürmek istiyorsunuz? (takiyye mi yapıyorsunuz?)

Daha sonra yapılan benzer uyarıların da hiç dikkate alınmadığına, (askerin de bir sabrı vardır değil mi ya?) zaman zaman yapılan uyarılara adeta “Amcası'na” güvenen “kabadayı edası” ile yanıt verildiğine, hep birlikte şahit olduk. (Bak şaka maka bir yana bu ifade çok ağır, çok avamca ve çok ayıp olmuş)

İktidar bu güne kadar mehteran yürüyüşü misali, bildiğini okumaya devam etti. (Senin bildiğini mi okuyacaktı? Kendi programını sundu ve oy aldı. Bundan daha tabii ne olabilir? Yok davul onun boynunda, tokmak senin elinde mi olacaktı?)

Gelinen noktanın ötesinde atacağı adımların neye mal olacağı, cumhurbaşkanı seçim sürecinde yeterince anlaşıldığı inancındayım.(Hala akıllanmadınız mı?)

“Dış basında böylesi bir durum gerçekleşmesi halinde, askeri müdahalenin yüzde elli ihtimal olarak gösterilmesi dikkat çekicidir... (O da amcasının diliyle konuşuyor, yani ayıpladığını kendisi yapıyor şimdi)

Hiçbiri zaman devleti yönetme gibi bir arzı ve ihtirası bulunmayan, (neye ihtiras etsin ki, zaten kendisi yürütüyordu. İyi ama, van minut, darbeleri nereye koyacağız?) devletimizi ve onun temel niteliklerini korumakla yükümlü TSK'nın (biz de dış tehdite karşı yükümlü sanıyorduk) böyle bir durumda takınacağı tavrı, hiç kimsenin test etmeye kalkmamasını öğütlerim. (Aba altından deynek böyle gösterilir işte. Yani test etme, darbe yaparım diyor. İşte gerçek tehdit bu!)” (http://www.stratejikboyut.com/haber/dogan-yasta-gulu-uyarmis--30931.html 1/27/2010)

Bu dil, üslup ve tavır, saygın, beyefendi, centilmen, nazik ve kibar bir dil, üslup ve tavır değildir. Askere hiç yakışmıyor.

Millet anlamaz değildir. Anlıyor, kavrıyor, üzülüyor ve inciniyor…

Biz bu gerçeği bir kere daha hatırlatalım. Ötesini kendisi bilir.


www.cemalnar.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi