Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Sen önce kendini düzelt!

Sen önce kendini düzelt!

Kemal Kılıçdaroğlu iktidara gelirse, hepimizi düzeltecekmiş...

İnşallah 2050’lerin sonunda iktidara gelirse, bu dediğini yapsın...

Ben de, kendisinde “düzeltme ve tesviye” yetkisi vehmeden değerli Kemal Bey’e “Önce sen kendini düzelt” diyorum.

Kılıçdaroğlu, konuşmasında, ayrıca gençlere, “Siyasal partinin üyeleri militanlaşmalı, militan gibi çalışmalı. Militanlaşma da gençlikle yakalanır... Militanlaşın!” önerisinde bulunmuş.

Bu konuşma, ODTÜ Mezunlar Derneği Sivil Toplum Komitesi’nce düzenlenen bir panelde gerçekleşiyor.

Panelin konusu, “Muhalefet Ne Kadar Etkin?”

Dinleyiciler arasında, bir isim özellikle dikkat çekiyor:

Kim olabilir?

Elbette Sabih Kanadoğlu.

Konu “muhalefet” olduğu için, Kılıçdaroğlu büsbütün kaçamıyor, bazı itiraflarda bulunuyor, “solun sokaktan koptuğunu, muhalefet yapamadığını” filan söylüyor.

Bir de iddiası var: “Türkiye’de CHP dışındaki sol öldü...”

Demek ki bugüne kadar öğrendiklerimiz palavraymış. Demek ki siyaset bilimciler boş konuşuyormuş. Demek ki memleketteki yegâne sol parti CHP’ymiş ve sol olduğu sanılan yapılar “duvar”ın altında kalırken, Kemalizm’den başka satacak ürünü bulunmayan CHP güneş gibi parlıyormuş.

Bir kere, CHP nerden “sol parti” oluyor?

Devletin söylediklerini tekrarlamak, darbelere alkış tutmak, laiklik ve cumhuriyet eyyamı yapmak ne zamandan beri “solculuk” sayılır oldu?

Madem CHP dışındaki sol ölmüştür, “ölmeyen” ve ilelebet yaşayacak olan kerameti kendinden menkul solunuzu niçin sağa “stepne” yapıyorsunuz? Memlekette sağ sıkıntısı mı var?

Diyor ki Kılıçdaroğlu, “Sol yok, sa

ğımız güçlü, bu yüzden sağa doğru kayıyoruz. Çünkü oy alacağız, kimden alacağız?”
Sol mu sağa kayıyor, sağ mı sola kayıyor bilmem ama, Kılıçdaroğlu’nun algısındaki sağ, “problematik potansiyeli” yüksek bir sağ.

Baykal da, 22 Temmuz seçimlerinden önce, “sağdan giderek solu bulacağız” türünden laflar ediyordu...

Direkt soldan giderek solu bulmak yerine, dolambaçlı ve zahmetli bir yolu tercih ettiği için kaybetti. Kaldı ki, sağdan giderek buldukları şey de “sol” değil, düpedüz faşizmdi. Bkz. Muhterem Onur Öymen’in muhtelif konuşmaları...

Kılıçdaroğlu da kitlesine, “sağdan giderek, solu bulma” sözü veriyor.

Hadi inşallah da...

Konuşmasının son bölümü oldukça “ürkütücü...”

Hepimizi düzeltecekmiş... “Besleme ve yandaş basına” son verecekmiş... Medya patronlarının devlet ihalelerine girmesini engelleyecekmiş...

Sonuncusuna bir şey diyemem...

İhale yasasını değiştirsin, Karayalçın’ın asr-ı saadetinde olduğu gibi, CHP’li müteahhitler dışında kimseye ihale koklatmasın... Olsun bitsin!

Peki, biz “yandaş”ları nasıl düzeltecek?

Kalemimizi mi elimizden alacak?

Fizan’a mı sürecek?

Silivri’dekilerle takaza mı yapacak?

Tabii, “düzeltme” ameliyesine girişmeden önce, kimin kimden beslendiğini, ortada ne gibi “usulsüz” icraatlar bulunduğunu da açıklamalıdır.

Kendisi bunu açıklasın, ben de niçin medyadaki “tekelleşme”ye itiraz etmediğini, adeta bir ihale canavarına dönüşen ve devletten almadığı ihale kalmayan muhterem Aydın Doğan’a niçin ses çıkarmadığını, “darbe yandaşı” olan gazeteleri niçin problem yapmadığını sorayım...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi