Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Fikir annesi tamam da, bir de fikir babası varmış!

Fikir annesi tamam da, bir de fikir babası varmış!

Sivil vesayet, sivil faşizm, tek parti diktatörlüğü... Artık hangisini seçerseniz... Bu şey Nuray Mert’in ağzına düşünce, birden “güncellik” kazandı ve bir numaralı tartışma konusu haline geldi.

İktidara yakın gazeteleri Ergenekon’dan başka bir şey yazmamakla suçlayan Nuray Mert’e göre, memlekette “tehlikeli bir gidişat” vardı.

Bunun adı “sivil vesayet”ti.

Bu nasıl oluyordu?

Şöyle oluyordu:

Bizi askerden kurtaracağını öne süren siyasi iktidar, kendi sıkıdüzenini oluşturuyordu ve “türlü desiselerle” muhalif basını susturuyordu. Bu iktidar, üstelik, dünün mazlumuydu, “başörtüsü” filan gibi konularda Nuray Mert gibilerin de desteğini almıştı, ama “egemen” konuma yükselince birdenbire zalim olmuştu.

Kötü özetlemiş olabilirim ama, Nuray Mert’in söylediklerinin hülasası bu...

Bazıları, “sivil vesayet” lafzının Nuray Mert orijinli olduğunu düşünebilir.

Böyle düşünülmesini Nuray Mert de istiyor.

Sık sık, “Bu kavramı ben ortaya atmıştım, ben dillendirmiştim, ilk kez benim ağzımdan çıkmıştı” diyor, deme gereği duyuyor...

Böyle diyor ama, Nuray Mert’in “sivil vesayet” bağlamında söyledikleri maalesef “yeni şeyler” değil. Onun söyledikleriyle, başkalarının söyledikleri, özellikle eski müdürü Ertuğrul Özkök’ün söyledikleri fena halde örtüşüyor. Şu ünlü “Dünün mazlumu, zalim oldu” muhabbeti mesela...

Kaldı ki, ortada bir “velayet tartışması” yok...

Nuray Mert’in “fikir annesi” olmakla övündüğü şeyin “fikir babaları” da var... Bunu Taraf gazetesi yazarı Alper Görmüş tafsilatlandırmıştı.

Ben daha da eskilere gitmek istiyorum:

Deniz Baykal ve bazı Cumhuriyet gazetesi yazarları aracılığıyla siyaset literatürüne kazandırılan “sivil faşizm” kavramı, bir ucundan da “karşı devrim” lafzına bağlanıyor...

Baykal dillendirmişti, bürokrat totaliterlerimiz pişirmişti, elini çabuk tutan Deniz Som “Sivil Faşizm” diye bir kitap yazmıştı, Emre Kongar “sosyolojik” gerekçelendirmesini yapmıştı ama, “sivil vesayet” kavramının orijininde, çok partili parlamenter sistemi “karşı devrim” olarak niteleyenlerin CHP dışındaki tüm alternatifleri bir tür “vesayet rejimi” saymaları yatıyor.

Demek ki yeni değilmiş...

Demek ki “sivil” kavramından hazzetmeyenlerin yolu bir şekilde CHP’den geçiyormuş.

Biraz önce “ortada bir velayet tartışması yok” demiştim ama, belki de bütün mesele “velayet” konusunda odaklanıyor.

Olabilir mi?

Nuray Mert “Sivil vesayet kavramını ben buldum” diyor... “Annelik” davası güdüyor...

Dün bir televizyon kanalında sütun komşusu Cüneyt Ülsever’i izledim.

Kendisini “liberal” olarak pazarlayan bu arkadaşımız da, “Hayır, ben buldum” diyordu... “Bu işin babası benim” demeye getiriyordu.

İster misiniz “sivil vesayet” tartışması, kanlı bir “liberal-sosyalist kavgası”na dönüşsün.

Olur mu, olur...

Şahane olur...

Fakat benim anlayamadığım husus şu:

Liberal kontenjanından Hürriyet’e yazar yapılan Cüneyt Ülsever’le, herhalde “sosyalist” kontenjanından Hürriyet’e sokulan Nuray Mert, son zamanlarda, neredeyse araya karbon kopya konulmuş gibi aynı yazıları yazıyorlar...

Hürriyet gazetesi mi onları bu hale getirdi, onlar mı böyle olmaya teşneydiler, bilmiyorum ama... Bunu da “cennet vatanda görülebilecek güzelliklerden biri” olarak not edebilirsiniz bir kenara...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi