Demirel’in askeriyeyi yönetme sanatı!

Demirel’in askeriyeyi yönetme sanatı!

Süleyman Demirel’in politik üslubu şayet tek kelime ile özetlenecek olursa, tartışmasız, “DEMAGOJİ” yani mugalata olarak tanımlanabilir.
Ancak Sayın Demirel’in yaşı ilerledikçe, bildiğimiz o başarılı ve etkili sanatını konuşturmakta, hayli performans kaybına uğradığı görülüyor... Fakat aktif siyaset hevesinde herhangi bir azalma yok!
Aktüel meseleler hakkında her vesile ile görüş bildiriyor, yorum yapıyor ve özellikle fırsatı yakaladığında hükümete yüklenmeye çalışıyor. Son olarak, Teknik Üniversiteliler Birliği’nin tertiplediği toplantıda; Genelkurmay Başkanı ve Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın askerin moralinin bozuk olduğu yolundaki beyanları ve Kozmik Odadaki aramalara dair yaptığı değerlendirmelerde Başbakan Erdoğan ve hükümetin, askerî cenah ile olan ilişkilerini kritik etmiş. Özetle diyor ki: “Kozmik odasını arıyorsunuz askerin. Ne aradığınızı söylemiyorsunuz. Müthiş bir şey arıyorsunuz. Ne ise o aradığınız şey, oraya gidip aramak yerine; Genelkurmay Başkanına söyleyeceksiniz, şunu hakim arıyor, mahkeme arıyor, yahut Başbakan olarak ben arıyorum, bulun bana getirin diyeceksiniz. Söylesem belki getirmez diyorsan o zaman güvenmiyorsun adama. 800 bin kişiyi teslim ettiğin adama güvenmiyorsan, görevden al o zaman, ne duruyorsun? Ama evvela hakim Kadri Beye (Kadir Kayan) güvendiğin gibi ona da güveneceksin ve söyleyeceksin. İşte budur asker idaresi dediğim şey...”
Şayet Sayın Demirel’in eski beyan ve yaklaşımlarını bilmesek, bu laflar bize manidar gelebilirdi. Ama ne yazık ki, öyle değil!.. Mesela devletin ve medyanın arşivlerinde ve pek çok insanın hafızasında mevcuttur kendisine ait şu sözler: “MİT Angola’da olup bitenleri haber veriyor da, Ankara’da, burnumuzun dibinde olanları bildirmiyor...” MİT’in darbe hazırlıklarını haber vermediğinden şikâyetle bunları söylemişti sayın Demirel. O dönemlerde MİT büyük ölçüde askerin kontrolü altında idi, müsteşarı da her zaman korgeneral rütbesinde bir paşa olurdu...
Keza, niçin darbe ve muhtıralara karşı daha dirayetli davranmadığı kendisine sorulduğunda şöyle derdi: “Türkiye’nin bir tane ordusu var. Benim başka bir ordum daha yok ki, onunla karşı koyayım...” Şayet biraz daha üzerine gidilirse; “Ne yapsaydım yani, milletvekillerinin beline tabanca mı taksaydım!..” Evet cümleler aynen böyle. Belki kelime ve virgül yerleri değişik olabilir ama, mana itibariyle aynen böyle diyordu Sayın Demirel.
Asker kontrolündeki MİT’in, darbeyi haber vermemesinden şikâyet eden aynı Demirel, şimdi bir darbe hazırlığı niteliğinde olduğu iddia edilen ve devletin en mahrem yerlerinden biri olan Kozmik Odadaki belgelerin; Başbakan tarafından, Genelkurmay Başkanından direkt istenmesi gerektiğini söylüyor. Peki bu gerçekçi bir yaklaşım olabilir mi? Heyhat!..
Şayet zamanında, yani devr-i iktidarında Sayın Demirel, hakikaten askerî cenahtan bu kabil hazırlık ve belgeleri alabilmiş ve gereğini de yapabilmiş olsaydı, bugün hâlâ ülke gündemi bu meselelerle işgal edilmezdi. Dokuzuncu Cumhurbaşkanımız bir taraftan, “Görevden al ne duruyorsun...” diye Baykal misali gaza getirmeye çalışıyor; diğer taraftan, “Burnunu sürterim görüntüsü vermeyeceksin...” kabilinden değişik mesajlar veriyor. Acaba hangisi esas?


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi