Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Senin vicdanına ne oldu Oktay Ekşi?

Senin vicdanına ne oldu Oktay Ekşi?

Okuyoruz, müstefit oluyoruz... Çok şahane “Sonları Menderes gibi olur” yazıları yazıyorsunuz.

Bu konuda mahirsiniz.

Handiyse yazarlık hayatınız, siyasilere akıbet biçmekle geçti.

Kimleri korkutmadınız ki darağacı ihtimaliyle!

Demirel’i, Özal’ı, Erdoğan’ı...

Özal ve Erdoğan için yazdıklarınız hâlâ taptaze, hafızalarda yerini koruyor... Sonradan pek bir imtizaç ettiğiniz Demirel için demiş bulunduklarınızı ise arşivin tozlu raflarından indirmek lazım.

Bir yazar düşünün ki, kendisini hep “korkutma önceliğine” sahip bir pozisyonda görüyor ve “yazı”yla ünsiyetini ya da ilişkisini siyaset kurumuna dersler vermekle sınırlandırıyor.

Bu nasıl bir yazarlık tutumudur beyefendi?

Esasında bir “görevli” olmalıydınız ve biz yüksek uyarılarınızı okuduğumuzda, “Hah işte, budur!” deyip, söylediklerinizi dikkate alabilmeliydik.

Değilsiniz.

Kendisine konum biçen bir “acul” olmak dışında, bir şey değilsiniz.

Hal böyleyken, niçin bizi “korkularımızla” sınıyorsunuz ve buradan nasıl bir toplumsal, siyasal yarar elde edeceğinizi düşünüyorsunuz?

Sakın demokratikleşmeyin, sonunuz Menderes gibi olur

Sakın anayasayı değiştirmeyin, sonunuz Menderes gibi olur.

Sakın “yargı reformu” yapmayın, sonunuz Menderes gibi olur.

Sakın darbeleri soruşturmayın, sonunuz Menderes gibi olur.

Ne olacak yani?

Bunları yapan herkes mi asılacak?

Kaygınız, “pek fena işler” yapıp Menderes’i asanların, aynı fenalığı ismi geçen zevata da yapacak olmaları mıdır? Bu mudur derdiniz? “Böyle böyle yaparsanız, sonunuz Menderes gibi olur” diyerek,

hangi alanın masuniyetini korumuş oluyorsunuz?
Demek ki bütün kabahat “asılanlar”da yahut “darağacına aday” gösterdiklerinizde... Bir şeyler yapmak ya da yapmaya yeltenmek suretiyle, kendilerine “akıbet” biçmiş oluyorlar...

İyi de, neden uyarılarınızın mihverinde hep “siyasetçiler” var?

Neden, asılanlar kadar, “asanlar”ı da sorumlu tutmuyorsunuz ortaya çıkan kötü tablodan?

İyisiniz, hoşsunuz, beyefendisiniz, şusunuz busunuz... Arada sırada gaza gelip, sonradan nadim olacağınız işlere imza atsanız da (“Alçakları tanıyalım” örneğinde olduğu gibi), vicdanlı bir adamsınız.

Fakat sizin vicdanınıza ne oldu?

Dünkü yazınızda, Ergenekon soruşturması çerçevesinde varlığından söz edilen “1 Numara”yı bulduğunuzdan bahisle, yine bir “akıbet hatırlatması” yapmışsınız.

Bir de esprilisiniz...

Buyurmuşsunuz ki, “Ülkede tam bir terör havası estiren, ‘demokrasiyi genişletme’ naraları atarak ülkeyi faşist bir rejime sürükleyen siyasi iktidar, aranan o ‘1 Numara’dır... Eğer ona bu rejimi değiştirme talimatını yurtdışı veya yurtiçinden birileri vermişse, o ismi de bugünlerin hesabının sorulduğu gün gelirse öğreniriz.”

Sen ortaya çıkan melanetleri görme...

Darbe ihtimali karşısında kılını kıpırdatma...

Balyoz, Kafes ve sair eylem planları uykularını kaçırmasın...

Sonra da, “Bugünlerin hesabının sorulduğu gün” diye aba altından sopa göster.

Hani senin vicdanın?

NOT: Salih Tuna, Rasim Ozan Kütahyalı ve Ahmet Kekeç’in katılımıyla gerçekleştirilen Cine 5’teki “Memleket Meselesi” adlı program, Cumartesi günleri saat 23.00’e alınmıştır. Duyurulur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi