Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Düvel-i Muazzama, muazzam bir yanlış yaparsa!

Düvel-i Muazzama, muazzam bir yanlış yaparsa!

Hiçbir batı ülkesi, Türkiye’yi yanına almak istemez.
Ama aynı şekilde Türkiye’yi kaybetmek de istemez. Bilirler ki, Türkiye kendilerinden uzaklaşır ve başkalarına yaklaşırsa, bu kendileri için bir felakete dönüşebilir..
“Türkiye, Türklere bile bırakılmayacak kadar önemli bir ülkedir” onlara göre..
Batı Türkiye’ye mecbur ve muhtaçtır.. Bu muhtaçlık bugün, Türkiye’nin batıya mecbur ve muhtaç olmasından çok daha büyüktür..
Türkiye batı olmadan da kendi ayakları üzerinde durabilir. Batı Türkiye’yi karşısına alırsa ne olur? Türkiye de hırpalanır, batılılar da. Sonra batı yorulur, düşer, ama Türkiye yoluna devam eder..
Mesela Türkiye AB içinde İngiltere, Fransa, Almanya’dan hangisine yaklaşırsa, Avrupa’nın lideri o olur..
Türkiye, “coğrafya kitabındaki Türkiye Cumhuriyeti sınırlarından, nüfusundan daha çok şey ifade ediyor”. Burası, bir zamanların Hilafet merkezidir. Türk dünyasının kalbi İstanbul’da atar. Burası Doğu Roma’nın merkezidir aynı zamanda..
Türkiye’yi karşısına alan, bütün bunları karşısına almış olur..
Reddi miras eden bir Türkiye, bu mirasla savaşırken, büzüşmüş, köşeye sıkışmış, zayıf bir konumdaydı.. Şimdi yeniden bu zenginliğinin ve gücünün farkına varıyor..
Düvel-i Muazzama’nın da, bu gücünün farkındaki Türkiye’nin farkında olduğunu düşünüyorum..
Batının Ilımlı İslam ya da eski müttefiklerinden uzaklaşıp yeni müttefik arayışının arkasında bu farkındalık yatıyor olsa gerek..
Bizim laikçiler, 2. Sovyet ne bu gerçeğin, ne de batının bu farkındalığının farkında.. Onlar hâlâ başörtüsüne takılıp orada kaldılar. Hâlâ katsayı çıkmazında hapsolup kaldılar..
Merkezi Fransa’da bulunan Avrupa Siyasi Tahminler Laboratuvarı, "Türkiye’de gelecek 5 yılda Washington destekli bir grup eski general küçük bir risk olsa da askeri darbe yapmaya kalkışabilir, ama sonu muhtemelen, 1991 yılında Rus generallerin Mihail Gorbaçov’u hedef alan darbesi gibi olur" tahmininde bulundu. Aslında bana kalırsa, “Disiplinsiz paşalar”, “söz dinlememek”te devam ederse, “cürm-ü meşhut” hale getirmek için bu plan uygulanabilir..
Ha sahi, bu arada Düvel-i Muazzama ne demek sahi? “Düvel-i Muazzama”, Fransız İhtilali’nden sonra, bu darbenin diğer Avrupa ülkelerine yayılmasını önlemek için kurulan 7 büyük orduya sahip, 1814’te Avrupa’nın inşası için Viyana’da bir araya gelen 7 devleti ifade eder. Düvel-i Muazzama’nın çekirdeğini İngiltere, Fransa, Avusturya (daha sonra Avusturya-Macaristan), Prusya (daha sonra Almanya), Rusya ve İspanya oluşturur.. 1854 Kırım savaşından sonra Osmanlı da Avrupa’nın bir parçası sayılmıştır. Daha sonra bu birliğe, İtalya ve 1905 Rus-Japon savaşının ardından Japonya da dahil olmuştur. ABD ise iç savaşının akabinde bu ülkelerden sayılmış ve bu sayı 10’a ulaşmıştır.. Bugün herhalde buna Rusya, Çin ve Hindistan’ı da eklemek gerek.. Böylece bu ülkelerin sayısı 13’ü buluyor.. Osmanlı trajik bir sonla yıkılınca, Türkiye bu boşluğu dolduramadı.. Bugün Düvel-i Muazzama ABD, İngiltere, Almanya, Rusya, Japonya, Fransa, Hindistan ve Çin’le birlikte, yeniden Osmanlı’nın manevi mirasının meşru temsilcisi sıfatı ile Türkiye. Yani bu gün bu sayı 9’la sınırlı.. Hasta adam yeniden tarih sahnesine çıkarken, ABD, İngiltere gibi ülkeler ciddi bir durgunluk, hatta gerileme içindeler..
Dün Kurtuluş Savaşı’nda "yedi düvele karşı savaştık" lafları gerçek değildi aslında. O zamanki egemenler dünyayı kendi aralarında paylaşırken, bize de bir rol verdiler. Aslında bu rolü dayattılar.. Bugün şartlar değişti. Soğuk savaş bitti, kartlar yeniden karılıyor ve yeni bir durumla karşı karşıyayız.. Şimdi biraz farklı bir dil kullanarak söyleyebilirim ki, şimdi yeniden bir Berlin, Tahran, Yalta, Postdam konferansı olacaksa, masada oturacak ülkelerin arasında Türkiye de olacaktır..
Türkiye’ye bu rolü kim verecek, bu gücü nereden kaynaklanıyor derseniz, Türkiye’ye bu rolü tarih veriyor.. Bu rolü oynayacak bilgi ve cesarete sahip iktidarlar Türkiye’yi yönetebilir bundan böyle ancak.. Onun için iktidarın bu toprağın ve halkın tarihine sahip çıkması gerekir..
Yok Amerikan Kongresi’nde Ermeni oylaması yapılacakmış, AB Türkiye’yi dışlıyormuş, İsrail Ankara’dan rahatsızmış. Geçin bunları. Tarihin akışı önünde barikatlar kuranlar, kurdukları barikatların enkazı altında kalırlar.. Hiçbiri Türkiye’yi karşısına almaya cesaret edemez. Tekrar söylüyorum, bugün bizim onlara ihtiyacımızdan daha fazla onlar bize muhtaçtır. Kimse Türkiye’yi kaybetmeyi, Türkiye’yi karşısına almayı, Türkiye ile ilişkileri riske sokmayı göze alamaz.. Türkiye’ye karşı yanlış yapan, bedelini öder. Türkiye’nin de dünya gerçeklerini görerek hassas dengeler üzerinde hareket etmesi gerek. Türkiye’nin de yanlış yapma lüksü yok ve gelinen noktada kimsenin kimseyi bekleme ve kimsenin kimsenin yanlışına tahammül gösterme ihtimali de yok..
Ergenekoncular bu büyük değişimin farkında değillerdi.. Türkiye ya da Amerika, AB, bu tarihin akışını kavrayamayan kimse o, tarihin yükselen dalgası önünde çer-çöp gibi sürüklenip tarihin çöplüğüne atılacaktır.
19. yy sonunda, Hitler, Stalin, Musolini diktatörlüğünün gölgesinde pıtırak gibi biten kavram ve kurumlarla 21. yy’ı açıklamak mümkün değil. Türkiye bu tarihi rolünü, kendi halkının inanç değerleri, tarihi, kültürü, kimliği ile savaşarak yerine getiremez. Bu değerleri bir kambur gibi sırtında taşımak yerine arkasına alacağı bir destek, güç ve hız kaynağı olarak değerlendirmelidir.. Farklı kimlikler bir zaaf değil, güç kaynağı olarak yeniden layık oldukları yere yükseltilmelidir..
Düvel-i Muazzama, önce Türkiye’deki belirsizliği sonlandırmak için, öncelikle eski müttefikleri, parasını verip, eğittikleri, soğuk savaş döneminin Özel Harpçilerini tasfiye etmek istiyorlar..
Dün birileri Apo’yu niçin paketleyip teslim ettiyse, bugün de Ergenekon’u onlar tasfiye etmek istiyorlar.. Düvel-i Muazzama’nın Türkiye planının 1. maddesi bu. Bu iş uzadı ve birileri tasfiyeyi geciktirdiği için de kötü şekilde tasfiye edilecekler.. “Ulusalcılıkları” filan hikaye.. Ağaya direnen kahyanın namus gösterisinden ibaret bugün yaptıkları bir bakıma.. Birkaç Siyonist çete ve MOSSAD ajanının, ortalığı birbirine katıp, giderayak Erdoğan hükümetine zarar vermek için kışkırttıkları ajanların ürettikleri ham hayallerinin peşine takılıp tasfiyeye direnenler aslında hem ülkeye, hem de kendilerine zarar veriyorlar. Direndikçe daha ağır bir bedel ödemek zorunda kalacaklarını hâlâ anlamış değiller.. Zamanın aleyhlerine işlediğinin farkında değiller gibi sanki..
ABD’nin Ermenilerle ilgili tasarılarını da bu çerçevede düşünmek gerek. Yahudi lobisinin tavrı da, hep konjonktürel, hukuki, ahlaki, insani olmaktan çok çıkarla ilgili “politik taktikler”den ibaret.. Sonuçta kendi paşa gönülleri bilir. Fırlattıkları bumerang gün gelir kendilerini bulur, hem de kötü bir biçimde ve beklemedikleri bir zamanda..
Bunlar, savaşın bittiğinden habersiz dağa gizlenen Japon askerlerine benziyor. Soğuk savaş bitti.. Ve bu maksatla oluşturulan yer altı muharip unsurlar da tasfiye oluyor..
Uzun sürmez. Onlar da yakında anlarlar gerçeği..
Selam ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi