Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

23-23 olsaydı yazı-tura mı atılacaktı?

23-23 olsaydı yazı-tura mı atılacaktı?

Bu “hikâye”yi çok anlattım ama, “günün mânâ ve ehemmiyeti”ne uyduğu ve dahi “tam yerine rast geldiği” için, yine anlatayım... Malûm; “keçi”ler ve “koyun”lar merada otlarlarken, “hendek” gibi bir yerden atlamaları icap etmiş...
Önce koyunlar, sonra keçiler atlarlarken, koyunun kuyruğu havalanmış ve afedersiniz poposu görünmüş... Kendi kuyruğunun sürekli havada ve poposunun da sürekli “açıkta” olduğunu bilmezden gelen keçi, “koyunun poposu”nu görünce, basmış kahkahayı: “Aaa, poposu göründü!”
Tamam, “koyun”un poposu, “bir defa” görünmüş!..
Peki, ya “keçi”nin poposu?.. Kuyruk sürekli havada ve popo sürekli açıkta!..
Aynen “ABD” gibi!..
SOYKIRIM DEĞİL, TEHCİR!
Malûm, önceki gün bir “oylama” yapıldı ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde... “Cevabı aranan soru” şuydu: “1915 yılında Ermeniler soykırıma uğradı mı, uğramadı mı?..”
“1 oy farkla” yani “22 Hayır” oyuna karşılık “23 Evet” oyuyla karar verildi:
“Soykırım yapılmıştır!”
İyi, hoş da;
Buna karar verecek olanlar “tarihçi”ler midir, yoksa “Temsilciler Meclisi’nin politikacı üyeleri” mi?..
Ne yani, bu oylamadan “tam tersi” bir sonuç çıksaydı, yani “23’e 22” olsaydı, “1915’te hiçbir şey olmadığına” mı karar verilecekti?..
Oysa; hemen herkes biliyor ve “tarihi belgeler” de onu gösteriyor ki; 1915’te, evet Ermeniler “tehcir”e tabi tutulmuştur, yolculuk esnasında “ölenler” olmuştur ama bu, asla bir “soykırım” değildir!..
Prof. Dr. Ahmet Akgündüz’ün de “belgelerle” ifade ettiği gibi; dönemin Osmanlı Hükümeti, böyle bir “tehcir” kararını almak zorundaydı, çünkü 1. Dünya Savaşı esnasında Ermeni vatandaşlar; “düşmanla işbirliği yapma, masum halkı katletme ve isyan çıkarma” gibi eylemlere kalkışmıştı!..
Bakanlar Kurulu, işte bu “katliam”lar üzerine “Ermenilerin tehciri”ne karar vermişti ama, bu “göç”te görev alacak ilgilileri de uyarmıştı:
“Ermenilerin, tespit edilen mahallerine refah içinde ve zarar görmeden ulaştırılmaları ve yerleştirilecekleri yerlerde istirahatlarının temin edilmesi gerekmektedir.”
Kararda ayrıca, Ermenilerin can ve mallarının korunması, geçmişteki mal ve ekonomik durumlarına göre mal ve arazi tahsis edilmesi, mesken inşalarının ve iaşelerinin muhacir ödeneğinden karşılanması isteniyordu.
Kısaca ifade edecek olursak;
Evet, “tehcir” vardır, ama kesinlikle bir “katliam” ve hele hele “soykırım” yoktur!..
Bunu, “arşivdeki belgeler” söylüyor!..
ABD’NİN HESABI BAŞKA!
Ne var ki; Ermeni Diasporası, Türkiye’nin “arşivleri açma” ve “belgeleri inceleme” teklifine bir türlü yanaşmayıp, hemen her yıl “soykırım(!) tasarısı”nı oylatıyor ABD’de!..
ABD de, bu “Ermeni kozu”nu kullanarak, “Türkiye’yi köşeye sıkıştırma”nın derdinde!.. Sürekli “Ermeni kartı”nı açıp, Türkiye’nin tepesinde “Demoklesin kılıcı” gibi sallandırıyor ki, Türkiye’yi “hiza”ya getirsin!..
Meselâ, “Afganistan’a muharip asker gönderme”yi kabul etsin!.. Ya da, “İran’ın nükleer faaliyetleri”ne desteğini çeksin!..
Yani, “ABD’nin hesabı” başka!..
Yoksa, ne “Ermeniler” umurunda, ne PKK ve Kürtler!.. Onlar, “kendi çıkarları”nın peşinde ve “herkesi” kullanıyor!..
“Ermenileri” de kullanıyorlar, “Yahudileri” de!..
Önceki gün de “kullandıkları” gibi!..
HANİ YAHUDİLER BİZİ DESTEKLİYORDU?
“Oylama sonuçları”na lütfen dikkat...
Bugüne kadar yapılan oylamalarda; “Yahudi lobisi”nin hep “Türkiye lehinde” oy kullandığı ve hatta “ABD’deki Yahudi lobisi”nin de “Türkiye lehine çalışmalar”da bulunduğu iddia edilirdi...
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Davos’taki “One Minute” çıkışından ve “Gazze’deki katliamlar”a sürekli dikkat çekmesinden sonra ise; “ABD’deki Yahudiler”in tavır değiştirdiği ve artık “Türkiye’nin karşısında” yer alacakları ileri sürülüyordu...
Doğru... Önceki günkü oylamada, Dış İlişkiler Komitesi’nin “Yahudi” Başkanı Howard Berman tasarıyı geçirmek için “olağanüstü bir gayret” sarfetti...
Oylamayı, “1 saatten fazla uzatarak” ve hatta bazı üyeleri “kolundan tutup içeri sokarak” sonucun Türkiye aleyhinde çıkmasını sağladı!..
Dahasını da yaptı “Yahudi”ler!..
Komite’nin “7 Yahudi üyesi”nin tamamı, “Ermeniler lehinde” oy kullandı!..
Sonuç, 22’ye 23 Türkiye’nin aleyhine çıktı.
Bazıları, böyle bir sonucun “Yahudi lobisini kızdırdığımız” için alındığını iddia edebilir!..
Ama, “gerçek” tam tersine!..
Bunu görebilmek için, “son 10 yılda yapılan oylamalar”ın sonuçlarına bakmak gerekir...
Hani, “Yahudi lobisi Türkiye’yi destekliyor” havası yayıp, “Yahudileri şirin gösterme” propagandası yürütülüyordu ya, buyrun “sonuç”lara bir bakalım:
Yıl 2000... 24 Evet, 11 Hayır!.
Yıl 2005... 40 Evet, 7 Hayır!..
Yıl 2007... 27 Evet, 21 Hayır!
Hemen söyleyelim; “Evet” oyları, “Ermeniler lehinde” verilen oylardır!..
Şimdi sormak gerekmez mi;
Hani “Yahudi desteği” nerede?..
Demek ki, “fos”muş!..
Öyle ya; “güya Türkiye’ye Yahudi desteği”ne rağmen; meselâ 2005’te “Ermeniler lehine 40 Evet” çıkarken, önceki günkü oylamada, “Türkiye’ye Yahudi çelmesi”ne rağmen, bizim lehimizde “22 oy” çıkması, “Yahudi lobisi”nin hiçbir “halt” olmadığını gözler önüne sermiştir!..
Önceki günkü başarı; “Türk diplomat ve milletvekillerinin başarısı”dır!.. Hem de “Yahudi kazığı”na rağmen!
Bu, böyle biline!..
YAZI-TURA MI ATILACAKTI?
Oylamanın bu boyutunu anlattığımıza ve “aklımızın bir kenarına not ettiğimize” göre, gelelim diğer boyutlarına bakmaya!..
Dedik ya; Komite Başkanı Yahudi Howard Berman, tasarının “Ermeniler lehinde” geçmesi için “olağanüstü çaba” harcadı.
“Hayır” oyları fazlayken oylamayı bir saati aşkın bir süre uzatan, salona gelmeyen bazı vekilleri deyim yerindeyse “kolundan tutarak” getiren ve ‘hayır’ oyu vermelerini sağlayan Berman’ın, tasarı lehindeki oyların sayısı öne geçer geçmez tasarının kabul edildiğini açıklaması son derece ilginçti!..
Berman, sonuç 22-22 devam ederken Demokrat Parti Milletvekili Gene Green’in odaya girip oyunu kullanması ve tasarının lehinde olanların oyunun 23’e çıkmasının hemen ardından oylamayı bitirdi.
Peki, diyelim ki; “son üye” de geldi ve faraza “Hayır” oyu kullandı...
O zaman ne olacaktı sonuç:
“23-23 berabere!”
Soralım o halde;
“23-23 berabere olunca, tarih mi değişecekti?..
1915’teki olay hiç yaşanmamış mı sayılacaktı?”
Yoksa; “Bu maç berabere bitmez” denilerek “penaltı atışları”na mı geçilecekti?..
“Skor” yine de değişmezse;
“Yazı-Tura mı atılacaktı?”
Olur ya, “yazı-tura” için havaya atılan para, ola ki “dik” geldi!..
O zaman ne yapılacaktı?..
Biliyorum, “komik” bir durum... Ama kabul edersiniz ki, önceki günkü oylama da “son derece komik”, bir o kadar da “saçma” ve “gayriciddi” idi!..
Ortada, zaten “kıl” bir durum vardı...
Önceki gün ise, üzerine “tüy” dikildi!..
AVRUPA’NIN KATİL ÇOCUKLARI!
Kim bu tüy dikenler?.. Hiç şüphe yok ki, “Siyonist-Haçlı ittifakı!”
“Siyonistler” malûm;
“Sabra ve Şatilla katliamları”nın mimarı Ariel Şaron adlı bir “insan kasabı”nı, “Başbakanlık” koltuğuna oturtmuşlardı.
“Haçlı”lara gelince... Onlara da, sadece “Cezayir’deki soykırımı” hatırlatmak, herhalde yeterlidir.
Malûm;
Cezayir’de, 1954’te başlayan bağımsızlık ayaklanmasından 19 Mart 1962’de ilan edilen ateşkese kadarki 7.5 yıllık sürede bir buçuk milyon Cezayirli hunharca katledildi.
Yani, savaş süresince günde ortalama 561 Cezayirlinin hayatına son verildi.
Bu rakamlar Cezayir’deki Fransız katliamının ne kadar vahşice ve ne kadar hunharca olduğunu apaçık bir şekilde gözler önüne sermektedir.
Bu "tarihî gerçekler" konusunda hiç kimse kıvıramaz!.. Bunun "tevil edilmesi" de mümkün değildir!..
Eğer tevil ve inkâr etmeye yeltenirlerse, işte o zaman; bir zamanlar "Cezayir katliamının mimarlığı"nı yapan, daha sonra da "Fransa Cumhurbaşkanlığı" koltuğunu işgal eden General Charles de Gaulle adlı "cellat başı"nın sözlerini çarpacaksın suratlarına!..
"Katliam"ın arkasından ilân edilen "ateşkes"ten sonra, bir İngiliz gazetesi şu soruyu yöneltmişti de Gaulle’e:
"Siz, Cezayir’de 1 MİLYON insanı katlettiniz!..
Bundan rahatsızlık duymadınız mı?"
İşte "katil"likten "Cumhurbaşkanlığı"na terfi ettirilen Charles de Gaulle denilen "barbar"ın cevabı:
"Sözünüzü düzeltiyorum!.. Biz Cezayir’de 1 MİLYON değil, 850 BİN kişiyi öldürdük!.. Fransa’nın güvenliği için; bu gerekliydi!!!"
Söyleyin Allah aşkına;
Böyle bir "itiraf" varken, başkaca bir "delil" aramaya hiç lüzum var mı?..
“OROSPU”DAN “NAMUS” DERSİ GİBİ!
Peki, kimdir bu de Gaulle’ler?..
Onlar, “Amerikalıların ataları”dır!..
Yani, “dede”leridir, “baba”larıdır!..
Zaten “Amerikalı” diye bir “millet” yok ki!..
Amerika’ya gidenler, “Avrupa’nın ipten-kazıktan kurtulmuş serseri ve katil çocukları”dır!..
İşte “o çocuklar”dır ki; Amerika’ya ayak bastıktan sonra, “Kızılderili”lere “virüslü battaniyeler” dağıtmış ve diğer “katliam”larla birlikte “milyonlarca Kızılderilinin ölmesine” ve hatta “köklerinin kurumasına” yol açmıştır!..
“Katliam”sa, al sana katliam!..
“Soykırım”sa, al sana soykırım!..
“Ermeni tasarısı”nı oylayıp, Türkiye’yi “soykırımcı” gibi göstermek isteyen “ABD Temsilciler Meclisi üyeleri”ne bağıra bağıra şunu söylemek gerekir:
“Soykırımcı senin babandır!”
Evet, “soykırımın kralı”nı, onların babaları yapmıştır!.. Amerika’da Kristof Kolomb yapmıştır, Cezayir’de de Gaulle yapmıştır, Irak ve Afganistan’da Bush oğlu Bush, Filistin’de ise Kasap Şaron yapmıştır!..
“Kıçları meydanda” olan bu “keçi”lerin, bugün kalkıp da “koyun”lara gülmesi, son derece komiktir...
Öyle ya; sen önce kendi kıçına, kıçından sarkan “çakıldak”lara bak!..
Uzun lâfın kısası, önceki günkü oylama; bir anlamda “orospu”ların “namus dersi” vermesine benzemiştir ki; Türkiye’nin “orospu”lardan alacağı “namus dersi”ne ihtiyacı yoktur!..
Gerekirse, bir “One Minute” de onlara çekeriz!..
=========
Bu mu hukuk adamı?
“Türkiye”nin işi gerçekten zor... İçeride “Ergenekon”la boğuşuyor, dışarıda ise “Ermeni Diasporası” ile!..
Gerek “Ergenekon” iddialarının, gerek “Diaspora” iddialarının iler-tutar bir yanı olsa, yine gam değil!..
Gördünüz işte, adamlar 1915’te yaşanmış bir “tehcir” olayını, bugün kalkmış “soykırım” diye yutturmaya çalışıyor!..
Güya, “vatanseverlik” yapıyorlar!..
“Ergenekon” da öyle... Hem “vatansever” ayaklarına yatıyorlar, hem de “darbecilik”lerini “hukuki bir görev” olarak yutturmanın derdindeler!.. İşin garibi, “Ergenekon avukatları” da, onların “hukuk adamı” olduğunu iddia ediyor!..
Peki, İlhan Cihaner örneğine ne diyelim?.. Erzurum Savcısı Osman Şanal, “mahkeme kararı”nı almış eline, gelmiş “Erzincan Başsavcısı’nın evi”ne... “Arama” yapacak... Ama, o da ne?.. Başsavcı Cihaner hem direniyor, hem de “arama kararını veren hakim”lere “Eşkıya” diyor!.. “Karar yazısı”nı okuyup, “Eşkıyalık bu” diyor!
Lütfen dikkat; bu zat, bir “Başsavcı”dır!.. Yani “hukuk adamı”dır!.. Ama aynı zamanda, bir “Ergenekon şüphelisi”dir!..
Daha fazlasını söylemeye herhalde gerek yok!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi