D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

CHP’li kadınlar neyi yırttı?

CHP’li kadınlar neyi yırttı?

Hicabı!
Başlıktaki sorunun cevabı bu…
Bizde hicab, daha çok “utanma duygusu, mahcubiyet” olarak anlaşılır. Onun asıl anlamı, “perde, örtü, zar”dır. Bu yüzden “tesettür”e, “örtünme”ye de “hicab” denir.
CHP’li kadınların bütün anlamlarıyla hicabı yırttıklarından şüpheniz olmasın. Fakat bu işi yanlış günde yaptılar. Kadınlar gününde yapacaklarına, hilafetin kaldırılış yıldönümünde!
Münasebetsizlik burada!
Tabiî bu olay, siyasetle ayakta durmanın gereğini artık idrak etmiş olan CHP merkezinde iyi karşılanmadı. Muhtemelen hanımlar aranıp, “tamam iyi yaptınız da, siyasete bu kadar da limon sıkılmaz ki. Sizi usulen cezalandıracağız. Endişe etmeyin!” denilmiş olmalıdır.
Tabii bu hicabı atan, utanma duygusunu yırtan kadınların CHP’den destekçileri de vardı.
Bir tanesi var ki, onun hicabı çoktan attığını herkes biliyor.
27 Nisan e-muhtırasından sonra bir tv programında “herkes fikrini söylüyor asker neden söylemesin demokratik kurumlardan bir tanesi değil mi?” diyerek Baykal’ın 28 Şubat mantığı ile ayniliğini ortaya koymuş ve CHP’den milletvekili olmanın yollarını açmıştı. Fakat bütün bunlar 2007 Temmuz seçimlerinden önce idi. Baykal bu kendine çok benzeyen, kendisinden farklı olarak doçentliği geçip profesör olan hatunu milletvekili yapmış ama siyasetçi yapamamış.
Hicabı Mersin CHP teşkilatı mensubu hanımlardan çok önceleri yırtmıştı bu bayan. Nasıl mı?
Profesörlük tezi, -bakındı hele!- “ahlâk felsefesi” imiş.
Ne âlâ değil mi?
Türkiye’de ahlâk felsefesi ile ilgilenen Nureddin Topçu’dan sonra kaç akademisyen var ki?
Demek ki Necla Hanım varmış!
Türkçede meşhur bir söz vardır, “ahlâkı ahlâksızdan öğren” diye.
Bu teze rağmen Necla hanım profesör yapılmamış. Sebebi ne imiş peki?
Ahlâkî bir mesele elbette!
İşte onun tezi ile ilgili raporun hüküm cümlesi: “Görüldüğü üzere, Necla Arat’ın 218 sayfalık tezinin sadece 20 sayfa kadar tutan kısmının orijinal mi olduğu tesbit edilememekle beraber, geri kalan 200 sayfalık kısmı tamamen intihalden ibarettir.”
Bu cümle sizi hicabınızdan yerin dibine sokmaz mı? İnsan içine çıkmanızı engellemez mi?
Rapora göre Ahlâk Felsefesi adını taşıyan tez üç ayrı ingilizce kitaptan tercüme yoluyla derlenerek hazırlanmış. Bittabiî o üç kitabın adı bibliyografyada yer almıyormuş!
Komisyon intihal kesinleştiği için Doç. hanımın üniversiteyle ilişkisinin kesilmesini talep etmiş. Hanım’a üniversiteden altı ay uzaklaştırma cezası verilmiş. Üniversiteye hicabından dönemeyeceği sanılırken, dönmüş ve 13 sene gecikmeyle profesör olmuş!
Cehaletin profesörlük üstü akademik derecelerden biri olduğunu, bu hanımın bir televizyon kanalındaki sözlerine bakarak rahatlıkla söyleyebiliriz.
Elbette bu derece cehalet, hiç okuma yazma bilmeyen bir kimsede olmaz. İlk mektep, orta mektep, hatta üniversite de kazanılmaz. İlle de profesör olmak lâzım!
Osmanlı kadınlarının en câhilinin bu profesör hatundan daha bilgili olduğunu söylesem, fazla hata yapmış olmam. Belki bugünkü gibi tahsilli değildi o zamanın kadınları. Fakat bilgili oldukları, insani münasebetler ve dünya kavrayışı olarak bu profesörden daha üstün oldukları şüphe götürmez.
İşte bir örnek. 20. Yüzyılın başında Osmanlı’nın Kudüs mutasarrıfının, (hadi hanımefendi anlamaz, valisinin) hanımı Naciye Neyyal, neredeyse hiç mektep görmemiş. Evinde bazı dersler okumuş. Fransızca öğrenmiş. Genç yaşında evlenmiş. Eşinin yanına gitmiş. İyi yüzme biliyor, iyi ata biniyor. Kudüs gibi bir yerde vali eşi olarak o genç yaşında çok farklı kesimlerden insanlarla iyi ilişki kuruyor…(Bakınız: Ressam Naciye Neyyal’in Mutlakiyet, Meşrutiyet ve Cumhuriyet Hatıraları).
Hicab önemli. Hicabı yırtan kadın, ne yapmaz ki?
Ankara’da yargı bir daha adalet duvarına tosladı!
Yargı bağımsız olsun, tarafsız olsun derken asıl unutulan âdil olması. Adaletin temel prensiplerinden biri nısfettir, yani insaftır, hakkaniyettir. Yüksek yargı Ankara’da bu prensipten habersiz görünüyor, o yüzden kararları halk tarafından hükümsüz kılınıyor. Ankaralılar şehrin merkezinde trafik akışını bu kararlara uymamaya borçlu. Son kararı da uygulanabilir değil. Böylece Melih Gökçek’e zarar vereceklerini sananlar yanılıyor.
Ankara ile ilgili çok önemli yazılacak şeyler var. Geçen sene bir yazımız üzerine, Büyükşehir Belediye başkanı Melih Gökçek kendisi ile görüşmeden yazdığımız için sitem etti. O tarihten sonra Melih beye ulaşmak imkanı olmadı. Ankara’nın ulaşılması zor yöneticilerinden birisidir kendisi. Kırk yıllık tanışıklığın hatırına yazacaklarımı bekletiyor kapıyı aralamasını bekliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi