'TÜRBAN' ÜZERİNDEN PSİKOLOJİK SAVAŞ

'TÜRBAN' ÜZERİNDEN PSİKOLOJİK SAVAŞ

Yıl 1995, Çorlu 5. Kolorduda görevliyim. İstihbarat şubesine gizli bir yazı geliyor. Batı Çalışma Grubu, Derin Devlet gibi tanımlamalar henüz hiç bilinmiyor. Hatta o tarihte irtica kelimesi bile unutulmuş bir kelime idi.

Yazının özeti şu idi. Deniz Kuvvetleri’nce bir toplantı yapılmış, bu toplantı sonucunda irtica, türban tanımlamaları yapılmış, bu tanımlamaların birliklerin konsept çalışma birimleri tarafından kullanılması istenmiştir.

Aynı tarih TSK’nin üst yönetiminin iç siyasetin içine girmesinin, TSK’da tasfiyelerin başlamasının ve 28 Şubat sürecinin ön hazırlıklarının tarihi idi.

Bugün görüyoruz o tarihler basında ‘irtica’, ‘türban’, ‘derin devlet’ gibi kelimelerin hiç kullanılmadığı tarihlerdi.

Gölcük Orduevi, BÇG’nin emir komuta zinciri dışında çalışan konsept üretim merkezi idi. 1999 Depreminde yıkılmıştı.

1995 tarihlerinde ‘türban’ı topluma sorsanız, başın arkasına bağlanan örtü türü anlaşılırdı. Sosyal olarak daha modern protokole gidecek hanımların başörtüsünden de vazgeçmeden kullandıkları bir çözüm idi.

1987 yılında Özal ve Doğramacı’nın Üniversite öğrencilerine uzlaşma çözümü olarak önerdikleri bir formüldü. Aynı zamanda ‘türban’ 1995’te konsept üretim merkezi tarafından yapılan ‘irtica’ ve ‘türban’ tanımlamalarının bugün çok sık kullanıldığını, hem de yeni içerikle kullanıldığını görüyoruz.

‘Türban’ olarak o tarihte tanımlanan; iğne bağlanan, omza atılan başörtüsü türü, modernleşmekte olan dindar gençlerin tercihi idi. Bu tercih toplum önünde olumsuz etiketlenmek istenmişti.

31 Mart vakası ile zihin haritalarında aynı yerde olan ‘irtica’ kelimesi de yeniden ısıtılarak sunulmalıydı. ‘İrtica’ kelimesi siyasi anlam dışında sosyal anlamlar oluşturulmalıydı.

‘Türban’ kelimesinde ise siyasi anlamlar yüklenmeliydi. “‘Türban’ tanımına siyasi ve ‘irtica’ kelimesine sosyal anlam yüklemek ve ikisinin bir arada kullanmak” hedefi anlamlıydı. Böylece toplumda iç tehdit tanımlaması yapılmıştı. İnsanların kategorize edilip etiketlenmesi sağlanmıştı.

Korku oluşturmak ve tehdit algılarını değiştirmek Psikolojik Savaşın stratejik hedeflerinden birisidir.

Bu gün görüyoruz, bu tanımları BÇG’nin stratejik hedeflerine uygun kimseler kullanıyor. Kullanan o kişilerin darbe heveslisi olduklarını ve darbe olsa alkışlayacak kişiler olduklarını anlamak için yetenek gerekmez.

Çözüm, hem yanıltılmış olan komutanların, hem de bu konuya ilgi duyan ve mağdur olanların, doğru tanımlama yapmadan BÇG tarafından dayatılan tanımlamayı kullanmamalarıdır.

Son söz: Cumhurbaşkanlığı seçiminde gösterilen milli irade paralelindeki dirayetin ve kararlılığın başörtüsü konusunda da gösterilmesi gerekir. Bu duruş onu gündemden düşürtür ve taşları yerli yerine oturtur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi