Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Çürüğe çıkarın, bitsin bu iş!

Çürüğe çıkarın, bitsin bu iş!

Kaç ay oldu? Belki de yılı devirdik, ikincisine gireceğiz... Rahmetli Mustafa Taşar’ın söylediği gibi, “hâlâ aynı yerde otluyoruz...”

Konu, “ıslak imzalı” belge...

Hatırlayacaksınız, kamuoyunda “millete komplo belgesi” olarak bilinen Dursun Çiçek imzalı “eylem planı” faş edildiğinde, belgenin “birileri” tarafından imal edilmiş olduğu öne sürüldü, “kâğıt parçası” filan dendi.

Derken, Dursun Çiçek’in imzalı “imza skandalı” patlak verdi.

Şöyle oldu:

Konu askeri savcılığa intikal edince, kıymetli Albaydan “imza örneği” istendi. Dursun Bey de, herhalde belgeyle arasına mesafe koymak için, neredeyse kaligrafisini ezberlediğimiz kırk yıllık imzasını terk edip, önüne konulan kâğıda “bambaşka”
bir imza attı.

Bunu da, yine Albaya ait diğer imza örnekleri ortaya çıkarılınca öğrendik.

Eylem planında aynı imza... Kira sözleşmesinde aynı imza... Pasaportta aynı imza... Kredi kartı başvuru formunda aynı imza... Maaş bordrosunda aynı imza...

Bir tek, askeri savcılığa verdiği imza farklı...

Neden böyle yapıyordu Dursun Bey?

Neden böyle acemice “delil karartma” yollarına başvuruyordu?

Herhalde, konunun kapanacağını yahut “kapatılacağını” umuyordu.

Konu kapanmadı.

Dursun Bey önce gözaltına alındı, sonra “jet tahliye” kararıyla salıverildi.

Peşi sıra, imzanın sahte olup olmadığı araştırıldı.

Sırasıyla Emniyet Kriminal, Adli Tıp İhtisas Kurulu ve Adli Tıp Genel Kurulu, imzanın “gerçek” ve “ıslak” olduğunu, bizatihi Dursun Çiçek’in elinden çıktığı yönünde görüş bildirdi.

Bu kanıt kesmedi Dursun Bey ve taraftarlarını...

Bir süre “ıslak imza taklit makinası” geyiğine sardırdılar.
Derken TÜBİTAK’ın kararı geldi.

Derken Jandarma Kriminal Dairesi’nin kararı geldi.

Derken, Genelkurmay Başkanlığı’nın, “Evet, maalesef imza ıslaktır; bizatihi Dursun Çiçek mamulatıdır” yönündeki açıklaması geldi...

Bu, birçoğuna vakıf olduğunuz can sıkıcı ayrıntıları şu yüzden tekrar ediyorum:

Bir yılı aşkın bir süredir, bütün “ilgili ve ilgisiz birimler”, neredeyse elbirliği etmiş, imzanın Dursun Çiçek’e ait olduğunu kanıtlamaya uğraşıyor.

Kanıtlıyor da...

Bugün, “kanıtlama girişimleri”nin kaçıncısını idrak ediyoruz, bilmiyorum ama, geçtiğimiz hafta sonunda okuduğum bir haber, “Ee, pes artık birader” dedirtti.

Fi tarihinde Dursun Bey’in ofisine girilmiş de, orada yapılan aramada birtakım imza örnekleri bulunmuş da, bu imza örnekleri Dursun Bey’in kalkıştığı o acemice delil karartma çabalarını ele veriyormuş da, bu durum imzanın ıslak ve gerçek olduğunu bir kez daha ortaya koyuyormuş da, estek köstek...

Bir yıla yakın süredir bu tür haberleri okuyoruz ve sıkılıyoruz.

Elimizde şimdi, “kanıtlanmaktan bir hal olmuş” bir belge var.

Kanıtlana kanıtlana “çürüğe” çıkarılacak neredeyse!

Bundan sonra kaç “kanıtlama evresinden” geçeceğiz bilmiyorum ama, belgenin bizatihi Dursun Çiçek mamulatı olduğu artık her düzeyden kabul görüyor.

Peki, neden hâlâ bir şey olmuyor?

Bir sürü üst düzey asker şu ya da bu soruşturma nedeniyle patır patır içeri alınırken, neden Albay Dursun Çiçek’in “kanıtlı eylemi” için bir şey yapılmıyor?

Bize Habermas’tan haberler veren Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ bu duruma ne diyor?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi