Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

9 soruda Anayasa Değişikliği Taslağı

9 soruda Anayasa Değişikliği Taslağı

Türkiye “Anayasa Değişikliği Taslağı”nı tartışmaya devam ediyor... “Siyasi partiler”den “hukukçu”lara, “STK temsilcileri”nden “sokaktaki vatandaş”a kadar, hemen herkes “görüş”lerini veya “eleştiri”lerini dile getiriyor... Bir tek Yargıtay ve HSYK ile CHP ve MHP, tavırlarını baştan açıklayıp, “istemezük” dediler... İyi ama, “istemedikleri” ne?.. Ya da, “istedikleri” ne?.. Paketteki herhangi bir maddeye mi karşı çıkıyorlar, yoksa “Çarşı, her şeye karşı” misali, “paketin tamamı”na mı karşı çıkıyorlar?.. Öyle anlaşılıyor ki; kendilerine “dosya” olarak sunulan “taslak metni”nin tek maddesini bile okumamışlar... Daha doğrusu, “dosyanın kapağı”nı bile açmamışlar!.. Peşin peşin açıkladılar tavırlarını: “Destek vermeyeceğiz!.. Biz yokuz!”
İyi de, “içinde ne olduğunu” bilmeden “hayır” demek, bir “önyargı” değil mi?.. Kaldı ki; bu “değişiklik taslağı”nda getirilen düzenlemelerin hemen hepsi, “SHP’nin 1993 Raporu”nda vardı!..
Demek oluyor ki;
Bunlar, “düzenleme”nin kendisine değil, düzenlemenin “AK Parti tarafından yapılmasına” karşılar!..
Onun içindir ki;
“Dosyanın kapağını bile açmamışlar!”
BU TAVIR, ECEVİT GELENEĞİ Mİ?
Bu, “dosyanın kapağını bile açmama” meselesi, bana Ecevit’in tavrını hatırlattı.
Malûm; Meclis’in “Afganistan’a asker” gönderip-göndermemeye karar vereceği günlerde, ABD Elçisi Robert Pearson, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’i ziyaret etmiş ve “niçin asker istedikleri”nin gerekçelerini anlatan bir “dosya” sunmuştu...
Ki, “ikna” olsun Ecevit...
Bilmem hatırlar mısınız o görüntüyü;
ABD Elçisi Robert Pearson; kendisini “ikna” için ziyarete gelip, “dosya” sunduğunda; Ecevit, “dosyanın kapağını bile kaldırmadan” aynen şöyle demişti:
“ABD için ikna edici olan, bizim için de ikna edicidir!”
Demek oluyor ki;
Ecevit’le başlayan “dosyanın kapağını bile açmadan karar verme” geleneği, “Sol”da ve “Ecevit’in ortağı MHP”de” aynen devam ediyor!..
Onlar da, “dosyanın kapağını bile açmadan” kararlarını deklâre ediyorlar:
“Anayasa değişikliğine karşıyız!”
Hani, düşünmüyor değilim;
Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli’nin “ikna” olup Anayasa değişikliğine “destek” vermeleri için, “dosya”ların “ABD elçisi” tarafından mı getirilmesi gerekiyor acaba?!?..
Galiba öyle!..
SORULARA AÇIK VE NET CEVAPLAR
Bu “girizgâh”tan sonra, gelelim asıl mevzumuza... Dediğim gibi; “26 maddelik Anayasa Değişikliği Taslağı”, herkesin gündeminde...
İşin doğrusu;
“AK Parti kurmayları” da, bu değişikliğin sebepleri ve gerekçelerini anlatmak için yoğun çaba harcıyorlar... Başbakan Tayyip Erdoğan bir taraftan, Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç ve Cemil Çiçek bir taraftan, hemen her platformda “devrim niteliğindeki değişikliği” anlatıyorlar.
Tabiî, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ve AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ’ın haklarını da yemeyelim... Çünkü onlar da bu “devrim”e dört elle sarılıyor ve “değişikliğin gerekliliği”ni anlatıyorlar!..
Dün, Swiss Otel’de Cemil Çiçek, Sadullah Ergin, Hüseyin Çelik ve Bekir Bozdağ’ın düzenlediği bir “bilgilendirme toplantısı” yapıldı...
“50 civarında gazete, televizyon ve ajans temsilcisi”nin katıldığı toplantıyı takip ederken gördüm ki; kafalarda oluşan “soru”ların hepsinin “cevapları” var!..
Kesinlikle “kıvırma” yok!
Cevaplar, “açık ve net!”
Bu değişiklik, “AK Parti’yi kurtarmak” için değil, “Türkiye’yi vesayetlerden kurtarmak, ülkenin ufkunu açmak ve çarkları döndürmek” için yapılıyor!..
UZLAŞMAYA KİM YANAŞMADI?
“Soru”lar sorulup, “cevap”lar verilirken, notlar aldım... Bunları sizlere de aktarmak istiyorum.
Meselâ, sorulardan birisi şuydu:
¥ SORU: “Bunca yıl beklediniz de, değişiklik yapmak şimdi mi aklınıza geldi.”
CEVAP: Değişiklik teklifleri TOBB ve meslek örgütleri tarafından yapıldığında, Meclis Başkanımız Sayın Köksal Toptan’dı... Sayın Toptan, bu önerileri 4 Eylül 2008’de Meclis’teki 4 partiye sundu... Ama CHP, 1993’teki raporlarına rağmen, o zaman da destek vermedi... Kaldı ki, 2008 yılı, parti kapatma dâvâsı ile meşgul olduğumuz bir yıldır!
¥ SORU: Niye uzlaşma aramadınız?
CEVAP: Biz, uzlaşmaya varız... Zaten uzlaşma istediğimiz için, hazırladığımız metne teklif değil, taslak dedik... Eleştirilsin, katkı verilsin istedik. Ama, verdiğimiz dosyanın kapağını bile açmadan hayır diyenlerle nasıl uzlaşacağız?..
¥ SORU: Paketteki maddeler fazla değil mi?
CEVAP: Hayır, fazla değil... Keşke zaman ve imkânımız olsaydı da, ilk 5 madde dışında hepsini değiştirseydik... Kaldı ki; görüştüğümüz STK temsilcileri, değişiklik maddelerini az bile buluyorlar.
¥ SORU: Biraz daha bekleyemez miydiniz?
CEVAP: Muhalefet de, değişikliğin şimdi değil, başka zaman gündeme getirilmesini istiyor... Peki, şimdi değilse ne zaman?.. Bu Meclis, bu değişikliği yapacak yetki, liyakat ve ehliyete sahiptir!.. Bu Meclis’in değişiklik yapamayacağını söylemek, bu Meclis’e hakarettir!.. Kaldı ki, bu Anayasa 1982’den beri, 28 yıldır tartışılmakta, Türkiye’ye dar geldiği söylenmektedir.
HSYK’NIN YAPISI, DÜNYADA YOK!
¥ SORU: Yargıtay ve HSYK’dan yapılan açıklamalarda, yargının; kuşatmanın da ötesinde ele geçirilmek istendiği iddia ediliyor... Böyle bir niyet ve amacınız var mı?.. Bir de, yargı bağımsızlığının daha geriye götürüldüğü iddiaları var?..
CEVAP: Adalet Bakanı, şu anda HSYK’nın başkanıdır ve her toplantısına katılır... Ama bizim öngördüğümüz modelde; Bakan, sadece genel kurula katılacak... Öngördüğümüz madde, Bakanı sembolik hale getiriyor... Yani, yargı bağımsızlığı geriye götürülmek yerine, daha da çağdaşlaştırılıyor... HSYK, daha özerk hale getiriliyor.
Dahası, HSYK’ya; müstakil bütçe, müstakil bina ve müstakil sekreterya tahsis ediyoruz... Bu mudur yargıyı geri götürmek?..
¥ SORU: Bu uygulamanın dünyada örnekleri var mı?
CEVAP: Bizim örgördüğümüz değişikliğin örnekleri çok... Ama şu andaki HSYK yapısının dünyada bir örneği yok!.. Şu andaki uygulama, 1961 Anayasası’ndan bile geridir...
Dünyadaki örneklerine gelince...
Meselâ Fransa’da, HSYK 18 üyeden oluşur... Cumhurbaşkanı Başkan’dır, Adalet Bakanı da Başkan Yardımcısı... Üyelerden 6 hakim ve 6 savcıyı, kendi meslektaşları seçmekte, meselâ Yargıtay’dan hiç temsilci bulunmamaktadır... Üyelerden 3’ü de, Cumhurbaşkanı, Senato Başkanı ve Meclis Başkanı tarafından seçilmektedir.
İtalya, İspanya, Polonya ve Portekiz’de de, üye sayısı Türkiye’den fazladır ve bunların çoğu Devlet Başkanı, Kongre, Senato veya Meclis Başkanları tarafından seçilmektedir.
Hem AB’ye üye olmaya çalışacağız, hem de AB normlarına karşı çıkacağız!..
Bir çelişki yok mu burada?..
AK PARTİ, KENDİSİNİ Mİ DÜŞÜNÜYOR?
¥ SORU: AK Parti’nin, Anayasa Mahkemesi’nin yapısındaki değişikliği muhtemel bir kapatma dâvâsına karşı yaptığı iddialarına ne diyorsunuz?
CEVAP: AK Parti’nin kesinlikle böyle bir endişesi yok... Biz, Venedik Komisyonu’nun kararlarını hayata geçirmeye çalışıyoruz... Venedik Komisyonu; Türkiye’deki parti kapatma gerekçelerinin çok fazla olduğunu, kapatmanın bir çözüm gibi görülüp, gelenek haline getirildiğini söylüyor... Bizim getirdiğimiz düzenleme Venedik Komisyonu’nun 2009 Raporu’nu hayata geçirmekten ibarettir.
Kaldı ki, AİHM kararlarında da;
Parti kapatmalar, istisnanın da istisnası olarak görülmektedir.
Şu çelişkiye bakın ki;
Gerçek kişilerin idamını kaldırdık ama birer tüzel kişilik olan partilerin idamında ısrar ediyoruz... Çünkü bir partinin kapanması demek, onun idamı demektir!..
Hele de bir iktidar partisinin kapatılmasının hiçbir hukuki mantığı yoktur.
Çünkü, iktidarın bütün icraatları zaten yargı denetimi altındadır... Gördünüz işte, Ankara’daki dolmuş ücretlerine bile yargı karar verdi!.. Hem de 7 yıl öncesine giderek.
O halde, bu itirazlar niye?
DEĞİŞİKLİKTE BARAJ NİYE YOK?
¥ SORU: Anayasa değişiklik paketine seçim barajını niye koymadınız?.. Yoksa, devlet, barajın düşürülmesine karşı mı?
CEVAP: Seçim barajı meselesi, Anayasa’ya konulamaz... Yani, barajın oranı Anayasa’da zikredilmez. Çünkü bu oran, zamana ve zemine göre değişebilir... Artırılır veya düşürülür... Bunun devletle ilgisi yok, bu siyasi partilerin karar vereceği bir meseledir... Barajlar, istikrar arayışlarının sonucu olarak konulmuştur.
¥ SORU: Referandumu, genel seçimlerle birlikte yapmayı düşünüyor musunuz?
CEVAP: Hayır!.. Genel seçimlerin yapılacağı tarih 19 Temmuz 2011’dir... İkisinin bir arada olması mümkün değil... Anayasa değişikliği; Meclis’te eğer uzlaşma sağlanamazsa, öngörülen en kısa zamanda referanduma götürülecektir!..
VEKİLLERLE OLMAZSA, MİLLETLE UZLAŞMA!
Gördüğünüz gibi; Cemil Çiçek, Sadullah Ergin, Hüseyin Çelik ve Bekir Bozdağ’ın sorulara verdiği cevaplar, son derece net ve hiçbir istifhama yer bırakmayacak kadar açık...
Bakanlar ve milletvekilleri;
Hem “uzlaşmaya açık” olduklarını, hem de “yargı bağımsızlığı” konusunda bir “geriye gitme” varsa ve de bu ispatlanırsa “özür” dilemeye hazır olduklarını söylediler.
“Ama” dediler;
“Hiçbir Anayasa, yüzde 100 uzlaşma ile çıkacak diye de bir kural yok... Uzlaşma isteyenler, buyursunlar tekliflerini sunsunlar!.. Biz, her teklife açığız!”
Son bir not:
Özellikle “STK’lardan gelen yoğun talep” üzerine, “madde” sayısı daha da artabilir!..
Ama, “azaltma” mümkün değil!..
Öyle ya;
“Milletin vekilleri uzlaşmaya yanaşmaz” ise; Meclis, bu değişikliği “milletin kendisine” götürecek!..
Son kararı da “millet” verecek!..
Millete de “hayır” diyemezler ya!..

Kurmaylar tuzağa düşmedi
Dün Swiss Otel’deki “basını bilgilendirme toplantısı”nda bir yandan “soru ve cevapları” not etmeye çalışırken, bir yandan da soruların “hangi niyetle” sorulduğunu anlamaya çalıştım...
Ne yalan söyleyeyim; bir-iki “tuzağa düşürme, mandepsiye bastırma” denemesi oldu... Toplantının amacı “Anayasa değişikliği”ni anlatmak ya, bazı meslektaşlarımız “olayın mecrası”nı değiştirip, kendilerine “manşet” bulma çabasıyla “tuzak sorular” sordular...
Ama ne Cemil Çiçek, ne de Sadullah Ergin, Hüseyin Çelik ve Bekir Bozdağ, mandepsiye basmadılar... Onlar, daha “leb” demeden, “leblebi” diyeceklerini anladılar ve cevaplarını da ona göre verdiler...
Hani, “niyet okuyuculuğu” denilir ya; AK Parti kurmayları, “niyet okuyucularının da niyetlerini okuma” konusunda uzman olduklarını ortaya koydular... Hem “açık yürekli”ydiler, hem de “çok rahat!”
Ama, göreceğiz... Aşağıda tamamını verdiğim soru ve cevapları, bakalım nasıl eğip-bükecekler, nasıl çarpıtacaklar?..
Bugün atacakları “manşet”leri merakla bekliyorum.
Bakalım, kimi alkışlayacaklar?.. Özgürlüğü mü, vesayeti mi?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi