Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Kim kimdir?

Kim kimdir?

Mesela eski bir politikacı diyor ki, “İhtilâllerden çok çektim, ilgim yok.” Onun doğrudan ilgisi olmasa da onun adı her zaman birilerinin ajandasında “Bir gün bize lazım olabilir”ler arasında yazılıdır..
Mesela sağdan gidip solda siyaset yapan biri var.. Bakıyorsunuz sol bildiğiniz biri de sağda siyaset yapıyor. Bunlar artık olağan hale geldi. Hani Merkez Partide olmalarını anlarım da, ondan ötesini anlamak zor.. Herkes artık şuna bakıyor “söz dinler”, “söyleneni anlar” mı?.. Yoksa sağcı mı, solcu mu, Alevi mi, Sünni mi bakmıyor. Kalıbına bakıyor. Vitrine koyabilir mi, oltaya takabilir mi, ona bakıyor..
Hani her kapıyı açan, her yerde konumlandırılabilecek isimleri vardır birilerinin her zaman.. “İngiliz anahtarı” gibi.. Öyleleri var ki, Cumhurbaşkanı da yapabilirsin, Başbakan da. Büyükelçi de yapabilirsin, Vali de. Ya da NATO’da da görevlendirebilirsin. Maliye Bakanı da olur, Kültür Bakanı da.. Meclis Başkanı da olur, Milli Savunma Bakanı da..
Sır tutmasını bilirler..
Şecereleri beyazdır.. Akçeli işlere fazla bulaşmamışlardır..
İstese Hasan Celal da öyle olurdu.. Sağlam referansları da vardı. Kariyeri de.. Derinleri de bilir, görünen devleti de.. Bürokrasiyi de bilir, siyaseti de. Diplomasiden de anlar..
Ama bırakın birilerinin onun üzerine senaryo yazmasını, doğrusunu isterseniz, bizimkiler Hasan Celal’den doğru düzgün yararlanmayı bile beceremediler..
Hasan Celal yoksul kesimde dükkan açtı.. Onun Osmanlı’ya bakışı, sağın hamaseti ile de örtüşmedi.. AK Parti’nin açılımı Hasan Celal’i kapsamadı mesela, nedense..
Zikir halkalarından kalkıp, başka dünyaların büyüsü içinde kendinden geçenleri de görmedik değil.. Bazan servet ve koltuk insanın aklını başından alıyor böyle..
Tabii Hasan Celal çok da “muti” biri değil.. Mesela ağabeyler, aile “git CHP’ye milletvekili ol” deseler gitmez. Ama, “sağa lider” olması düşünülen biri CHP listesinden milletvekili oldu mesela! Bu konuda bizim çevreden çıkanlar oldu piyasaya. Ama, çok istekli idi. Sonuçta aktör değil, figüran oldu.. Bizden başka isimler üzerinde de durdular ama, hepsi de ya başarısız oldu, ya da figüran durumuna düştüler.. Solun uyum performansı bu konuda daha yüksek..
Yoksa bizden de, derin ağabeylerle bizden iş tutan düzinelerle adam var. Siyaset dünyasında, cemaatten, profesörler, ilahiyatçılardan, say say bitmez.. Bizimkiler hep “müşavir” düzeyinde tutuluyor. Ya da birtakım kadrolarda mübtezel işlere sokuluyorlar.. Bizim cemaat de “saf”.. Hâlâ 28 Şubat tecrübesinden ders almamışlar.. 28 Şubat’ta uyanmayanlar bakalım Ergenekondan ders alacaklar mı?
Bu işi yapacak adamın “tecahilü arif” sanatını iyi kullanması gerek..
Bakınız, tüm dünyada anti semitik hareketlerin birçoğunun başında Semitikler, Siyonistler vardır ve birtakım toplulukları da kendilerine karşı kışkırtırlar..
Darbeciler de aynı yolu denerler.. Darbelere karşı gibi görünen birileri aslında darbecilerin ajanı durumunda olabilir..
Kuşkusuz her darbe karşıtı, darbecilerin adamı değildir ama yine de birilerine dikkat etmek gerek..
Balyoz hareket planında darbe sonrası kurulacak kabinede görev verilecek isimler arasında kimler vardı kimler! Adı vardı. Eski Diyanet İşleri Başkanı’nı da Diyanet’ten Sorumlu Devlet Bakanı yapmayı düşünmüşler..
Burada önemli olan işmardan anlayıp anlamadığınız, görev verilirse, kabul edip etmeyeceğiniz.. Zaten darbe hükümetlerinde ray döşenmiştir, size düşen makinist olarak koltuğa oturmanız.. Yoksa rota belli..
Biliyorsunuz, Demirel de darbelerden çok çeken biri.. Ama bugün darbecilerin safında.. Kurtlar sofrasında maskeli bir “kuzu”!
Başka tanıdık isimler de geçmişti o hayali kabine listesinde.. Kimileri adının o listede yer almasını şiddetle reddetti.. Sanırım bu işlere adı karışan kişilerin “neden birilerinin kendileri ile ilgili bu tür umutlar besledikleri” üzerinde ciddi bir şekilde düşünmeleri gerek..
Öncelikle, kendilerini derin güçlere refere eden, yakın çevrelerinde birileri olup olmadığını gözden geçirmek ve çevrelerine dikkat etmek zorundalar.
Ya da birileri birilerini tehdit ve şantajla kullanmak, onun imajı ve çevresinden yararlanmak, onu vitrine oturtarak, toplumun saygı duyduğu bir kişiyi kendi karanlık emellerini perdelemek için kullanmak istemektedirler..
Tehdid ve şantaja açık bir işiniz mi var, böyle bir kişiliğe sahip olup olmadıklarını hesaplamaları ve bunların birileri tarafından not edilmiş olabileceğini düşünmeleri gerekir.. Birileri zaten organik bir bağ içinde.. “Onların adamı”.. Bunların verdikleri görevi kabul etmek, aslında kukla olmayı kabul etmekten öte bir anlam taşımaz.. Arkadan biri kapınıza tekme vurarak girer, söyleyeceğiniz ya da imzalayacağınız belgeyi önünüze koyar ve sonra da tebessüm ederek bu konuda zorla yaptığınız için gerekliliği konusundaki fikirlerinizi kameraya söylemenizi isteyebilir..
Rüyanızda görseniz hayra yormayacağınız zıt kişilikleri birileri yeni birtakım siyasi oluşumlarda yan yana getiriyorsa bunun üzerinde düşünmek gerek..
Bana kalırsa adı derin gündemde geçen isimler artık bundan sonraki her adımlarında bu durumu hesaba katmaları gerekir..
Aslında sırtını derin güçlere dayandırmak, Bürokrasi, siyaset, iş dünyası ve Media için bir zamanlar dokunulmazlık zırhına bürünmek gibi, rakibine karşı bir üstünlük sağlıyordu.. Hatta bu koruma şemsiyesinin altına girmemek, açık bir hedef ve tehdit gibi görünmenize sebeb oluyordu. Herkes fişleniyordu çünki.. Birileri üzerinizi çizdiğinizde malınız, canınız her şey tehdit altına giriyordu. Birileri boşuna mı, emekli generalleri kadrosuna alıyordu. Çünki birileri telefon ettiğinde kimyanız bozuluyordu. “O kadar büyük bir lokmayı tek başına size yedirmeyiz” diye tepedekilerden biri telefon ediyor, “akıllı ol, kendine güvenilir bir ortak bul” diye nasihat ediyordu.. Ve “senin hakkında şöyle şöyle diyorlar” diye, eski defterler, telefon dinlemeleri karıştırılıp, bir açık yakalanıp masaya konuyordu.. Kaç kişiyi böyle teslim aldılar. Ama direnenler kazandı.. Ağır bir bedel ödediler ama, kazandılar sonunda. Türkiye kazandı.. Kurtlar sofrasında kendilerine yer ayırtanlar ise bugün ortalıkta görülmüyorlar artık..
En azından eski dönem bitti. Bundan sonra aynı şeylerin yaşanmaması için herkesin dikkatli olması gerek.. Tamam! Güvenmek güzeldir ama, kontrol etmek daha da güzeldir..
Servet ve koltuk uğruna onurlarından taviz verenler, dışarıdan bakıldığında yüksek yerlerde zengin bir hayat yaşıyor gibi gözükseler de, ailelerini, çocuklarını, iffetlerini, onurlarını kaybetti çoğu.. Uyuşturucu, fuhuş ve alkol, vicdan azaplarından kurtulmak için başvurdukları tek kaçış yeri sanki..
Üstelik ahiretlerini de kaybettiler. O varacakları yer ne kötü bir yerdir..
Onlar kim mi, ipuçlarından onların kim olduklarını bulmak size kalıyor..
Selâm ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi