Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

İsyan ediyorum!

İsyan ediyorum!

Konuyu biliyorsunuz... Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz’a “işgüzar” diyen Nazlı Ilıcak 11 ay 20 gün hapis cezası aldı.

Beş yıl içinde benzeri bir davadan ceza alırsa, yenisiyle birlikte 20 ay hapis yatacak.

Nazlı Hanım’ın beş yıl boyunca yediklerine içtiklerine, yazdıklarına, konuştuklarına dikkat etmesi gerekiyor. Benzetme yapamayacak, sıfat kullanamayacak, yazı sanatının gerektirdiği “metafor” ve “eğretileme”lere başvuramayacak.

Bağımsız Türk yargısının bağımsız hâkimleri “işgüzar” sözcüğünü hakaret sayıyor.

Bunca yılın yazarıyım... İşim büyük ölçüde sözlüklerle, kelimelerle, kitaplarla... Bugüne kadar “işgüzar” diye bir hakaret sözcüğü duymadım.

Hakaret denince benim aklıma “Vay şerefsiz” geliyor.

Hakaret denince benim aklıma “İktidarın yalaka köpeği, kemik bulmuş gibi havlıyor” ifadesi geliyor.

Hakaret denince benim aklıma “Çanağına yal konulunca ve etli kemik vaadini duyunca yaltaklanan, kuyruk sallayan kaniş, uyanık geçinen şapşal, salak, tescilli hain, zavallı, zibidi, satın alınmış...” sözleri geliyor.

Hakarete uğrayan kişilerden ilki Ahmet Kaya’dır... Hakaret sözcükleri Hürriyet gazetesinin manşetinde yer almıştır ve bizzat Ertuğrul Özkök’ün onayından geçmiştir.

İkincisi, Ahmet Kekeç’tir... Mehmet Türker adlı bir Aydın Doğan çalışanının terbiye dışı hücumlarına maruz kalmıştır...

Üçüncüsü de, Prof. Baskın Oran’dır.

Baskın Oran, kendisine hakaret eden şahsı mahkemeye verdi...

Sonuç ne mi oldu?

Ne olacak? “İşgüzar” sözcüğünü “hakaret” kabul eden bağımsız Türk yargısının bağımsız hâkimleri “köpek, kaniş, hain, zavallı, zibidi, satılmış” ifadelerini “eleştiri sınırları içinde” ve gayet yerin

de ifadeler olarak gördü.
Bir tarihte Tuncay Özkan, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’i “köpeklik”le itham etmişti.

Bir şeycik çıkmadı...

Başbakan’a “sadist, mazoşist” filan demişti...

Bir şeycik çıkmadı...

Temyiz mahkemesi olan Yargıtay, Tuncay Özkan’ın sözlerini “eleştiri sınırları içinde” değerlendirdi.

Bazı şahıslar, bazı şahıslara hakaret ettiğinde, nedense bir şey çıkmıyor.

Mesela, dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan’a “Ulan pezevenk...” diye saydıran bir general vardı.

Bu delişmen ve kabına sığmaz general, ismi Osman Özbek’tir, Başbakanlık Müsteşarlığı döneminde Ömer Dinçer’i “Cumhuriyet düşmanı” olmakla suçlamış, ağza alınmayacak küfürler savurmuştu.

Dinçer tazminat davası açtı ve kazandı. Bir üst mahkeme, yani Yargıtay kararı bozdu. Bozma gerekçesindeki cümle çok ilginçti: “Müsteşarın bazı görüşleri Anayasa’ya aykırı olduğu için...”

Demek ki, Anayasa’ya aykırı görüş ileri sürmek, üçüncü kişilere “hakaret etme özgürlüğü” veriyor...

Şimdi ne oluyor bütün bunlar?

Bazı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları eşit, bazıları daha mı az eşit?

Bu mudur yani?

Başbakan’a, Milli Eğitim Bakanı’na, Müsteşar’a, Bakın Oran’a, Ahmet Kaya’ya, Nazlı Ilıcak’a, Ahmet Kekeç’e küfredebilirsin, ama Osman Kaçmaz’a “işgüzar” diyemezsin...

Kendilerini takdir makamında görenler, sürekli, “Mahkeme kararlarına saygı gösterelim, yargıyı yıpratmayalım” derler... Tamam, mahkeme kararlarına saygı gösterelim, yargıyı yıpratmayalım... Ayıptır, günahtır, bühtandır...

Peki, “yıpranma korkusu”nu iliklerinde hisseden yargımız neden kendi kendisini yıpratıp duruyor?

Her şeyi biz mi düşüneceğiz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi