D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

75 sene geçti mi?

75 sene geçti mi?

“Dinle neyden” hitabının neşvesi ile neyzen başının insanı âlemler içinde gezdiren taksimini dinlerken bir acayip zaman gel-giti içine düşmüş olmalıyım. Zaman ve mekânın belirsizleştiği bir hal bu. İşte minyatürlerden süzülmüş bir mevlevî şeyhi, kendine mahsus hafif adımlarla yürüyor ve kendine mahsus bir âhengin ve zamanın içine bizi fark ettirmeden çekiyor.
İşte, üzerlerindeki siyah örtülerden, yani dünyadan soyunan bembeyaz tennureli dervişlerin hakikat yolculuğa başlıyor. Şeyhin önünde eğilerek izin alıyor ve meydana giriyorlar. Bu başdöndürmeyen dönüş kâinatın başı ve sonu bilinmeyen dairevî hareketine bir nazire mi? Yoksa, her türlü içe yönelişin bir burgulaşma fiili mi?
Zekaî Dede Efendi’nin Sûzidil Mevlevî ayini icra ediliyor…
Kudüm darbeleri kalbin vuruşları gibi bütün nağmeleri ve hareketleri ayarlıyor. Ankara’da olduğumdan şüphem yok. Ama bulunduğum zamanla ilgili tereddüt içindeyim.
Yıl en geç 1925 olmalı ve Ankara mevlevihanesinde olmalıyız…

Ankara’da mevlevihane var mıydı? Bugün tarihî Ankara şehir çekirdeğini de içine alan bölgenin belediye başkanı bile bilmez!
Geçen hafta Koca Mimar Sinan’ın vefatının 488. yıldönümü idi. Ankaralılar şehirlerinde Mimar Sinan eseri bir cami olduğunun da farkında değildirler.
Mevleviliğin merkezi, “asitane”si Konya idi. Bu şehir uzun süre Mevlana’nın yaşadığı, vuslata erdiği (yani vefat ettiği), kabrinin bulunduğu şehirdir. Mevlevilik, Mevlana’nın eserleri ve hayatının terkibi bir yol olarak yüzyıllar boyunca Osmanlı coğrafyasında doğudan batıya, kuzeyden güneye insanı kemale erdirmenin ocakları mahiyetinde mevlevihanelerde neşredildi.
Mevlevi tekkeleri aynı zamanda bir sanat ve estetik ocağı idi. Klasik edebiyatımızın Şeyhülislâm Yahya, Nef’î, Nailî, Neşatî, Şeyh Galib gibi mevlevî şairleri olmasa bu edebiyat ne kadar fakir kalırdı. Ya mûsıkî? Mevlevihaneler asırlarca adeta konservatuvar gibi iş görmüşlerdi. Musıkîmizin sayılı büyükleri, Nayî Osman Dede, Ali Nutkî Dede, İsmail Dede Efendi, Zekaî Dede, Hacı Faik Bey bu ocağın müntesiblerindendi…
Elbette şimdi Ankara’da bir mevlevihane yok, binasının yerini bilen de pek yoktur. Tam 75 yıl önce, 1925’te tekkeler kapatıldı. Ama dün gece Ankara’da, hem de Ankara mevlevihanesinin aşağı yukarı bir kilometre kadar uzağında, eski namazgâhın yerine yapılmış olan Türkocağı binasında Zekai Dede’nin Sûzidil Mevlevî ayini icra edildi ve elbette sema vardı!
Ankara bir Mevlevî şehri sayılabilir mi? Bu soruya olumlu cevap vermemizi gerektirecek bir hayli sebep var. Mesnevi’nin en büyük şarihi Ankaralı İsmail Dede. Ankaravî İsmail Dede Galata Mevlevihanesi şeyhliğinde bulundu ve 1631 yılında vefat etti.
Ankara mevlevihanesinin son dervişi Mehmet Dede, tekkeler kapatılınca, Konya’ya asitaneye gitti ve ömrünü orada tamamladı.
Dün gece Konya Türk Tasavvuf Mûsıkîsi topluluğu Ankaravî İsmail Dede’nin ve son Mevlevî Mehmed Dede’nin ruhunu şad etti. Tarihi Türkocağı binasında Kutlu Doğum Özel konseri verdi.

Tekkeler 75 yıl önce kapatıldı. Ankara mevlevihanesi, yıkıldı. Mimar Sinan’ın eseri Cenabi Ahmet Paşa veya Ankaralıların bildiği isimle Yeni Cami yanında idi.
Ankara’da artık Mevlevî tekkesi yok. Şeyhleri yok, dervişleri yok. Fakat devlet bütçesinden desteklenen şeyh, semazenbaşı, mutrib heyeti ve semazenler var!
Türkiye normal bir süreç yaşasa idi, Ankara’daki Mevlevi tekkesi nasıl olurdu, neler yapardı? Böyle bir ayin-i şerif icra eder miydi? Biz o ayin-i şerifin dinleyicisi olur muyduk?
Bunlar meçhule sorulan sorular.
Şunu tahmin edebiliriz: Mevlevilik veya diğer tarikatlar açık olsa idiler, edebiyatımıza, sanatımıza ve insan yetiştirmeye katkıda bulunmaya devam ederlerdi. Hem de devlete yük olmadan!
Devlet 75 yıl önce kapattığı tarikatın ritüellerini ülke içinde ve dışında sergilemek için bütçesinden para sarf ediyor.
Türkiye’yi tanıtmak için, Mevlana gibi şeyhlere Yunus gibi dervişlere ihtiyaç duyuyor.
75 yıl geçti. Tekkelerin kapatılması konusunu tabulara takılmadan konuşmanın zamanı gelmedi mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi