Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

CHP’nin son umudu Anayasa Mahkemesi!

CHP’nin son umudu Anayasa Mahkemesi!

Merhum Nasreddin Hoca’nın “eşek kaybetme hikâyesi”ni bilirsiniz... Malûm, Hoca; kaybolan eşeğini, “türkü söyleyerek” ararmış... Bunu gören köylüler, “Hayrola hocam” demişler; “Hiç böyle eşek aranır mı?.. Eşeğini kaybeden adamın üzüntülü olması, feryad etmesi gerekirken, sen türkü söylüyorsun!.. Bu, ne iş?”.. Merhum Hoca; “Tek umudum, şu dağın ardı” demiş; “Eğer orada da bulamazsam, siz görün bendeki vaveylâyı!”
Atalarımız; “Umut fakirin ekmeği... Ye Memet ye!” demişler ya, öyle görünüyor ki, CHP’lilerin de “tek umudu” kaldı... “Anayasa Mahkemesi’nin yapısı”nı değiştiren maddenin “337 oyla” geçmesi, CHP’de büyük bir “hayal kırıklığı”na yol açtı... Dün, bu yazıyı yazdığım saatlerde, henüz “HSYK’nın yapısını değiştiren” madde oylanmamıştı... Eğer bu madde de geçerse, geriye tek umutları kalacak... O da, Anayasa Mahkemesi’nden çıkacak karar... Tabiî, Anayasa Mahkemesi’ne gidecek 110 imzayı bulabilirlerse!..
BU NE PERHİZ, BU NE TURŞU?
Kusura bakmayın, sanıyorum ben “çok aptal” olmalıyım ki, CHP’nin “uyanıklık”larını veya Tayyip Bey’in deyimiyle “Şark kurnazlığı”nı anlamakta hayli zorlanıyorum... CHP’liler, özellikle de Bay Baykal; “Bu ne perhiz, bu ne turşu” dedirtecek o kadar “teklif”te bulunuyor ki; ya “kafayı yemiş” olmalılar, ya da, hâlâ “umut”ları var!..
Önce, “önceki gün”den başlayalım... “Parti kapatmaları Meclis iznine bağlayan” maddenin “paketten düşmesi” üzerine, sadece Ergenekon değil, “Ergenekon’un avukatlığı”nı üstlenen Bay Baykal da “sevinç çığlıkları” atmış ve CHP Grubu’nda yaptığı konuşmada demişti ki;
“Dün tarihi bir gün yaşandı. TBMM, tarihinin en şerefli, en onurlu, en saygın uygulamalarından birisini yaptı. TBMM’nin bu kararı 1 Mart 2003’te sergilemiş olduğu şerefli davranışın bir başka benzeridir. Aynı sorumluluk duygusu ülkenin önünü açmak için küçük çıkarları bir yana iterek cesaretle adım atılmıştır. Bunu gerçekleştirenleri yürekten kutluyorum. Bunu gerçekleştirenler TBMM tarihindeki çok şerefli yerlerini aldılar. Gerçekten onurlu bir davranıştır.”
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, “8. maddenin reddedilmesi”ni, “Milli Şahlanış!.. Ulusal onur şahlanması” olarak da nitelendirmiş ve bir “teklif”te bulunmuştu:
“Eğer diğer iki madde de reddedilirse CHP olarak biz, Türkiye’yi sıkıntıdan kurtarmak için üzerimize düşeni yapacağız... Böyle olursa, diğer maddeler referanduma gidecek. Eğer o iki madde de düşerse, diğer maddelerin referanduma gitmemesi için son turda evet oyu vereceğiz.”
İşte ben buradaki “çelişki”yi, buradaki “tutarsızlığı” anlamakta çok zorlanıyorum... Dedim ya, ya ben çok “aptal”ım, ya da CHP’liler “çok uyanık!”
Ne diyor Bay Baykal;
“Anayasa Mahkemesi ve HSYK ile ilgili teklifler de reddedilirse; diğer maddelerin referanduma gitmemesi için son turda biz de evet oyu vereceğiz!”
Bu söz de gösteriyor ki;
Ne “anayasa değişikliği teklifi”nin Meclis’e sunulmasında, yani, “imza”larda... Ne de “oylama süreci”nde herhangi bir “problem” yok!..
Öyle ya;
Eğer bir problem olsa; CHP, “bütün maddelere” nasıl “evet” oyu verip de, “referandum”a gitmeye ihtiyaç bırakmaz?!?.. Problem varsa, niye “2 madde şartı”nı dayatır?..
Demek oluyor ki;
Meclis, “CHP’nin talepleri”ne boyun eğerse, hiçbir problem yok... Ne “içtüzük ihlâli” yapılmış, ne de “açık oy” kullanılmış!..
Ama, “CHP’nin dayatmaları”na rağmen 2 madde geçerse, her şey problem!
Adama sorarlar;
Problem var mı, yok mu?..
Varsa; niye “evet” diyeceksin, yoksa “hangi gerekçe” ile Anayasa Mahkemesi’ne gideceksin?..
“Anayasa Mahkemesi ve HSYK ile ilgili teklif düşerse, problem yok!.. Ama bu iki madde geçerse problem var” öyle mi?..
Valla, buna “uyanıklık” filan denmez, dense dense “bunlar kafayı yemiş” denir!..
CHP’DE 110 İMZA ARAYIŞI!
CHP’liler, “17. madde yumruğu”ndan sonra “groki” duruma düşmüş olmalılar ki, hem “yalpalamaya” hem de “komiklikler” sergilemeye başladılar!..
CHP Grup Başkanvekilleri Hakkı Süha Okay, Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP Genel Saymanı Mustafa Özyürek, dün DSP Genel Merkezi’ni ziyaret ederek, Genel Başkan Masum Türker’le görüşmüşler!..
Ziyaretin amacı belli:
“İmza desteği istemek!”
CHP, “anayasa değişikliğinin iptali” için “Anayasa Mahkemesi”ne gidecek ya, ama gerekli “110 imza”yı bulamıyorlar ya, DSP’den “koltuk değneği” ve “baston” olmasını istemişler!..
Masum Türker de, “hay hay” demiş;
“Biz, size destek veririz!”
Yani, “CHP’nin kuyruğuna takılacaklarının” garantisini vermişler... CHP’liler, DSP’lilerin iradelerini de “ipotek” altına almaktan son derece memnunlar!.
Gelin, görün ki;
CHP artı DSP’nin oyları da 110’u bulmuyor!.. Gazeteciler, “110 imzayla ilgili bir sıkıntı var mı?” diye sorunca, Hakkı Süha Okay demiş ki;
“Parlamento bünyesinde olan diğer bağımsız milletvekilleri arkadaşlarımız ve sayın eski başbakanımız Mesut Yılmaz’ın bu konuda destek beyanları vardır. ‘Fire’ diye ifade ediliyor. Öyle bir endişemiz, tereddütümüz yok. Sizlerle yapmış olduğumuz sohbet toplantılarında, ‘CHP’nin milletvekillerinin Anayasa Mahkemesi’ne müracaat sürecindeki fireyi merak edeceğinize Anayasa değişikliğindeki fireleri merak edin’ demiştim.
Nitekim 8. madde oylamasında o fire ortaya çıktı. Bakarsınız yürürlük maddesinde yine aynı fire ortaya çıkar, o zaman Anayasa Mahkemesi’ne müracaatımıza gerek de kalmayabilir.”
Demek oluyor ki, hâlâ bir umutları var!..
Şimdi de, “yürürlük maddesi”nde fire bekliyorlar!.. Hem de, “avuçlarını yalayacaklarını” bile bile!..
EVREN, MESUT YILMAZ’LA GURUR DUYUYOR!
Yalnız, burada bir parantez açıp, izninizle “Kenan Evren’i tebrik etmek” istiyorum.
Kim ne derse desin;
“Uzak görüşlü” bir adammış!..
Mesut Yılmaz’ın, “nerede, ne zaman ve nasıl işe yarayacağını” taa en başından biliyormuş ki, onu ANAP’ın içine sokmuş!..
Malûm; Mesut Yılmaz’a ANAP’ı erittirdiler, rahmetli Özal’ı küplere bindirttiler, şimdi de “12 Eylül Anayasası’nın değiştirilmemesi” için yine devreye soktular!..
Şu hale bakın;
“8 yıl kesintisiz eğitim” bahanesiyle İmam Hatip liselerinin canına okuyan, “Kur’an kurslarına yaş sınırlaması” getiren, “İHL mezunlarının polis olmasını” yasaklatan Mesut Yılmaz, şimdi de “CHP’ye destek” veriyor iyi mi?..
Kenan Evren ve cuntacı arkadaşları, Mesut Yılmaz’la ne kadar gurur duysalar azdır!..
Adam, “can yeleği” gibi!..
Anında “imdat”larına yetişiyor!..
Cuntacılar, şu anda tempo tutuyor olmalıdır;
“En büyük Mesut Yılmaz,
Darbeciler seninle gurur duyuyor!”
AYM VE HSYK REJİMDEN ESKİ Mİ?
Neyse... Açtığımız parantezi burada kapatıp, yine CHP’ye dönelim... CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay, DSP’ye yaptıkları dünkü ziyaretlerinde şöyle bir laf etmiş:
“Bu değişiklik, rejime yöneliktir!”
Hoppalaaa!..
Buyur, burdan yak!..
Yahu, daha önceki gün Deniz Baykal’ın ağzından “Anayasa Mahkemesi ve HSYK’nın yapısını değiştiren maddeler de düşerse, değişikliğe evet diyeceğinizi” söyleyen siz değil miydiniz?..
Bu “rejim” işi de nereden çıktı şimdi?..
Ne yani; Anayasa Mahkemesi ve HSYK olmadan önce, bu ülkede “rejim” yok muydu?..
Senin Anayasa Mahkemesi dediğin, 1961’de kuruldu... HSYK da, 1981’de kuruldu!..
“Cumhuriyet”in kuruluş tarihi ise 1923... Yani, Anayasa Mahkemesi ve HSYK, henüz “Türkiye’nin rahmine” düşmeden “rejim” vardı!..
CHP, şimdi kalkmış;
“Rejim”den 38 ve 58 yıl sonra kurulan 2 kurumu, “rejimin asılları” olarak kakalamaya çalışıyor!..
Allah’tan korkun be adamlar;
Sizin yaptığınız; “kuzuyu yemeyi kafasına koymuş kurt”un, “suyumu bulandırdın” demesine benziyor!.. Kurt, “suyun üst tarafında”, kuzu ise “alt tarafında”!.. Suyu nasıl bulandırır ki!..
Cumhuriyet kurulmuş 1923’te!..
Anayasa Mahkemesi kurulmuş 1961’de!..
HSYK kurulmuş 1981’de!..
“Sonradan” kurulan bu iki kurumun yapısını değiştirmek, “önceden” kurulan “rejim”e nasıl aykırı olur ki?..
CHP’NİN DERDİ ARKA BAHÇE!
Dedik ya;
CHP’liler iyice çıkmazda!.. Kafayı hepten yemişler!.. Dağıtmışlar ki, ne dağıtma!..
O kadar “dar görüşlü”ler ki, ağızlarından çıkan lafın ucunun nereye gittiğinin farkında bile değiller!..
Kalıbımı basarım ki;
Bunların derdi “rejim” filan değil!.. Bunların derdi, “arka bahçe”lerini korumak!.. Hani, CHP’li Mehmet Moğultay’ın, “5 bin hakim ve savcı” alarak kurduğu, beslediği, muhkemleştirdiği “arka bahçe” vardı ya, şimdi onu korumaya çalışıyorlar!..
Öyle umuyorum ki;
Anayasa Mahkemesi, bu tuzağa düşmez... Çünkü, bu değişikliğin yapılmasını kendileri istiyordu!..
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın yerinde ben olsam, CHP, eğer “110 imza”yı bulur da “iptal başvurusu” yaparsa, “yetki”mi kullanır, CHP’nin talebini “referandum sonrası”nda gündeme alırım!.. Çünkü, böyle bir yetkisi var!.. Böylece hem “CHP’nin oyunu”nu bozar, hem de “milletin iradesine ipotek koymamış” olur!..
Ondan sonra, seyredin CHP’deki cayırtıyı!..

İnönü “despot” muydu?
Milli Şef İnönü bir “Hitler” veya “despot” muydu?..
Tartışmalar sürüyor... “CHP zulümleri”ni görebilmek için, küçük bir anekdot aktarmak istiyorum.
Sivas’ın Suşehri ilçesine bağlı Küçükgüzel köyünde yaşamış olan Nevzat Keleş, oğlu İbrahim Keleş’e bakın neler anlatmış:
“Devlet, vatandaşın malının yüzde elli ortağıydı. Bir yıl çalışır didinir, hasat mevsiminde de buğdayı harmana yığardık... Her sene harman vaktinin bitimine doğru memurlar jandarma eşliğinde köy köy dolaşıp, harmandaki mahsulün yarısını alırdı... Ancak nüfus kalabalıktı ve mahsûl ancak kendimize yetiyordu... Bu şartlar altında çaresiz kendi malımızı harmandan çalardık yani saklardık bir kısmını. Velhasıl, kendi malımızın hırsızı olmuştuk!..”
Tabii, bu “halk”a yapılan zulümler... Ya Atatürk’e yaptıkları?!?.. Önceki gece Habertürk ekranında tarihçi Mustafa Armağan söyledi... Atatürk 1938’de öldükten sonra yönetimi devralan İnönü; meğer “Atatürk’ün resimlerini silmek ve duvarlardan indirtmek”le kalmamış, “Nutuk’u da yasaklatmış” iyi mi?.. DP iktidara gelinceye kadar; Nutuk ne basılmış, ne dağıtılmış, ne de okunmuş!..
Diğer “zulüm”lere, “o günün şartları” diyorlar!.. Peki, “Nutuk’un yasaklanması”na ne demeli?..
Bu CHP mi Atatürkçü?!?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi