Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

1. 800. 000. 000. 000 liralık linç kararı!

1. 800. 000. 000. 000 liralık linç kararı!

Şimdiki adı “İletişim Fakültesi” olan “Gazetecilik ve Halkla İlişkiler”de okurken; kimi “Siyasal Bilgiler Fakültesi”nde, kimi de “Hukuk Fakültesi”nde ders veren çok değerli hocalarımız vardı...
Hepsi de, “işlerinin ehli” idi... “Medeni Hukuk”u da, “Devlet Hukuku”nu da, hatta ve hatta “Ceza Hukuku”nu da; “az” ama “öz” anlatmışlardı bizlere... Bir kısmı, daha sonra “bakanlık” da yapmış bu “hocalar” yetiştirdi bizleri... Doğrusu; bir “Hukuk” mezunu kadar hukuku, “Siyasal” mezunu kadar siyaseti, “diplomat” kadar devletler hukukunu öğrettiler bize...
“Sosyalist”i de vardı aralarında, “Marksist” ve “Liberal” düşüncede olanları da... Ama, itiraf etmeliyim, her şeyden önce “insan”dılar!..
Birer “gazeteci adayı” olarak, “önce insan hukuku”nu öğrettiler bize!..
“Eleştirin” diyorlardı, “acımasızca eleştirin, ama hakaret etmeyin insanlara!”
Ekliyorlardı:
“Edeb ve terbiyeyi elden bırakmayın!..
Seviyenizi asla düşürmeyin!”
BİLGİN YAZICIOĞLU DA AVUKAT!
Böyle “hoca”lar elinde yetiştik biz...
Doğrusu, iyi “yoğurdular” bizi...
Aradan yıllar geçti ve ben, şu anda “geçmişte öğrendiklerim” ile “bugün karşılaştıklarım” arasında, inanın bocalıyorum...
Evet, bocalıyorum...
Hukuk Fakültesi mezunu bir “avukat” düşünün ki, “vekâlet”ini aldığı bir kişi ile ilgili soruya;
“Orospunun avukatlığını yapmakla pezevenk olunmaz!!!.. Avukat; hayat kadınının avukatı olmakla, onun satıcısı olmaz!!!”
cevabı veriyor!.. Verebiliyor!..
Bu nasıl “hukuk adamlığı”dır ki,
Savunmasını üstlendiği insanlara en ağır “hakaret”i yapıp, en zifirisinden “kara” çalabiliyor!..
Herhalde anladınız...
Bu “Sayın avukat”ın adı Bilgin Yazıcıoğlu’dur!..
Kendisini arayıp;
“Hem hortumculukla suçlanan Uzanlar’ın avukatlığını yapıyorsunuz, hem de 312 generalin avukatlığını üstleniyorsunuz... Bu, bir çelişki değil mi?”
Diye soran bir gazeteciye veriyor bu cevabı!..
Demek istiyor ki;
“Hortum sanığını savunmakla, hortumcu olunmaz!”
Elbette olunmaz!..
Bir “orospu”nun avukatlığını yapmak için nasıl illâ da “pezevenk” olmaya gerek yoksa, “312 generalin avukatlığı”nı yapmak için de illâ “emir subayı” olmaya gerek yoktur.
Sayın Bilgin Yazıcıoğlu, avukatlığını üstlendiği “312 General”in dâvâsını, dün sonuçlandırdı... 3 Kasım 2002 seçimlerinde “Genç Parti 1. Sıra Milletvekili Adayı” olan, “hortum sanığı Uzanlar’ın avukatlığını” yapan Sayın Yazıcıoğlu, “312 General adına” açtığı dâvâda, gazetem Vakit hakkında “linç” kararı verilmesini sağladı!..
Tam tamına;
“1 Trilyon 800 Milyar Lira!”
Kendi yağıyla kavrulan bir gazetenin bu “astronomik” cezayı ödemesi, elbette imkânsız!..
“Kepenk indirmek”ten başka çare yok!..
Bu da, “ekonomik bir linç”tir!..
Evet, “basına sansür”ün, “basın özgürlüğüne darbe”nin çok çok ötesinde bir “linç”tir!..
Sevinenler, kına yakabilirler!..
Böyle bir “linç” kararının benzeri; değil Türkiye’de, “dünya”da bile yok!.. Bırakın dünyayı, “3. dünya ülkesi” olan Hotanto’da bile yok!..
ELEŞTİRİLEN, SADECE 2 GENERALDİ!
Gelelim, “dâvânın özü”ne... “Gazetecilik” okurken, hocalarımızın bize öğrettiği hukuk dâvâlarında, ben böyle bir “misal”e hiç rastlamadım...
Hiçbir “hukuk literatürü”nde; “bireysel bir eleştiri”nin “genelleme”ye sokulduğuna dair bir örnek de göremedim...
Asım Yenihaber dostumun 25 Ağustos 2003 tarihli yazısını tekrar tekrar okudum...
Ama, inanın “bütün generallerin alınmasını gerektirecek” bir tek ifadeye rastlamadım!..
Bir kere;
Yazının daha girişinde, “adam”dan söz ediliyor...
Yani, “bir tek kişi”den!..
Bu kişi, Org. Aytaç Yalman’dır!..
Onunla ilgili “eleştiri” aynen şöyledir:
“Bunlardan birisi 19. Yüzyılın Rus milliyetçisi bestekârı Mussorgoski hayranı. Mussorgoski ise, Rus ordusunun Kars’ı işgali üzerine marş bestelemiş aşırı bir Rus milliyetçisi!”
Gayet “açık” ve “net” ki; bu “eleştiri”lerin hedefinde “312 general” değil, sadece Yalman vardır!..
Hele düşünün “yazının yazıldığı” günleri...
“Yemen vatan mı, değil mi?” tartışmalarını getirin gözlerinizin önüne...
Bu “tartışma”ya yol açan “general” kimdi?..
Elinizi vicdanınıza koyun ve cevap verin;
O general, o günlerde henüz emekliye ayrılmamış ve bugün “Ergenekon’dan tutuklu” bulunan 1. Ordu Komutanı Org. Çetin Doğan değil miydi?..
“Rus ordusunun Kars’ı işgali üzerine marş bestelemiş olan aşırı Rus milliyetçisi Mussorgoski’ye hayranlık duyduğunu” söyleyen de Org. Aytaç Yalman değil miydi?..
“Televizyon”lar da haber yapmıştı bu konuyu, “gazeteler” de!.
Gerek “Yemen”, gerek “Mussorgoski” konusu günlerce gündem olmuş, tartışılmıştı medyada!..
Hal böyle iken;
“Sadece 2 general”e yönelik eleştiriler, nasıl oluyor da “312 general” tarafından üstleniliyor?..
Haaa, 2 sayın general, “onbaşı bile olamayacaklar” ifadesini bir “hakaret” olarak telâkki edip, elbette “tazminat dâvâsı” açabilirlerdi!..
Amma velâkin, Asım Yenihaber dostumun, “sayı”larını ve “isim”lerini bile bilmediği geri kalan “310 general” niye alınganlık gösterdi, inanın hâlâ kavrayabilmiş değilim!..
SAYI 312’YE NASIL ÇIKARILDI?
Söz “312 general”den açılmışken, şu hususun altını özellikle çizmek istiyorum:
Niye “311” veya “313” değil de, “312 general?”
Bana öyle geliyor ki;
Bu rakam, özellikle seçildi ve rakam üzerinden “mesaj” verildi.
Bir anlamda, şöyle denildi:
“Siz TCK 312’yi kaldırır mısınız,
O halde alın TSK 312’yi!”
Çünkü efendim, “TSK bünyesindeki general sayısı”nı net olarak bilmesem de; Org. İlker Başbuğ’un ifadelerinden anladığım kadarıyla, general sayısı “350’ye yakın”dır!..
Rakamı 350 olarak kabul etsek bile; dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök ve hatta Çetin Doğan’ın da aralarında bulunduğu “tam 45 general” dâvâ açmamıştır...
350’den 45’i çıkarırsak, geriye kalır 305 general!..
Peki, bu “305 general” sayısı, nasıl oldu da 312’ye çıktı?..
Herhalde, “albay”ları da “general” yaptılar!..
Evet, tam da böyle oldu!..
“Yazının yazıldığı tarihte” yani 25 Ağustos 2003’te henüz “albay” olanlar, “nasıl olsa general olacaklar” denilerek dâvâya dahil edilmişler!..
Böylece, 312’ye ulaşmışlar!..
Buyrun, bir ilginçlik daha:
Dâvâ açıldıktan sonra, bir “general” daha gelmiş duruşmaya... “Ben de müdahil olmak istiyorum” diye dilekçe vermiş!..
Ama, “talebi reddedilmiş” iyi mi?..
Niye?.. Çünkü “312’nin büyüsü” bozulacak!..
Malûm;
“TCK 312’ye” karşı, “TSK 312!”
Buyrun, böyle bir dâvâya, siz gelin de “hukuki” deyin!.. Resmen “siyasî” bir dâvâ!..
Öteden beri yazdığım gibi; bu dâvâda “anlaşılamayan” ve maalesef “mahkeme heyeti”nin hiç dikkate almadığı “gariplikler” var...
Bir örnek verelim:
Yazarımız Asım Yenihaber ve Vakit aleyhinde dâvâ açan “312 General”den bir kısmı, öyle inanıyoruz ki; “Vakit adlı bir gazete”den ve Asım Yenihaber isimli bir yazardan bile habersizdir!..
O kadar “habersiz”dir ki;
Avukat Bilgin Yazıcıoğlu’na verdikleri “vekâletname”lerde, “Vakıf Gazetesi” ifadesini kullanıyorlar!..
İnanın abartmıyorum... “Mizah” da yapmıyorum... Şu anda, “dâvâ dosyası”nda bulunan bir “vekâletname”de, bir generalimiz aynen bu ifadeyi kullanıyor:
“Vakıf gazetesi!”
Hayır, gülmüyoruz...
Tam aksine, acı acı düşünüyoruz!..
Düşünebiliyor musunuz;
Bir generalimiz, “dâvâ açtığı gazete”nin “adı”ndan bile haberdar değil!..
Olabilir... Hiç kimse, “illâ da Vakit’i bilecek” diye bir kural yok... Ne var ki; Trabzon’da bir generalimiz, “adını bile bilmediği” ve belki de “hiç duymadığı” veya “eline alıp okumadığı” bir gazetenin yazarının “yazısı aleyhinde” dâvâ açıyor!..
Elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin: Siz, adını bile duymadığınız bir gazetede, hangi yazarın yazı yazdığını ve “ne yazdığını” bilebilir misiniz?..
“Sizi eleştiren bir yazı” olsa bile, sormaz mısınız;
“Hangi gazete?” diye!..
Ne gariptir ki;
Trabzon’da bir generalimiz, “adını duymadığı, bilmediği, eline alıp okumadığı bir gazete aleyhinde” dâvâ açıyor ve avukata “vekâletname” gönderiyor!.. O vekâletnamenin üzerinde de “Vakıf gazetesi” yazıyor!.. Ardahan’da bir başka general de; “Asım Yenibahar” diyor!.. Yani, onun da; yazısından müşteki olduğu Asım Yenihaber’den haberi yok!.. Ama, dâvâ açıyor!..
Dosyada, bunun gibi nice “gariplikler” var...
Öyle inanıyoruz ki; bu dâvâ, “tek bir merkezden organize” edildi!.. Yani, “organize” bir dâvâ!..
Sadece bu misaller bile;
Sözkonusu yazının “312 generalle ilgili olmadığını” ve ortada bir “organize hareket” bulunduğunu göstermeye herhalde yeterlidir!..
Bu garipliği, Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi heyeti maalesef göremedi... Umarız Yargıtay görür ve Türkiye’yi, “AİHM’de mahkûm” olmaktan kurtarır!..
ERGENEKONCULARIN GÖZÜ AYDIN!
Bakalım;
Hukuk, bu “kara leke”yi nasıl temizleyecek?..
Şimdi anladınız mı;
“Yargıda reform” diye niye çırpındığımızı?..
Şimdi anladınız mı;
“Yandaş yargı”dan niye şikâyet ettiğimizi?
Şimdi anladınız mı;
Niye “Yargı vesayetten kurtarılmalı” dediğimizi?..
Şu anda, “Ergenekoncu”ların etekleri zil çalıyor, mutluluktan havalarda uçuyor olmalılar!..
Öyle ya; “Vakit’i bitirmek” istiyorlardı!..
İşte, “istedikleri karar” dün çıktı!..
=================
Sesimi çkarmadm!!!
Papaz Martin Niemoller’in Holacaust Müzesi’nde hâlâ asl duran şu “uyar”sn hiç unutmam:
“Önce sosyalistleri topladlar,
Sesimi çkarmadm!..
Çünkü ben sosyalist değildim.
Sonra sendikacılar topladlar,
Sesimi çkarmadm!..
Çünkü sendikac değildim.
Sonra Yahudileri topladlar,
Sesimi çkarmadm!..
Çünkü Yahudi değildim.
Sonra beni almaya geldiler,
Benim için sesini çkaracak hiç kimse kalmamşt!!!”
Korkarm ki;
Bir gün, “generallerin hukuk zaferi” diye çğlk atanlarn da kafasna iner “Yarg Balyozu!”
Bakalm o zaman “ses çkaracak” kimse kalacak m?..
Öyle ya; bugün bize, yarn size!..
Malum söz: Keser döner, sap döner... Bir gün hesap döner!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi