Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Yine 312… Hakim beye hukuk mu öğreteceğiz?

Yine 312… Hakim beye hukuk mu öğreteceğiz?

Önce, kısa bir açıklama yapayım… Önceki gün CNN Türk televizyonundan aradılar… Herhalde “312 General Dâvâsı” ile ilgili görüşümü alacaklar diye düşündüm… Telefonda konuşunca anladım ki, “Baykal’ın skandal görüntüleri” ile ilgili aramışlar… Bu konuyu, Cüneyt Özdemir’in “Beş N, Bir K” programında masaya yatıracaklarmış… “O görüntüler yayınlanmalı mıydı, yayınlanmamalı mıydı” sorusuna cevap arayacaklarmış… “Kusura bakmayın” dedim, “O saatte Kanal 7’de olacağım… Cep telefonu kullanmadığım için, programınıza telefonla da bağlanamam!”
Gerçekten de; o saatlerde, Kanal 7 Ana Haber Bülteni’ndeydim ve kısa sürede “312 General Dâvâsı”nı ana hatlarıyla anlatmaya çalıştım.
Şu hâle bakın;
Değil “Türkiye Cumhuriyeti”nde, “muz cumhuriyetleri”nde bile bir başka örneği görülmeyecek bir “dâvâ” var ve bu dâvânın sonunda, bir gazeteye faizleriyle birlikte “1 trilyon 800 milyarlık ceza” kesiliyor ama bir “medya kavramı” olan “Beş N, Bir K”nın gündeminde, Vakit hakkındaki bu “linç kararı” değil, “Deniz Baykal’ın skandal görüntüleri” var!..
Tabiî, herkesin gündemi kendine!.. Kalkıp da, hiç kimseye “gündem dayatması” yapacak değiliz…
Ama, “bir gazetenin idam fermanı” olacak kararın da, hiç olmazsa birkaç dakikacık gündeme getirilmesi gerekmez miydi?
Ne var ki;
“Beş N, 1 K”nın gündeminde Baykal var!..
Bizim içimiz yanıyor,
Onlar kalkmış, bana Baykal’ı soruyor!..
Tamam, kabul ediyorum; o “skandal görüntüler” çok önemli… Ama, “Baykal’ın uçkuru”ndan bana ne?.. Hele de, bağrımıza “hançer” saplanmışken!..
Böyle bir günde;
Bana ne Baykal’dan?..
Bana “312 General”i sorun!..
Bana, “1 trilyon 800 milyarı” sorun!..
Bana, “Ne hissettiniz” diye sorun!..
Ama, illâ “Baykal” diyorsanız; onu, gidin başkasına sorun!.. “Baykal’ı aklamaya” çalışan o kadar “yandaş” var ki, bana sıra gelmez!..
Benim ciğerim yanıyor, ciğerim!..
Ben “gazetemi” düşünüyorum,
“Baykal’ın uçkuru”ndan bana ne?..
Bir “halt” işlemişse,
Gidin, kendisine sorun!..
Eğer konuşmuyorsa;
Gidin, “görüntüdeki kadın”a sorun!..
Ama, bana sormayın!..
Çünkü ben “yaralı”yım!..
Bağrımda “hançer yarası” var!..
MAHKEMEDEN ÇİFTE STANDART!
Ben, şu anda Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin verdiği 1 trilyon 800 milyar liralık astronomik cezanın “gerekçeli kararı”nı bekliyorum.
Bakalım, ne diyecekler?..
Hangi gerekçeyi gösterirlerse göstersinler, bunun bir “çifte standart” olduğunu şimdiden ilân ediyorum.
Çünkü efendim;
Aynı mahkeme, “benzer bir dâvâ”da, 180 derece zıttına bir karar vermiş…
“Beş genel başkanın seçtiği, yalakalık yapan insanlar Meclis’e geldi” sözü dolayısıyla, bu sözü “hakaret” telâkki eden milletvekili Kemal Vatan, bir dâvâ açmış!..
Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi, kararında ne demiş biliyor musunuz;
“Yalaka sözcüğüyle tüm milletvekillerini hedef aldığı açıktır. Ancak yansıma suretiyle davacının bundan alındığını ileri sürüp manevi ödence dilemesi yerinde bulunmamıştır.”
Düşünebiliyor musunuz;
Mahkeme, “yalaka” sözünden dolayı “tüm milletvekilleri”nin hedef alındığını kabul ediyor ama, “yansıma” dolayısıyla dâvâ açılıp “manevî tazminat istenemeyeceğine” hükmediyor… Yargıtay da, bu kararı onaylıyor!..
Peki, Asım Yenihaber’in yazısında “yalaka” gibi bir ifade var mı?.. Elbette yok!..
O, sadece “iki generali” hedef alıyor ve onları eleştiriyor…
Özetle diyor ki;
“Aytaç Yalman’ın ruhunda hissettiği Rus bestekâr, Kars’ın Ruslar tarafından işgali üzerine marş yazmış bir adamdır… Çetin Doğan’ın bahsettiği Galiçya ve Yemen ise bir vatan toprağıdır… Bunu onbaşılar bile bilir!.. Siz general olmuşsunuz ama, bunlardan bile haberiniz yok!”
Gördüğünüz gibi;
Hakaret yok, sadece eleştiri var!..
Sert ve sarsıcı bir eleştiri!..
Sadece 2 generali hedef alan bu eleştiri, nasıl olduysa oldu, “312 general”e yansıtıldı!..
“Milletvekillerinin tümü”nü hedef alan “yalaka” sözünden dolayı “tazminat istenemeyeceğine” karar veren mahkeme; ne gariptir ki, Vakit’e gelince, basıyor cezayı!..
Söyleyin Allah aşkına;
Burada bir “çifte standart” yok mu?.. Burada bir “vesayet gölgesi” yok mu?..
“Milletvekili”ne ne dersen de!..
İster “yalaka” de, ister “falaka!”
Hiç önemi yok!..
Ama, “general”lere dokunma!..
MAHKEMELERİN GÖZETTİĞİ 4 KURAL!
Hani, eskiler “geçmişe mazi, yenmişe pazı derler” demişler ya, biz de; “Mahkeme nasıl olsa kararını vermiş, daha fazla burkalamaya ne lüzum var” deyip, boşverebiliriz!..
Ama, inanın;
Bu konuyu bu kadar gündemde tutmamızın sebebi, sadece ve sadece sizleri bilgilendirmek, sizleri “mutmain” etmek!.. Sizler “haklılığımıza inanın” o yeter!.. Zira, “mahkeme”ye ne söylesek boş!..
Kaldı ki, bu işin bir de “Yargıtay aşaması” var… Şu yazdıklarımız belki gözlerine çarpar da, “adaletin yanlış tecelli etmesi”ne fırsat ve imkân vermezler!..
Öyle ya, ortada “sakat” bir karar var.
Çünkü mahkemeler, “adil” bir karar verebilmek için “şu dört prensibi” uygularlar:
1- Olay “gerçek” mi?
2- Olay “aktüel” mi?..
3- “Kamu yararı” var mı?..
4- “Öz ve biçim dengesi” gözetilmiş mi?..
Bu 4 prensibi, bizim olayımıza uyarlayalım.
Org. Aytaç Yalman, Hürriyet’te yayınlanan 18 Aralık 2002 tarihli röportajında, “K. Irak dağlarında Mussorgsk’yi ruhumda yaşarım… Onun, Çıplak Dağ’da Bir Gece adlı eserini ruhumun derinliklerinde yaşadığımı hissetmişimdir” demiş mi?.. Demiş!..
Org. Çetin Doğan, 13 Ağustos 2003’te Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’e veda ziyaretinde bulunurken, “Irak’a asker gönderilmesi” ile ilgili bir soruya verdiği cevapta; “Mehmetçik’in kanını Galiçya’da, Yemen’de akıttık… Ne için akıttığımızı hâlâ soruyoruz” demiş mi?.. Demiş!..
Demek oluyor ki, üzerinde “eleştiri” yazısı yazılan her iki olay da “gerçek”tir!..
SADECE BİZ YAZMADIK, HERKES YAZDI!
Peki, yazı “aktüel” midir?..
Ona da bakalım… Yazı ne zaman yazılmış?.. 25 Ağustos 2003 tarihinde… Yani 13 Ağustos’ta sarf edilen sözden 12 gün sonra… Yani, sözün henüz “dumanı üstünde”dir!.. O halde, “aktüel”dir!..
Kaldı ki; bu sözü eleştiren sadece Vakit Yazarı Asım Yenihaber de değildir… Gayet iyi biliyorum ki; o günlerde “ağır hasta” olan Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, doktorların uyarısına rağmen hasta yatağından kalkmış ve 16 Ağustos 2003 tarihli yazısında, “Orası da vatan toprağıydı paşam” başlıklı bir yazı kaleme almıştı… Hem de; Çetin Doğan’ın “malûm dünya görüşü”nü ve “ideolojik sığlığını” yerden yere vurarak!..
Sadece Özkök de değil; Milliyet’ten Taha Akyol, 22 Ağustos 2003 tarihli yazısına “Generalin polemikleri” başlığını atmış, Tercüman’dan Nazlı Ilıcak, neredeyse tam sayfa yazıp, “Vatan Neresi?” diye sormuş, Hürriyet’ten Hadi Uluengin, “aynı günlerde “Vatan Yahut Silistre” demiş, Cengiz Çandar, 20 Ağustos’ta “Vatan toprağı tartışması”na girmiş, yine Tercüman’da Hasan Celal Güzel, 28 Ağustos tarihli yazısında “Tarihini bilmeyen general” başlıklı bir yazı yazmış!..
Sizin anlayacağınız, bu “aktüel” konuda, herkes gibi Asım Yenihaber de bir “eleştiri” yazısı yazmış!..
Demek istiyorum ki, konu “aktüel”dir!..
TUZUN KOKTUĞU YERDEYİZ!
Peki, bunu yazmakta “kamu yararı” var mı?.. Elbette var… Çünkü, sözlerin sahipleri, “kamuya malolmuş kişiler”dir ve onların eylem ve söylemlerini herkes bilmek ister!..
“Öz ve biçim dengesi”ne gelince… Mahkemeler özetle diyor ki; “Pireyi deve yapmayın!.. Eğer incir çekirdeğini doldurmayacak bir konuyu haddinden fazla büyütürseniz, basarım cezayı!”
Peki, bizim olayımızda “denge” aşılmış mı?.. Elbette hayır!.. Sadece bir “eleştiri” yapılmış, o kadar!..
Ama mahkeme, maalesef “yargı prensipleri”ni de dikkate almadan bir acayip karar veriyor…
Daha ne diyelim ki;
“Sözün bittiği yer”deyiz!..
“Et” kokarsa tuzlarsın, ya “tuz” kokarsa?!? İşte, tuz da koktu!..
“Kalem”lerimiz “silah”la vurulup, “tokmak”larla ezilmek isteniyor… Ama biz, “kalemin namusu”nu korumaya kararlıyız.
“Silah”lara ve “çifte standart”lara rağmen!..



Ertuğrul, yazmak boynunun borcu!
Hani, o günlerde yaptığımız telefon konuşmasında, “Vallahi hasta yatağımdan kalkıp bu yazıyı yazdım” demiştin ya… Hani, yazında; “İki gündür bütün basını dikkatle izliyorum… İtiraf edeyim; olayın farkına bir tek Cengiz Çandar ile Vakit gazetesi vardı… İdeolojik pasifizmden gözü iyice körleşmiş çevrelerden elbette bir tepki beklemiyordum…(!)… ‘Mehmetçik’in kanını Galiçya’da, Yemen’de akıttık. Niçin akıttığımızı hâlâ soruyoruz’ diyen bir paşanın bu kadar tarih bilgisinden nasibini almamış olduğuna inanmak istemiyorum… Mehmetçik orada kan verdi. Çünkü oraları vatan toprağı idi. Savunduğumuz yer vatandı” demiştin ya; aslında yazarımız Asım Yenihaber de aynısını yazmıştı… Ama, o yazılardan dolayı, kabak bizim başımızda patladı… Dünyada benzeri görülmeyen bir “tazminat cezası”na mahkûm olduk… Şimdi bir yazı daha bekliyorum senden… Hadi, mahkemenin kararının “ne kadar yanlış” olduğunu ifade eden bir yazı daha yaz… O zaman gösterdiğin duyarlılığı yine bekliyorum senden!..
Sadece senden değil;
“Yemen vatan toprağı” diyen bütün yazarlardan!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi