Rus Çarı İngiltere'ye ortak oldu!

Rus Çarı İngiltere'ye ortak oldu!

İngiltere'de 1997'de başlayan İşçi Partisi iktidarı geçtiğimiz 6 Mayıs'ta gerçekleşen seçimlerle sona erdi. Tony Blair ile başlayan ve Gordon Brown ile devam eden 13 yıllık iktidar, Muhafazakar Parti'nin genç lideri David Cameron tarafından sonlandırıldı.

Cameron'ın partisi seçimlerde 650 sandalyeli parlamentoda gerekli olan 326 sandalye kazanamasa da seçimlerde birinci geldi ve Liberal Demokrat Parti ile koalisyon kurarak başbakan oldu. Ekonomi politikalarında İşçi Partisi'nden kısmen ayrılan Muhafazakar Parti'nin dış politikada çok farklı bir değişikliğe gideceği beklenmiyor. Zira, Tony Blair'in Irak ve Afganistan işgallerini destekleyen Cameron ve partisi yeni dönemde de ABD'yle geleneksel ve stratejik ortaklığını sürdürecek.

Cameron'ın, önceki hükümetin “İsrail'in 1967 sınırlarına geri dönmesi” politikasını da devam ettireceği ancak İsrail'e karşı daha yakın duruş sergilemesi bekleniyor. Seçimlerden önce İngiltere'deki Yahudi toplumuna yönelik hazırlattığı afişlerde Cameron, HAMAS ve Hizbullah'la görüşmeyeceğini, İsrail'in güvenliği için herşeyin yapılacağını, savaş suçundan aranan İsrailli liderlerin İngiltere'ye serbestçe geleceğini” ifadelerini kullanmıştı.

Cameron'ın dışişleri bakanlığına getirdiği William Hague, yeni hükümetin İsrail'le daha da yakınlaşacağının bir başka göstergesi. Seçim kampanyasında İngiltere'deki Yahudi lobisinden finansal destek aldığı söylenen William Hague için The Jewish Chronicle gazetesi de dışişleri bakanlığına atanması nedeniyle memnuniyetini ifade etmişti.

Cameron başbakan olur olmaz, İsrail de Dışişleri Avigdor Lieberman'ın uluslararası hukuk danışmanı Daniel Taub'u Londra'ya gönderdi ve İsrailli liderlerin bu ülkeye serbestçe gelebilmelerini sağlayacak yasal değişiklikler yapması için İngiliz makamlarının erken davranmasını istedi.

Cameron ve Hague ikilisinin İsrail'e verdikleri sözleri yerine getirip getirmeyecekleri önümüzdeki haftalarda belli olacak. Çünkü koalisyon ortakları Liberal Demokrat Parti, İsrail'in Filistin işgalinden pek memnun değil ve Gazze katliamı sırasında İsrail'e silah ambargosu konulması çağrısı yapmıştı.

Liberallerin Ortadoğu'da dengeli ve adil bir siyaset izlenmesine yönelik muhalefetteki politikasında değişiklik olması beklenmiyor. En azından hükümetteyken İsrail'in uluslararası hukuku çiğneyen politikalarına karşı yumuşama gösterseler bile, Muhafazakar Parti'nin kayıtsız şartsız bir politika izlemesine izin vermeyeceği tahmin ediliyor.

Seçimlerde Muhafazakar Parti ve İşçi Partisi'nden sonra üçüncü sırada gelmesine rağmen, hükümetin kaderini belirleyen Liberal Demokrat Parti lideri Nick Clegg'in ilginç bir hayat hikayesi var. Seçimlerden hemen sonra hem Gordon Brown (İşçi Partisi) hem de David Cameron (Muhafazakar Parti) Clegg'e kendileriyle koalisyon kurmak için bir dizi vaatlerde bulundu, Clegg ise tercihini en fazla sandalyeye sahip Cameron'dan yana kullandı.

Nick Clegg kendisini 'enternasyonalist' olarak tanımlıyor ve liberal değerleri savunmasının arkasında da aile geçmişinin bulunduğunu söylüyor. Clegg, Rus, Alman, Flemenk ve İngiliz kanı taşıyor. Rus Çarlığı döneminde ülkenin aristokrat ailelerinden birinin kızı olan Clegg'in babaannesi Kira von Engelhardt 1917 devrimi sırasında ülkeden kaçarak İngiltere'ye yerleşti ve burada ünlü İngiliz fizikçi Hugg Clegg ile evlendi. Engelhart, Rus-Alman karışımı bir aileden geliyor. Kira von Engelhardt'ın babası ve Clegg'in büyük dedesi Ignaty Zakrevsky, Rus Çarlığı döneminde Başsavcılık görevinde bulunmuştu. Hollandalı annesinden dolayı Flemenk kanı da taşıyan Clegg'in babası İngiltere'nin en önemli bankerlerinden Avrupa'da farklı aristokrat ailelerin kanını taşıyan Clegg'in eşi de İspanyol asıllı.

Tüm gücünü ülke tarihinin en büyük bütçe açığını kapatmaya adayacak olan Cameron, tercihini Ortadoğu'da uluslararası hukuka aykırı davranan İsrail'den yana kullanırsa, İngiltere'nin Blair ile bozulan imajını daha da bozacak. Başbakan Yardımcısı Nick Clegg, İngiltere'nin yeni dönemde uluslararası arenada daha dengeli ve 'adil' bir dış politika izlemesi açısından Başbakan Cameron açısından büyük bir şans. Cameron'ın bu şansı değerlendirip değerlendirmeyeceğini önümüzdeki haftalarda daha da ısınacak olan uluslararası arenada göreceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi