Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Tayyip Bey, Recep Bey ve Kemal

Tayyip Bey, Recep Bey ve Kemal

Siyasi tartışmaların bir ayağının bundan böyle "Recep Bey", "Tayyip Bey" ekseninde süreceği anlaşılıyor.
Kılıçdaroğlu, kurultay konuşması ile bu tartışmanın fitilini ateşledi.
Ona göre Tayyip Bey, "yırtık ayakkabı ile hayata başlayan halktan" bir kişiliği, Recep Bey ise "siyaset içinde zenginleşen bir sima"yı sembolize ediyor.
Bunu kurultayda üst üste tekrar etti ve CHP delegelerini, istihza dünyasına taşıdı.
Sonra, eleştiriler gelince de altını doldurmaya çalıştı.
Yapılan yorum, bu istihzanın altını doldurmuş mudur tartışılabilir.
Tabii, bu tür isimle oynamalar, bumerang gibi karşıt oynamaları getirir.
Mesela CHP'liler, Kılıçdaroğlu yerine "Kemal" demeyi tercih ediyorlar.
Kemal geldi, Kemal gitti...
Bu yaklaşım mesela "Halkçı Kemal" ya da şimdilerde terk edilen "Gandi Kemal" de anlaşılabilir de; diyelim "Başbakan Kemal"de de anlaşılabilir mi? "Kemal'in CHP'si" mi daha iyi "Kılıçdaroğlu'nun CHP'si" mi?
"Kemal'in CHP'si" gibi bir ifade, sizde de "Çakıcı'nın yeri" gibi mafyatik çağrışım yapmıyor mu?
Kemal'den "Kemalist"i türetmeye ve CHP'de bir "Yeni Kemalizm" akımının başladığı görüşüne ne dersiniz?
Kimileri "Dandi Kemal"i ürettiler, "Gandi Kemal"den yola çıkarak...
Yani bir kere isimden istihza türetme yolunu açtığınızda, ağızlar torba değil ki büzesin noktasına gelinir.
Ben eminim ki, bir süre sonra Kılıçdaroğlu, böyle bir söz ürettiğine pişman olacak. En azından yarın Başbakan Erdoğan'la medeni bir münasebet kurması gerektiğinde, yüzü kızaracak.
Ben derim ki, insan birisinin yüzüne karşı söyleyemeyeceği bir şeyi arkasından da söylememeli.
Bu değerlendirmeleri yaptıktan sonra, Kılıçdaroğlu'nun Recep Bey ve Tayyip Bey'e yüklediği anlamlara yeniden dönmek isterim.
Çünkü orada, farklı bir şey de var, evet.
Şu soruyu sanırım Sayın Başbakan'ın kendisi de önemsememiş olamaz:
-Acaba halkta gerçekten "Recep Bey" ve "Tayyip Bey" gibi iki farklı algılama oluşmuş mudur? Yani Kılıçdaroğlu'nun bu sözlerinin, toplumun duygularında bir karşılığı var mıdır?
Bu sorunun cevabı eğer "Evet var" şeklinde verilirse, bunun arkasından "Böyle bir algı neden oluşmuş olabilir" sorusu gelecektir.
Şu bir gerçek ki, Başbakan ve çocuklarının gelir durumu, bir süredir medyanın ve siyasetin gündemindedir.
Olağanüstü bir zenginleşme iddiasıdır dolaşımda olan... Başbakan'la ilgili bu iddia, diğer bazı bakanlar için de söz konusu edilmektedir.
Kılıçdaroğlu usulü siyasette, bu temanın çok daha vurgulu biçimde ve medya imkânları devreye sokularak kullanılacağı muhakkaktır.
Bu temanın, epeyce bir yekûn tuttuğu malum olan, işsizlikle boğuşan, açlık-yoksulluk sınırları altında yaşayan insanları etkilememesi mümkün değildir.
Bu durumda ne yapılabilir?
Duymazdan, görmezden gelmek mi, savunma psikolojisine girmek mi, "Tencere dibin kara sizinki bizimkinden kara" yöntemine başvurmak mı, olan biteni bütün boyutlarıyla izah etmek mi? Hangisi?
Ben, toplumun gene önemli bir kısmının Tayyip Erdoğan'a olan güveni sürdürdüğünü düşünüyorum.
Yine, Tayyip Erdoğan'ın gayretlerinin takdir edildiği kanaatine de sahibim.
Ama, yüzer-gezer oy dünyasında bir gayr-ı memnunlar zümresi oluştuğunu da görmek gerekiyor.
Tayyip Erdoğan'ın, yola çıktığı zamanlardaki "Fukara duyarlılığı"nı kaybettiğini söylemek haksızlık olacaktır.
Aslında devlet imkanlarını yoksullara aktarmayı öngören farklı kanallar oluşmuştur. Sadece sağlık alanında yapılanlar, dar gelirli insanların üzerindeki önemli bir yükü kaldırmış olmalıdır.
Tayyip Erdoğan, yüreğini yokladığında orada, Kılıçdaroğlu'nun resmettiği "Karnı tok, sırtı pek, fukaradan kopmuş" bir insan tipinin bulunmadığını düşünecektir. Kılıçdaroğlu'nun Recep ve Tayyip ayrımına isyan edeceğini tahmin etmek zor değil.
Ama işte sizi, tam da en hassas olduğunuz noktadan vuran bir muhalefet lideri ile karşı karşıyasınız.
Ve "İnsanlar acaba ona inanır mı" gibi bir kaygı taşıyorsunuz.
İşte bu kaygı, toplumda bir şeyler olduğunun, olabileceğinin sizin yüreğinize olan yansımasıdır. Ben derim ki, o kaygıya kulak vermek gerekiyor.
"Benim halkla olan kalbi bağlarım o kadar diri ki, bunu hiçbir kılıç kesemez" diyebilmek önemli.
2002-2010... Bu sekiz seneyi bir kere daha gözden geçirmek gerekiyor bana göre.
"Tayyip Bey'le halk arasında neler yaşandı"ya bir kere daha bakmak...
Tayyip Bey'in ekibinde yer alanların halkla ilişkisine bir kere daha bakmak...
En uç temsilcilerin, Tayyip Bey adına halkta bıraktığı izlenime bir kere daha bakmak...
Muhalefet iyidir.
Şu açıdan ki, insanı kendi hayat defterine bir kere daha bakmak ve eksileri artı haline getirmek için zorlar.
Kılıçdaroğlu'nun Tayyip Bey'i, "Fukara dünyaya bir kere daha bakmak" için zorlaması, Tayyip Bey'in hayrınadır. Onun için belki de Tayyip Bey, Kılıçdaroğlu'nu şaşırtacak bir tepki verecek, "Kılıçdaroğlu'na teşekkür ederim, CHP'nin de fukara duyarlılığına gelmesi sevindiricidir" diyecektir.
Neden olmasın!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Taşgetiren Arşivi