Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Cevdet’i de öldürdüler

Cevdet’i de öldürdüler

Cevdet Kılıçlar’ı da öldürmüşler... Az önce aldım haberi... Bu yazıya oturmadan birkaç dakika önce...

Dünkü listede adı yoktu...

Tanıdık bir isme rastlarım korkusuyla, göz ucuyla baktığım listede...

Bildik bir isim göremeyince sevindiğimi, yüreğimin ferahladığını hatırlıyorum.

Böyledir bu işler... Bir yakınınıza, tanıdığınıza, arkadaşınıza değmemişse, felaketten bile sevinç devşirebilirsiniz. Küçük ve dayanıksız yanımız bu... İnsan yanımız belki de...

Hakan Albayrak’tan, Bülent Yıldırım’dan, Osman Atalay’dan, Süleyman Çakmak’tan endişe ediyordum. Tutuklandıkları haberine hem isyan etmiş, hem de sevinmiştim. En kötüsü de olabilirdi. Kaldıramayacağımız bir akıbetle karşı karşıya kalabilirdik. Şükür hayattaydılar. Nasılsa “diplomatik baskı” sonuç verecekti. Nasılsa serbest bırakılacaklardı.

Böyle düşünüyordum...

Öyle de oldu.

Bu yazıya oturmadan önce, peş peşe iki haber düştü ajanslara.

İlkinde, “İsrail’deki tutukluların serbest bırakıldığı” bildiriliyordu. İşte tahminlerimiz çıkmıştı. Döneceklerdi. Tutukluluklarının devamını gerektirecek bir durum yoktu. İsrail bunu göze alamazdı, neden olduğu rezilliği dünyaya anlatamazdı, falan...

İkinci haberde, Tük şehitlerin sayısının sekiz olduğu açıklanıyordu.

Nasıl yani?

Hızla listeye baktım. Cevdet’in ismini gördüm...

Cevdet Kılıçlar...

Kaç yıldır görüşemediğim “eski dost...”

Meğer o da gemideymiş...

Meğer İsrailli zorbaların açtığı ateş sonucu...

Bu yazıyı ilk şokla yazıyorum. Cümlelerim bozuk, düşüncelerim karmakarışık olabilir. Bu gibi durumlarda ne diyeceğini, nasıl tepki vereceğini bilemiyor insan. Şimdiden affınızı rica ediyorum.

Mavi Marmara yolcuları arasında Cevdet’in de bulunduğunu bilmiyordum.
Nerden bilecektim?

Kendisini bildirmezdi Cevdet. Varlığını gözümüze sokmazdı. Gösterişten, süsten uzaktı. Hep “gözden kaçmış” biriydi... Sükûneti, efendiliği, çalışkanlığıyla dikkatlere çarpan ama yaydığı “güvenle” hemen oracıkta unutulan biri...

İddiasızdı.

İddiasızlığını bile ölüm haberiyle duyuracak kadar iddiasız.

Meslektaşımızdı, evet...

İyi bir gazeteciydi. İyi bir insandı. Fedakârdı. Harika bir dosttu.

Bu “hassaları” sonsuza kadar çoğaltabilirsiniz. Hiçbiri sırıtmaz Cevdet’te... Ne söyleseniz eksik kalır.

Mesleğe adım attığı yılları hatırlıyorum.

Hep aynı sükûnet, hep aynı gösterişsizlik... İki ayrı mevkutede birlikte olduk. Ben sayfa çiziyordum, o “stajyer” kontenjanından haber kovalıyordu.

İzleyen yıllarda iyi, çok çok iyi bir gazeteci oldu.

Bir ara Almanya’ya gitti. Gitmek zorunda kaldı... Hakkımızda açılmış davaların sorumluluğunu üstlenerek gitti üstelik... Bizi “28 Şubat çetesi”nin insafına bırakmadı... “Rahşan Affı”ndan sonra dönebildi...

Şimdi öğreniyoruz ki, İsrailli zorbaların kurşunlarına hedef olmuş...

Üzüntümüz sonsuz!

Haydut devlet bunun hesabını nasıl verecek?

Cevdet’imizi nasıl geri getirecek?

Şehidimize rahmet, zorbaya milyonlarca kere lanet...

NOT: Bu yazı dün yayınlanacaktı. Mustafa Kartoğlu’nun “Bir umut... Cevdet yaşıyor olabilir” uyarısı üzerine sayfadan ve internet baskısından çıkarıldı. Umudumuz, hepi topu 24 saatmiş. Bu kadarmış

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi