Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

İnsanın işkence göresi geliyor

İnsanın işkence göresi geliyor

Propaganda çarkı böyledir... Dönmeye başladı mı hem gerçeği kaybedersiniz, hem de muvazeneyi...

Bu çarkı, galiba en iyi, İsrail çeviriyor.

Bir de, bizim, kendisine “amiral gemisi” adını veren ulusal gazetemiz Hürriyet...

Bizimki çevirmiyor da, çevirenlere lojistik sunuyor...

Kaç gündür, birinci sayfasından, İsrailli komandoların “ağlayan, zırlayan ve insanda merhamet duyguları uyandıran” fotoğraflarını yayınlıyor... Sanki pikniğe giderken saldırıya uğramışlar da, oradan bize mesaj gönderiyorlar, “Bakın, nasıl da haksızlığa uğradık” gibilerden...

Bu fotoğrafları görenler, eminim, “Ne işi vardı komandoların o gemide?” sorusunu soramayacaklar.

Ben de soramadım.

Utandım...

Dünyanın en seçkin ordusunda görev yapan özel eğitimli, özel donanımlı, muhtemelen zekâca üstün İsrailli komandoları böylesine şoka sokup “zırlatan” ne olabilir? Nasıl bir güçle karşılaştılar? Ne tür bir mukavemet gördüler? Yüzlerindeki “nükleer yanık izleri” nasıl oluştu?

Bakıyoruz ve musluk borularından elde edilmiş iki demir çubuk, bir sapan ölüsü, üç beş sandalye kırığından başka bir şey göremiyoruz...

Bir de, ellerinde sopalar, kapı arkasında alesta bekleyen “kirli kara sakallı, terörist kılıklı” yardım gönüllüleri.

Bunlar mı askerleri bu hale getirdiler?

İyi de birader, ortada 9 ölü, alnının çatından vurulmuş gazeteciler, bütün kemikleri un ufak edilmiş yardım gönüllüleri ve işkence görmüş yüzlerce tutuklu var... Bunlar nasıl oldu?

Buna ilişkin bir fotoğraf yok mu elinizde?

Fotoğraflar yayınlanır yayınlanmaz, bir İsrailli yetkili, “Hah işte... Biz de bunu anlatmaya çalışıyorduk. Hürriyet gazetesi, tezimizin haklılığını ispat ediyor” gibilerden bir açıklama yaptı.

İsrail’in anlatamadığını, sağ olsun Hürriyet anlatmıştı.

Hem de daha “vazıh” (!) bir biçimde...
İyi etmişti de, ortada bir de “fotoğrafların kaynağı” tartışması var.

Hürriyet yetkilileri (ve bazı tetikçi yazarları) “Biz bu fotoğrafları İHH’dan aldık, Fehmi Koru’ya ne oluyor?” diyor... İHH yetkilileri “Biz bu kadarını vermedik. Başka kanallardan almış olabilirler” diyor.

Kim gerçeği söylüyor, bilmiyoruz.

Fakat aynı Hürriyet, önceki gün, fotoğraf hadisesinden de vahim bir “gazetecilik başarısına” imza attı. Ne mi yaptı? Tuttu, yine birinci sayfasından, İsrail’deki “sorgu çadırı”nın cep telefonu kamerasıyla çekilmiş görüntülerini yayınladı.

Hani, Mavi Marmara yolcularının “Baskı gördük. Bize işkence yaptılar. İlaçlı su içirdiler. Psikolojimizi bozdular!” dedikleri derme çatma sorgu mahbesi...

Hürriyet gazetesine bakarsanız, ortada öyle “derme çatma” diyebileceğimiz türden bir yapı yok... Aşdod Limanı yakınlarına kurulmuş iki devasa çadır. Tepede kameralar. Her masada İçişleri Bakanlığı’ndan iki adet sivil memur, BM gözlemcileri, tercüman... Her şey şahane... Ortalık pırıl pırıl... Tutuklular için, neredeyse her “konfor” düşünülmüş.

Hürriyet’in iddiasına göre, sorgudan önce tutuklulara brifing (yani moral) verilmiş: “Merak etmeyin ve sinirlerinize hakim olun. BM sizi izliyor...”

Sorgu faslı da şahane...

İçişleri Bakanlığı memurlarından biri sorguyu yaparken, diğeri mikro kamerayla tutukluların fotoğrafını çekiyor. Sorgusu bitenler, “poliklinik” olarak hazırlanmış diğer çadıra alınıyor; herhalde “tedavi ve psikolojik yardım” için...

Öyle güzel bir ortam ki, insanın İsrail’e gidip işkence göresi geliyor.

Tamam, büyük bir gazetecilik başarısı gösterip İsrail’in güya gizlediği fotoğrafları ele geçirdiniz. İyi ettiniz de, “İsrail’de zulüm yokmuş” dedirten bu görüntüler de ne oluyor?

İsrail bile bu kadarını beceremedi. Size ne oluyor?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi