"Olan olmuştur, olacak olan da olmuştur o gece"

"Olan olmuştur, olacak olan da olmuştur o gece"

Hakikat akıl almaz derecede hayâsız bir taarruz altında. İnanılır gibi değil, ama bazı kimseler şu acayip hikâyeye inanmamızı bekliyorlar: Masum İsrail donanması –savaş gemileri, denizaltılar, zodyaklar, helikopterler- açık denizde kendi halinde sakin sakin yol alırken Mavi Marmara denilen yolcu gemisinin soda şişeli ve sopalı vahşi saldırısına uğradı. Dişlerine kadar silahlı gariban İsrail komandoları neye uğradıklarını şaşırdılar ve o şaşkınlık içinde Mavi Marmara yolcularını yayılım ateşine tutarak 9 kişiyi öldürdüler, 50 kişiyi yaraladılar. Öldürülen ve yaralanan zalim insani yardım gönüllülerini boşverip mazlum İsrailli katillerin derdine yanmalıyız... Yuh!

Bu iğrenç propaganda beni hasta ediyor, midemi bulandırıyor. Şifa niyetine Sadık Battal'ın Mavi Marmara'yla ilgili yazısını tekrar tekrar okuyorum. Size de okumanızı tavsiye ederim.

İşte, "Derviş Devrimcilerin Kuru Ekmeği İnsanın Yolunu Aydınlatıyor" başlıklı o yazı:

"İnsanlık tarihi Hakkın, hukukun ve adaletin, putlarla mücadelesinin tarihidir tam da. Cenabı Hak, insanlara, dünya hayatında hukukun ve adaletin mümkün yollarını Peygamberlerimizin rehberliğinde apaçık anlattığı kutsal kitaplarında, insanın mutluluğuna ve huzuruna giden hukuk ve adalet yolunun, Allah'tan başka ilahlara tapmamaktan geçtiğini şüphesiz bildirmiştir.

İnsan, tarih boyunca birçok kez yoldan çıkmış ve sapıtmıştır. Sapmanın küreselleştiği anlarda yeniden gönderilen Peygamberler aracılığıyla insan bir kez daha yola, erkana, edebe, hukuka ve adalete davet edilmiştir. Allah, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa'yı, insanın yolunu aydınlatması, insana köprüden önce son çıkışı göstermesi için son peygamber olarak göndermiştir.

Vakit hızla ilerlemiş, insan, Allah'tan başka ilah olmadığını unutmaya, başka ilahlar aramaya başlamıştır bir kez daha. Bir kez daha eskiye, nefsi olana dönüş başlamıştır.

Sadece ve daima Allah'a ait olan güç, Peygamber Efendimizden sonra, bir vakit gelmiş insandan bilinmeye başlanmış, tam bu noktada Hakkın, hukukun ve adaletin, hayata geri dönmesi için İmam Hüseyin ve ailesi Kerbelaya hareket etmiştir. İnsan, Sevgili Peygamberimizin sevgili ailesini hak ve adalet arayışında, Kerbela çöllerinde yalnız bırakmış ve bu utancı o gün bugün sinesinde taşımıştır. Otoritenin ve gücün tek ve mutlak sahibi Allah'ı unutanlar, ömrü veren de ömre ömür biçen de sadece Allah'tır hakikatini unutup, şu fani dünyada, oyun ve eğlence için gönderildiğimiz uyku dünyasında, fazladan bir üç gün daha kalabilmek umuduyla, yalan dünyanın yalan güç ve otorite odaklarına / zamane yezitlerine Allah'tan utanmadan yaltaklanarak kendilerine verilen süreli ömrü boşa harcamışlardır.

Sevgili Peygamberimizin torunları, Allah'ın arslanı İmam Ali'nin çocukları, Kerbela çöllerinde şehit olmayı göze almamış olsaydı, insanlık adalet duygusundan, bir ütopya olarak dahi olsa mahrum kalırdı. Kerbela olmasaydı, maazallah,Yezit ve sonraki bütün yezitler, sureti haktan görünebilirdi insanın gözüne, bu da insanlığın topyekun helakı olabilirdi, doğrusunu elbette Allah bilir.

Kerbela, iyi ile kötünün, doğru ile yanlışın, hak ile batılın, adalet ile adaletsizliğin, cennet ile cehennemin somutlaştığı ve geri dönülemez biçimde çatıştığı andır. Yerlerin ve göklerin tek sahibi Allah ve İnsanlığa gönderdiği son kutsal kitabı Kur'an, çatışmanın şahididir. 31 mayıs 2010 tarihinde şafak sökmeden 'Akdeniz'in ufka doğru kızıla çalan mavisi'ne yerler gökler şahittir.

İmam Hüseyin'in ve ailesinin şehadetiyle dünya hayatında varolmayı sürdüren adalet ve Hak duygusunu hayata yeniden hakim kılmak ve insana bir kez daha emanet etmek isteyen Allah, askerleri ve melekleriyle hıncahınç dolu Mavi Marmara'nın, Akdeniz'e doğru, Hakka doğru, adalete doğru hareketine izin verdi o gece, bize de herşeyi apaçık gösterdi. O muhteşem gecenin biz de şahidi olmak istiyoruz, bizi de o gecenin ebediyyen şahidi kıl ya Rabbi.

Furkan Doğan ve 8 arkadaşımız şehitlikle ödüllendirildi o gece. Furkan, Kur'an'ın öbür adıdır. iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı, hak ile batılı, adalet ile adaletsizliği, cennet ile cehennemi bir kez daha ebediyyen birbirinden ayıran Furkan, Mavi Marmara'nın rehberiydi o gece.

Allah, insanı bir kez daha özgür ve şerefli kıldı o gece.

Özgürlük ve şeref, Allah'tan insana bir kez daha armağan edildi o gece.

Tek bir esir kalmayıncaya dek, tüm insanlık özgür oluncaya dek, Mavi Marmara yoluna devam edecek.

Allah'tan geldik, Allah'a döneceğiz hakikatini, bir kez daha ve geri dönülemez biçimde gördük o gece.

Allah var, keder yok... Olan olmuştur, olacak olan da olmuştur o gece."

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi