Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Ne işim var Tanzanya’da?

Ne işim var Tanzanya’da?

Tanzanya’dayım... İnsanda, “Ne işim var ulan benim burada?” duygusu uyandıran bu ülkeye ilk gelişim...

Bir daha gelir miyim?

Burasını şimdilik boş bırakıyorum.

İnsan gidip gördüğü yerleri yazar... “Bu geziyi ayarlayan THY yetkilileri muhteşem işler başarıyor kıta Afrikasında” türünden laflar eder. Afrika insanlarının sıcaklığını ve konukseverliğini anlatır. Tropikal iklimden ve Zenzibar adasından dem vurur. “Burası bir Cumhuriyet sevgili okuyucular; Müslümanlar ve Hristiyanlar karışık yaşıyor. İnsanlar yoksul. Gelen sömürmüş, giden sömürmüş. Kimse bir çivi çakmamış” filan der...

Bunları diyorum...

İnsanlar hakikaten de yoksul...

Hakikaten de THY acayip işler başarıyor burada.

İlaveten vahşi tabiat, sekiz saatlik uçak yolculuğu, güler yüzlü insanlar, safariciler, aslan severler, kaplan izlemeye can atanlar, fil heveslileri, nesli tükenmekte olan maymun cinsini yerinde görmek tutkusuyla yanıp tutuşanlar, ağır yağlı yemekler, karışık mutfak düzeni, eski kabile evleri, Toyota çılgınlığı, şu bu...

Hepsi iyi hoş da, internet yok.

İlk gün yazımı yollayamadım. İnternet bağlantısı bir ara gelir gibi oldu; uygun bir posta göndericisi ararken koptu. Kopuş o kopuş...

Bu satırları, Klimanjaro Oteli’ndeki odamda yazıyorum. Bir taraftan da televizyonda İtalya-Paraguay maçını izliyorum. Bir bağlantı kurabilirsem, ertesi güne bırakmayacağım, erkenden yollayacağım yazımı...

Bu Klimanjaro’nun Hemingway’le alakası yok.

Kemal Kılıçdaroğlu’yla da alakası yok ama benim canım orada bıraktıklarımı, yani “iç politikamızın kısır ve verimsiz gündemini” yazmak istiyor.

Daha doğrusu, Etro Kemal’i yazmak istiyor.
Madem “yandaş” etiketinden kurtulamıyoruz, iyice hakkını verelim bari.

Seyahate çıkmadan önce, bir beyanatını okumuştum arkadaşın. Bir yurt gezisinde konuşmuş... Araya “havuzlu villa”, “Recep Bey”, “haramzadeler” gibi, nafile bir mizah çabasının ürünü olan sözcükleri sıkıştırmayı da ihmal etmemiş tabii.

Ne yapacakmış biliyor musunuz hem devrimci, hem Atatürkçü, hem de Etro gömlek sahibi Kemal Bey?

İktidara gelirse “taşeron uygulamasına” derhal son verecekmiş. Bu taşeronlar değil miymiş işçiyi sömüren, emeği yok pahasına satın alan, yoksul halkımızı daha da yoksullaştıran... Bağrından Kemal Atatürk’ler çıkaran bu toplum buna daha ne kadar izin verecekmiş?

Böyle laflar ediyor...

Böyle laflar ettiği için de, söyledikleri “görülmemiş devrimci bir buluş” muamelesi görüyor, utangaç taraftarları marifetiyle...

Hadi biz yandaşız... Yüzsüz utanmaz arlanmaz adamlarız... Adam ne söylese “refleksle” karşı çıkıyoruz.

Peki siz, ucuz bir popülizm olmaktan öte bir anlam ifade etmeyen bu lafların neresinde “devrimcilik” vehmettiniz?

Ne yani, Kemal Bey’iniz iktidara geldiğinde, “piyasa”nın dışında “başka bir piyasa gerçekliğine” göre mi hareket edecek?

Nasıl olacak?

Benim sabrım yok...

Bu “devrimci buluşun” hayata geçmesi için o kadar bekleyemem.

Kemal Bey’iniz önce CHP belediyelerindeki taşeron uygulamasına son versin... Bakalım, görelim, verdiği sözün samimiyetini test edelim... Devri iktidarında ne yapacağını ya da yapamayacağını sonra konuşuruz.

Ben Tanzanya’dan dönünceye kadar halledin bu işi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi