Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

İsrail’in derdi, CHP ve BDP’yi niye gerdi?

İsrail’in derdi, CHP ve BDP’yi niye gerdi?

Hani bir “türkü” vardır ya; “Dert bir değil, elvan elvan... Derdim çoktur, hangisine yanayım” der ya, Türkiye’nin dertleri, problemleri o kadar çok ki, hangisini yazalım, hangisine yanalım?..
“Yargı” cephesindeki “son derece cür’etkâr” girişimleri mi, yoksa “PKK’nın terörist eylemleri”ndeki tırmanmayı mı yazalım?..
Ya, BDP’nin “Hükümet” aleyhinde vermeyi plânladığı “gensoru önergesi”ne ne diyelim?!?.. Hele, hem “gensoru önergesi” vermeye hazırlanıp, hem de “hedef gösterilmek”ten yakınmalarını duyunca, acı acı güldüm..
“Hedef gösterecek” ne diyor ki Başbakan?..
Söyledikleri gayet net ve açık:
“Bir süredir terör örgütünün saldırılarına hız verdiğini görüyoruz. Dün Şemdinli’de bir Mehmedimiz şehit oldu. Tunceli’de sivil araca saldırı sonucu 13 Mehmedimiz yaralandı. Osmaniye’de Teğmen Cumhur Akdağ’ın eşi Pınar Akdağ hayatını kaybetti. Terör eylemleriyle cana kastetmek, insanları katletmek, büyük bir vahşettir. Oradan nemalanarak siyaset yapmak, hiçbir zaman barışı getirmez... Barış barış demekle barış gelmiyor. Terör örgütüyle direkt ya da endirekt irtibatı olanlar bu ülkeye barış getiremezler. Milleti aldatmak mümkün değil.”
Devam ediyor sözlerine:
“Türkiye ekonomisi büyük bir atılım yapıyor. Şu anda Türkiye, milli birlik ve kardeşlik projesiyle Türkiye teröre çözümler üretiyor, birliğimizi kuvvetlendiriyor.
İşte böyle bir zamanda terör örgütü çıkıyor, kardeşlerin arasına nifak sokmak için devreye giriyor. Terör örgütü benim Kürt vatandaşlarımın asla sözcüsü değildir, olmayacaktır. Terör örgütü açık biçimde kirli oyunların parçasıdır.
Silah baronları çözümsüzlük istiyor... Türkiye çetelerin, terör örgütünün değil, statükonun değil, milletin rotasındadır. CHP, MHP, BDP, örgüt ve İmralı... Karşıda AK Parti. Bunu bizzat müzakerelerde yaşadık. Oy kullanamadılar.”
Peki, kullandılar mı?..
Anayasa Değişikliği Paketi’ndeki “Siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştıran” maddeye olumlu oy kullandılar mı?..
“12 Eylül darbecilerinin yargılanmasını” öngören maddeye oy kullandılar mı?..
YANLARINA KÂR MI KALACAKTI?
CHP, zaten Meclis’i terketti!.. MHP ise, hiç olmazsa oylamaya katılıp, “hayır” dedi!..
Peki ya BDP?..
Hani, “tavşan boku gibi; ne kokar, ne bulaşır” derler ya, BDP’nin tavrı da aynen öyle oldu...
Oylamalar esnasında, nerelerdeydiler acaba?..
“Varlık”ları da belli değildi, “yokluk”ları da!..
Ne yani; hem “partilerinin sık sık kapatılması”ndan şikâyet edip, hem de oylamaya katılmayan BDP’nin yaptığı yanına kâr mı kalacaktı?..
Tayyip Erdoğan, bu tutarsızlığı halka anlatmayacak mıydı?.. “Görün ey Kürt kardeşlerim; sizi temsil ettiğini iddia eden bir parti, son derece ilkesiz davranıyor” demeyecek miydi?..
Elbette diyecek, “maske”leri düşürüp, halka “gerçek”leri gösterecekti!..
Beyefendiler rahatsız olmuş bundan!..
BDP Hakkari Milletvekili Hamit Geylani, dün TBMM’de düzenlediği basın toplantısında demiş ki;
“Başbakan, partisinin grup toplantısında bir kez daha partimizi hedef göstermiştir!..
Oysa, bu ülkede yaşanan tüm hukuksuzlukların, tırmanan savaşın, akan her kan damlasının ve annelerin gözyaşlarının tek sorumlusu kendisidir.”
El insaf… Kalkıp da “Başbakan’ın avukatlığı”nı yapacak değilim...
Ama, şu “suçlama”yı hakedecek ne yapmıştır Başbakan, diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Gerçekten ne yapmıştır?..
“Demokratik açılım” sürecini başlattığı halde, bunu “Habur’da gövde gösterisi”ne dönüştürüp, “sürecin baltalanması”na yol açan “BDP’liler” değil midir?..
Başbakan; “Biz Hamas’ı terör örgütü olarak görmüyoruz” deyince, “Biz de PKK’yı terör örgütü olarak görmüyoruz” diyen “BDP’liler” değil midir?..
BDP’lilerin “terör örgütü” olarak görmedikleri PKK’nın, özellikle son haftalarda “kanlı saldırı”larını arttırması nasıl izah edilir?..
EYLEM VE SÖYLEM PARALELLİĞİ
Şu hâle bakın;
“Terör devleti İsrail’in terörist askerleri”, hem de “uluslararası sular”da, 31 Mayıs sabahı yardım gemilerine saldırıyor, 9 sivil insanı katlediyor, aynı günün gecesinde ise “PKK terör örgütü”nün militanları İskenderun’daki Deniz Üssü’ne saldırıp, 6 askerimizi şehit ediyor!..
Ne yani, bu “zamanlama”ya ve “saldırı paralelliği”ne dikkat çekip, “PKK, İsrail’in güdümünde” demeyecek miyiz?..
Hem, biz demesek ne değişir ki?..
“Eylem paralelliği” ortada!..
İsrail de “deniz”de saldırıyor, PKK da!..
İsrail de 31 Mayıs’ta saldırıyor, PKK da!..
Sonrasını da söyleyelim:
Özellikle 31 Mayıs’tan sonra, İsrail’in dünyada yalnızlaştığı ve zor durumda kaldığı biliniyor...
İşin enteresan tarafı; “İsrail sıkıştığında” hemen PKK giriyor devreye!..
“Asker”lere saldırıp, dikkatleri “İsrail’den uzaklaştırmak” istiyor!..
Aralarında “gizli bir anlaşma” mı var acaba?.. Yoksa, PKK zaten “İsrail’in kucağında” mı?..
Ne gariptir ki;
Başbakan, ne zaman İsrail’i hedef alan sözler sarfetse, cevap, ya CHP’den geliyor, ya BDP’den, ya da PKK’dan!..
Peki bu, “gizli bir ilişki”nin kanıtı değil midir?..
“İsrail’i hedef alan” sözlere niye CHP veya BDP, ya da PKK cevap veriyor?..
İsrail’in derdi onları niye geriyor ki?..
DÜĞMEYE BASAN İSRAİL Mİ?
Bu durumda; Başbakan şu sözleri sarfetmekte haksız mıdır;
“Çetelerle, mafyayla üzerimize geldiler. Terör örgütleriyle üzerimize geldiler. Zaman oldu, hukuku çiğnediler. Zaman oldu, iftira ve ithamlarla bizi baskı altına almaya çalıştılar!.. ‘AK Parti kaybetsin de, Türkiye’ye ne olursa olsun’ dediler!”
Ne yani, böyle değil mi?..
“Henüz deşifre olmamış gizli plan”ın hedefinde AK Parti iktidarı yok mu?.. Bütün amaç, “Hükümet’i düşürmek” değil mi?..
Bakın CHP’nin söylemlerine...
Bakın BDP ve PKK’nın eylemlerine!..
PKK, “terör eylemlerini tırmandırmaya” çalışırken, BDP de “Başbakan hakkında gensoru önergesi” verip, “Hükümet’i düşürmeyi” hedefliyor, iyi mi?!?..
Tamam, bu amaçlarına ulaşamazlar!..
Ama, açığa çıkan “niyet”leri bu!..
Bu niyetlerini gerçekleştirmek için CHP ve BDP “siyasî argümanları” kullanıyor, PKK ise “kurşun”larını!..
Tabii, “yüksek yargı”yı da unutmamak gerekir!..
Onlar da, “Hükümet’i zor durumda bırakmak” için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar!..
Şu hale bakın;
Her daim “bağımsız” ve “tarafsız” oldukları söylenen, kararlarını “hukuk çerçevesi” içinde verdikleri bildirilen hakimler, “Ergenekon sanıklarını tahliye etmedikleri” için “para cezası”na mahkûm ediliyorlar!..
Anayasa Mahkemesi desen, ayrı bir dert!..
“Anayasa değişikliği paketinin iptali” için, devreye giren girene!..
Deniz Baykal mı dersin, Seyfi Oktay mı dersin, Fulya Kantarcıoğlu’na açılan telefonlar mı dersin; öyle bir rezalet ki, 32 kısım tekmili birden!..
Merak ediyor insan!..
İsrail “düğme”ye basmıştır da, “robot”lar harekete mi geçmiştir?..
“11 üye” ne yapacak şimdi?..
Bazılarının “görüş”leri belli!..
Yani, “ihsas-ı rey”de bulundular!..
Böyle bir “mahkeme”nin vereceği karara “hukukî” veya “adil” diyebilir misiniz?..
Anayasa Mahkemesi Raportörü Osman Can’ın dediği gibi; Hükümet, mahkemenin vereceği kararı “yok” hükmünde sayıp, “referandum”a gitmeli değil mi?..
Yine Osman Can’ın deyimiyle;
“Anayasa Mahkemesi’nin atacağı adım, Mahkeme’nin attığı adım değil, 11 kişinin siyasî eylemi olacaktır... Dolayısıyla siyasî eyleme karşı, siyasî tepki ortaya çıkar!”
HEDEF, AK PARTİ’SİZ TÜRKİYE!
Bu ne biçim memlekettir ki;
Bütün kurumlar “kaos” peşinde!..
Herkes “kaos üretmek”le meşgul!..
Söyleyin Allah aşkına;
Amerika’daki “Neokon”ların, Türkiye’deki “Ergenekon”ların, siyaset ve yargıdaki “baron”ların talepleri, tam da “Mişon’ların talep”lerine uymuyor mu?..
Onların amacı da;
“AK Parti’siz bir Türkiye” değil mi?..
Lütfen “zamanlama”ya dikkat;
Tayyip Erdoğan başkanlığındaki AK Parti Hükümeti, şu günlerde “tarihî bir karar” arefesinde bulunuyor!..
İsrail, eğer “BM’deki Soruşturma Komisyonu’na üye vermez” ise, “İsrail’le olan askerî ve ekonomik tüm anlaşmaları dondurma”yı planlıyor!..
Yani; Büyükelçi, Tel Aviv’e gönderilmeyecek!..
Uçak ve tank modernizasyonu projeleri rafa kaldırılacak!.. İstihbarat paylaşımı yapılmayacak!..
Tam da bugünlerde;
PKK’nın “terör eylemleri”ni tırmandırması, BDP’nin de; hem “hedef gösterilmek”ten şikayet edip, hem de “gensoru önergesi” vermeye hazırlanması, “son derece manidar” değil mi?..
BDP ne yapmaya çalışıyor?..
“Kürt halkı”nın mı avukatlığını yapıyor, yoksa “Tel Aviv’in avukatlığı”nı mı?..
“Hükümet’e muhalif” olmak, elbette herkesin en tabii hakkıdır...
Ama bu, tam da “İsrail’in sıkıştığı” günlerde yapılıyorsa, işte orada durup, biraz düşünmek gerekir!..
İsrail’in derdi, BDP’yi niye gerdi?..

Yargı bağımsız mı, bakımsız mı?
Malûm, “abluka” kelimesini son zamanlarda daha sık duymaya başladık... “İsrail’in kanlı saldırısı”ndan sonra, Gazze’ye uygulanan “abluka”yı, yeniden hatırladık!..
Yeni yeni öğreniyoruz ki, meğer “Ergenekon hakimleri” de büyük bir “abluka” altındaymışlar!..
Şu hâle bakın; Seyfi Oktay ile görüşen Ali Hadi Emre, taktik veriyor Seyfi Dede’ye:
“Siz, bir akşam alıkoyun Köksal Şengün’ü!.. Esir alın onu, esir!.. Birkaç saat esir alın, başka yolu yok!”
Gelin, görün ki; “mahkeme kararı”yla dinlenen bu telefon görüşmeleri konusunda hiç kimseden çıt çıkmıyor!..
Ne enteresandır ki; bu konuşmaların yayınlandığı gün, bir haber daha çıkıyor gazetelerde: “Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Ergenekon sanığı Mehmet Haberal’ı tahliye etmeyen 9 hakime 1500’er lira tazminat cezası verdi.”
Merak ediyor insan... Bu hakimler “sahipsiz” mi?..
Bu hakimler “bağımsız” mı, yoksa “bakımsız” mı?..
Hiç kimse bakmıyor da!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi