Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yine Ergenekon

Yine Ergenekon

Yüzlerce klasörden söz ediliyor. Yurtiçinde ve yurtdışında uzantıları olan bir örgüt söz konusu.. Bu işi birkaç savcıya, birkaç polise emanet edemezsiniz..
Kesinlikle bu soruşturma için özel bir bütçe tahsisi gerek.. Bu soruşturma için ayrı bir mekân gerek. Mevcut binada bu dosyaları yayıp çalışacak zemin yok.. Savcının emrine birçok yardımcı savcı tahsis edilmesi ve bu büroda çalışanların isimlerinin büyük ölçüde gizli tutulması ve güvenliklerinin sağlanması şart. Bir emekli emniyetçi ile konuşuyorum da, bu iş normal mesai ile yapılacak bir iş değil. 24 saat çalışmak gerekiyor.
Mesela savcının emrinde özel bir basın bürosu kurulması gerekiyor. Aktif bir basın müşaviri. Basında çıkan haberlerin, internetin yakın takibe alınması, geçmişe dönük arşiv çalışması yapılmalı, iddia sahiplerinin ifadelerine başvurulması, yanlış bilgilerin düzeltilmesi, yani halkın yanlış bilgilendirilmesinin önüne geçilmesi ve hukuk ihlallerinin önüne geçilmesi gerekiyor..
Bu ve benzer olayı daha önce soruşturan birçok emekli ya da başka yerde görevli savcı, emniyetçi, istihbaratçı vardır. Bunların da geçici görevle, soruşturma kapsamında savcı ile birlikte çalışmasının sağlanması gerek..
“Savcılık hâlâ iddianameyi hazırlamadı” diyorlar. Nasıl hazırlasın?. Şimdi elini çabuk tutup, inceleme tamamlanmadan iddianameyi hazırlayacak. Bu durumda daha sonra ek iddianameler hazırlayacak.
Merak ediyorum; savcılık yurtdışı uzantılarını nasıl tesbit edecek. Yurtdışına gitmesi gerek. Ya da Yurtdışından bilgi istemesi, daha önce bu tür operasyon yöneten yabancı meslektaşlarının bilgi ve tecrübelerinden o dava dosyalarından yararlanması gerek.. O metinleri ve söz konusu görüşmeleri kim tercüme edecek. Bu seyahatleri kim organize edecek..
Bir iletişimci ile konuşuyorum da, bu konu ile ilgili olarak o arkadaş diyor ki; e-Yargı, e-İstihbarat kapsamında yapılacak çok şey var. Mesela, belki, konu ile ilgili yargılama bilgi ve belgelerinin yer aldığı özel bir internet sayfası açılabilir.. Eğer devlet, bu Mafia, çete ve Terör, Uyuşturucu konusu ile ilgili bir ihlal ihbar hattı açsa, özellikle internet üzerinden çok sayıda ihbar ve itirafın bilgi ve belgenin bu adrese gönderileceğini düşünüyorum. Yine telesekretere bağlı telefon kayıt sistemi, posta adresi.. Bana kalırsa denemeye değer.. Gelinen noktada eskiden bu yapının içinde yer almış birçok kişi, elindeki bilgi ve belgeleri bu adrese gönderebilir.. Bu bilgi ve belgeler ayıklanarak ve incelenerek ciddiye alınacak nitelikte olanlar takip edilebilir.. Kişilere ihbarları karşılığı, özel bir şifre verip, verdikleri bilgilerle ilgili olarak bu güvenli haberleşme odasından bilgi verilebilir ya da ek bilgi istenebilir..
Bu çetelerin anne-babaları, eşleri, çocukları, hatta sisteme yakasını kaptırıp kendini kurtaramayan tetikçiler bile itirafçı olur.. Aslında bu iş bitse, kendileri de kurtulurlar. Bu şekilde hem dünyalarını, hem de ahiretlerini berbat ediyorlar..
Koskoca Meclis ve Hükümetin altından kalkmakta zorlandığı bir işi, bir savcıya yükleyemezsiniz..
Savcılık makamına MİT ve Emniyetten bilgi akışı sağlanması gerek.
Bir askeri şahısın silahlı çete oluşturduğu iddia ediliyor ve bu ilişkileri muvazzaf olduğu döneme kadar uzuyor.. Askeri istihbaratta bu konuda bilgi olmaması mümkün mü? İdari hiçbir işlem yok mu? O zaman askeri istihbaratta çok büyük bir zaafiyetten söz etmek mümkün. Bu işler bir dönem ayyuka çıkmıştı, bazı iddiaları sağır sultan bile duydu. Eğer askeri makamlar bu işi soruşturma gereği duymamışlarsa, bu da ciddi bir ihmal.. Askeri depolardan “silah ve bombaların çalındığı” iddiası var ortada. Peki bu işin kaydı yok mu, bu silahların eksikliği hiç fark edilmemiş mi? Bu nasıl bir disiplin.. Bu bilgileri kim alıp yargıya teslim edecek..
Savcılık ihtiyaç duyduğu kişilerden danışmanlık desteği alabilmeli. İstihbarat desteği sağlanabilmeli, uzman bir ekip tarafından operasyon desteği ve elde edilen bilgi ve belgelerin deşifre ve analizini sağlayacak bir teknik ve uzman kadroya sahip olabilmeli.. Değişik illerdeki uzantılar konusunda yardımcı savcılar olay yerinde inceleme yapabilmeli, ifade alabilmeli. Bu dava, bundan sonra benzer davalar için örnek teşkil etmeli..
Peki, Adalet Bakanlığı'nın bu yönde bir çalışması var mı?
Savcılık böyle bir talepte bulundu mu?
Bakın, bu iş savsaklamaya gelmez.
Bu iş sıradan, herhangi bir dava değil..
Ergenekon, derin gerçeğin devede kulak mesabesinde bir ayrıntısı. Ama ipin ucu bırakılmayacak olursa, bu iz sürüldüğünde merkeze ulaşılabilir.. Bu davanın bu anlamda, pilot dava olma özelliği var.. Bu dava devam etmesi muhtemel diğer davalar için model oluşturacak.
“Göreceksiniz, yakında başka örgütler ortaya çıkartılacak.” Bazı isimlerin orayla da ilişkileri tesbit edilecek. Bu yapı “ayrık otu” gibi her yere uzuyor.. Derin yapı, bu işi burada lokalize etmek istiyor. Yani kertenkelenin kuyruğunu bırakması gibi bir hadiseyle karşı karşıyayız..
Olimpik helezonları düşünün. Bir halkayı kopardığınızda tek ve bağımsız bir çember kalır elinizde..
Bu yargılamayı yapacak yargıçların güvenliği, sorgulamaların zamanında ve hızlı bir şekilde yapılması, açık yargılamanın rahatlıkla yapılabilmesi için fiziki mekân şartları, hepsinin düşünülmesi gerek şimdiden.. Bugünkü mahkemede 40-50 sanık ve avukatları da girdiğinde, ayakta duracak yer kalmaz. Kaldı ki; bu dava bu gidişle sanık sayısı olarak iki katına çıkabilir.. En azından Danıştay davasının bu dava ile ilişkili olduğunu biliyoruz.. Cumhuriyet gazetesine yapılan saldırının da.. Kapatma davası ile ilgili, sanıkların telefon görüşme kayıtları ya da iddianamenin mahkemeye sunulmadan iki gün önce bir sanığın bilgisayarına kaydedilmiş olmasını nasıl açıklayacaksınız.. Olay her an Yargıtay'a uzayabilir..
Belki bu davada da bütün soruşturma ve mahkeme ifadelerinin manyetik kayda alınması gerekir. Bugün önemsiz gibi görünen bir ayrıntı, yarın ortaya çıkacak yeni bilgi ve belgeler ışığında özel bir anlam ve önem taşıyabilir..
Bu kadar kişi ve belgenin güvenliği ve gizliliğinin korunması bile ciddi bir iş..
Şimdilik tartışma İlhan Selçuk’un sabaha karşı gözaltına alınması noktasına kilitlendi.. Yeni Asya'nın yaşlı gazeteci sahibi “deprem İlahi ceza” dedi diye adamı alıp içeri attılar, kimsenin sesi çıkmadı.. Bunu “olur böyle vakalar” demek için söylemiyorum. Bir çifte standardın altını çizmek için söylüyorum. 312 General, Vakit gazetesine, birlik olup dava açtı, kimsenin sesi çıkmadı.. Ben de elele eyleminde gözaltına alındım.. Hem de yine sabaha karşı. Bugün bağıranlardan kimsenin sesi çıktı mı?
Keşke emniyet de bu konuda daha dikkatli davransa.. Küçük yanlışlar büyük tartışmalara sebeb oluyor.
öte yandan savcının açıklamasını da not etmek gerek..
Bazı sanıklar iki saat sonra havaalanına gidecek ve yurtdışına çıkacaklarmış.. Bu önemli bir gerekçe. Diğer bir gerekçe ise, operasyonun eşzamanlı yapılma zorunluluğu.. Aksi halde sanıklardan bazıları daha sonra gözaltına alınacak olsaydı bilgisayar kayıtlarını silebilirlerdi.. Gözaltının zamanlamasında, 3 kriter esas alınıyor.. Kaçma ihtimali, belgeleri karartma, gizleme ve imha ihtimali, birden fazla sanıklı tutuklamalarda operasyonun senkronize / eşzamanlı bir şekilde yapılması..
Bakalım Ankara bu konularda soruşturmanın selâmeti ve yargılamanın hızlı ve doğru bir şekilde yapılabilmesi için gerekli tedbirleri alacak mı?
Halk bu işin artık bitirilmesini istiyor.. Bu konuda kamuoyu desteği var. Bazı gerçekler su yüzüne çıkmış durumda.. Kim oldukları, iç ve dış ilişkileri belli, hedefleri de.. Media, Mafia, Sermaye, Siyaset, Bürokrasi, Oda, Vakıf, Dernek, herneyse, nerede oldukları ve kim olduklarını biliyoruz artık.. Bu beladan kurtulursa Türkiye, bu irtica tartışmaları da, terör de, yoksulluk da bitecek.. Kayıtdışı ekonomi ve kayıtdışı siyaset çökertilmeden kimseye huzur yok..
Selam ve dua ile.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi