Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Başkaları ne der

Başkaları ne der

Küçüklüğümüzde hep nasihat dinledik. "Sakın şöyle yapma, başkaları ayıplar, komşu bizi kınar, el alem ne der diyerek bize insanların hayatımızdaki etkilerini gösterdiler. O günlerde, çevremizdeki insanları bir ayna gibi izledik ve davranışlarımızı kontrol ederek onların tepkilerini çekmemeye gayret ettik. Yani daha hayatın başında anladık başkalarının bizimle ilgili düşüncelerinin önemli olduğunu.

Çevremizdeki insanlar bazen canımızı sıksalar da çoğu zaman uyarılarıyla kendimizi görmemizi sağlıyorlardı. İç dünyamızda bizi yönlendiren güç unsurlarıyla işbirliği yapıp bir asker gibi bekliyordu başımızda insanlar. Onlardan çekindiğimiz için, sigara içmez, küfürlü söz söylemez, büyüklere karşı gelmez, insanların sözünü kesmez, çalmaz, yalan konuşmazdık... Bu menfi eylemlere meylettiğimiz takdirde dışlanacağımızı bilirdik. Geçmişte, bir çok kere çevremizdeki insanların tepkilerinden çekinerek hatalardan geri dönmüşüzdür. Çevre bir yerde bizi korumuş ve toplumun genel kurallarına uyum sağlamaya zorlamıştır... Buna ister mahalle baskısı deyin, ister grup etkisi ya da dış etkenler deyin, insanlar başkalarının kendileriyle ilgili ne düşündüğüne, ne deyip ne demediğine bir yere kadar önem veriyorlar. Bu süreç aile, sosyal çevre ve okul etkisiyle devam ediyor ve bizler aslında yaşadığımız topluma bu şekilde uyum sağlıyoruz.

Çevrenin birey üzerindeki etkileri, toplumsal yaşamla uyumlu olma, onay ve takdir ihtiyacını karşılama, kendini bir yere ait hissetme açısından da önemlidir. Bizler yaşadığımız toplumda dışlanmaktansa, kabul görmek, sevilmek ve değerli olduğumuzu hissetmek isteriz ve bunun için gerekirse heveslerimizden, bizi yönlendiren düşüncelerimizden dahi vazgeçeriz.

Peki dış dünyadan gelen bu yönlendirmeler bizim için ne ifade eder? Ya da başkalarının ne dediği neden bu kadar önemlidir? Her şeyden önce, kişi, toplumun örf, gelenek ve kültürüne bağlı kalarak, yaşadığı toplumda, kendini kontrol etmeye, toplumun kurallarına uyum sağlamaya ve insanları rahatsız edecek tutum ve davranışlardan uzak kalmaya gayret ediyor. Her ne kadar, günümüz insanı, dışarıdan gelen bu denetim mekanizmalarını, mahalle baskısını, sosyal çevrenin tutuculuğu olarak lanse etseler de bir çok genç, insanların tepkilerinden çekindiği için yapmak istediği ya da meylettiği hatalardan vazgeçmiştir. Çünkü aksini yaparsa, yaşadığı ortamda kabul görmeyecek ve aşağılanacak, dışlanacaktır. Bunu göze alamayan kişiler davranışlarını kontrol etmeye ve toplumun kurallarına uyum sağlamaya çalışırlar.

Kişi, hayat tarzı ve insani benzerlikleriyle yaşadığı toplumun bir parçasıdır. Bu biraz da, toplumda yaşayan bireylerin benzer tutum ve davranışlara sahip olmasıyla alakalıdır. Sosyal psikoloji bunu, sosyal etki olarak tanımlar ve burada uyma davranışının etkin olduğunu savunur. Kişi sosyal etkinin neticesinde, yaşadığı topluma uymaya gayret eder ve burada sosyal etkileşim bir şekilde vuku bulur. Yani birey dış dünyadan dışlanacağı endişesiyle ortama uyum sağlar ve kendisiyle aynı güzergahta yürüyen kimselerle ortak benzerlikleri yakalar. Aksi durumda kişi yaşadığı gruptan dışlanacak ve kendini ait hissedebileceği bir ortamdan mahrum kalacak ve yalnızlaşacaktır. Bizler çocuklarımızı eğitirken, onlara her zaman kendileri olmayı öğretsek de, bir yere kadar çevreden gelen kontrol ve yönlendirmeler de tesirli oluyor. İtiraf etmeliyiz ki, her birimiz yaptığımız her şeyi biraz kendimiz için biraz ötekiler için yaparız.

Ancak, burada bir ayrıştırmaya, damıtmaya da yer vermeliyiz. Eğer uymamız gereken kurallar, örf, kültür ya da gelenekler rengini İslamdan almıyor ve bizi ahlaki ve insani olmayan bir karanlığa ve bataklığa sürüklüyorsa, Müslümanlar hiç tereddüt etmeden Allah'a teslim olurlar. Tıpkı, bütün tepki ve aşağılamalara rağmen örtüsünden, ibadetinden ödün vermeyen hanımların; her türlü zorbalığa karşı inancından ödün vermeyen beylerin yaptığı gibi inandıkları değerlere sahip çıkarlar. Onlar bunu çevreden dışlanma pahasına da olsa yaparlar. Çünkü biz müminler, dünyaya Yalnız Allah'a kul olmaya geldik. Kula kulluğa veya köleliğe değil.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi