Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Münazarada mıyız?..

Münazarada mıyız?..

Şimdi de var mıdır bilmiyorum ama, benim okuduğum dönemlerde liselerde münazaralar yapılır; ortaya atılan bir konu, sınıflarda oluşturulan ekipler tarafından tartışılırdı.

Öğrencilerin konular hakkında bilgi toplamaları, bunları anlamaları ve uygun bir şekilde savunmalarını sağlayan münazaralarda; okullarda siyasi mevzular tartışılamayacağı için, konular 'çocukların yetişmesinde aile mi önemlidir, okul mu?' ya da 'yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan?' benzeri genel-geçer hususlardan oluşturulur ve tartışan tarafların kendi fikirlerinin kazanması için sergileyecekleri performansa bakılarak değerlendirme yapılırdı.

Münazaralarda, genellikle iyi konuşan ve kendi işine yarayan delillerle karşı tarafın tezini geçersiz hale getirebilenler kazandığı için, bazen tutarsız tezlerin galip geldiği bile olabilirdi... 70'lerin sonunda, yakınlarımdan birisinin katıldığı ve 'iyilik-kötülük' konularının tartışıldığı bir münazarada, kazanan taraf 'kötülüğü' savunanlar olabilmişti mesela.

Eylül'de yapılacak referenduma hazırlık babından ufak ufak başlayan propaganda faaliyetleri, münazara mantığını hatırlatan manzaralar arz ediyor.

Mevcut anayasanın bazı maddelerinde değişiklikler yaparak bireysel hak ve özgürlüklerin önünü birazcık açmayı ve bu arada özellikle son dönemlerdeki icraatlarıyla Anayasa'nın kendilerine çizdiği sınırları sürekli olarak zedeleyen bazı kuruluşları belli oranda hizaya getirmeyi amaçlayan değişikliklere hayır denilmesini arzu edenler, tıpkı münazaralarda olduğu gibi sürdürüyorlar çalışmalarını.

Anayasa değişiklikleri ile hiç alakası olmayan konuları gündeme getirip, bu değişikliklerin kapsadığı alanlara hemen hiç girmeden yaptıkları konuşmalarla, 'şimdilik' işlerine geldiği anlaşılan mevcut durumun olduğu gibi korunmasını amaçlıyorlar.

Değişiklik maddeleri arasındaki AYM ve HSYK'nın üye sayılarını artıran maddelerin, hayır denmesini savunanların asıl problemlerini teşkil ettiği, malum. Ama bunları nerdeyse hiç gündeme getirmiyorlar.

Şöyle söyleyemiyorlar mesela: "Ey Milletimiz! AYM ve HSYK'nın üye sayılarının artırılması, bu anayasal kuruluşların şimdiye kadar olduğu gibi, biz nasıl istiyorsak öyle çalışmasının önüne geçmeyi amaçlayan bir değişiklik olup, bizi ve bizim gibi düşünenleri rahatsız edeceklerinden bu değişiklik olmamalıdır!.."

Şöyle de diyemiyorlar: "Ey Milletimiz!.. Egemenlik kayıtsız şartsız sizin olsa da, biliyorsunuz siz bunu anayasal organlar vasıtasıyla kullanıyorsunuz ve mevcut durumda, bunlar arasında da özellikle atanmış olanlar ön planda. Siz cahil olup, yönetimin ne olduğunu da bilmediğiniz için anayasal organların tarafınızdan seçilenleri önemsizdir. Bu değişiklikler, sizin seçtiğiniz organların biraz daha alan kazanması ve atanmış organların gücünü kaybetmesi ve dolayısıyla bizim gücümüzü kaybetmemiz ve işleri istediğimiz gibi yürütemeyişimiz neticesini getiriyor... Bu yüzden hayır demelisiniz!.."

Görüyorsunuz ya, münazarada 'referandumda mutlaka hayır denilmeli' diyen tarafın tezi oldukça zayıf ve bu tezi savunmak durumunda kalanların işleri zor...

İşleri zor çünkü karar verme mevkiinde bulunan bu sefer Milletimiz ve ona dönüp, referandumda 'hayır' demelisiniz diyenler, adına yetki kullandıkları halde Milletimizi hiç hesaba katmayanların sultalarının devamını istiyorlar sadece...

Bu: "Ey Millet! Seni egemen olarak tanımıyorum; tanımamayı ve kendi bildiğimi okumayı sürdüreceğim. Ama ne olur gel bunun böyle devam etmesi için bize destek ol!.." demekten başka bir şey değil aslında.

Münazara sürüyor. İzleyenlerin ne karar vereceğini bilmiyoruz ama, hakem heyetine 'siz de kimsiniz!' makamında sözler edenlerin kazanabileceklerini de zannetmiyoruz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi