Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Büyükanıt’ı darbe yapmadığı için mi yargılatacaksın?

Büyükanıt’ı darbe yapmadığı için mi yargılatacaksın?

Dörtyol’daki “tehlikeli tırmanış”, İnegöl’de olup bitenler, referandumdan “hayırlı sonuç” istimal etmek isteyenlerin işi “iç savaş kışkırtıcılığına” vardırmaları, şu bu...

Bu kadar mesele varken 27 Nisan’ı tartışmanın yeri ve zamanı mı?

Hem yeri, hem zamanı...

Biliyorsunuz, tartışmayı, “Etro” namıyla maruf Kemal Kılıçdaroğlu başlatmıştı, durup dururken...

Pek de “durup dururken” değil elbette... Amacı referandumdan “hayırlı sonuç” istimal etmekti.

İki şey yapmış olacaktı:

Bir: 27 Nisan e-muhtırasını yargılamaya güç yetiremeyenlerin ortaya 12 Eylül’ü atarak hedef şaşırttıklarını, dolayısıyla “darbeleri yargılama” konusunda samimi olmadıklarını göstermiş olacaktı.

Bu da, referandumdaki “hayır”larına sağlam bir gerekçe teşkil edecekti...

İki: İktidarın seçim başarısını Dolmabahçe zirvesine bağlayarak, partisinin başarısızlığına gerekçe üretmiş olacaktı.

Komik...

Komikten de öte, tuhaf...

Demek ki Başbakan Erdoğan ve “e-muhtıra”nın müellifi Yaşar Büyükanıt kafa kafaya verip şöyle düşündüler: “Öyle bir şey yapalım ki, hem AK Parti 22 Temmuz’da ezici bir seçim zaferi kazansın, hem de Abdullah Gül rahatça Çankaya’ya çıkabilsin...”

Olabilir mi?

Kılıçdaroğlu’na sorarsanız, tastamam böyle oldu.

Bu cümleden olarak, CHP’lilerin e-muhtırayı “darbe suçu” kapsamında gördüklerini öğrenmiş olduk.

Demek ki, 27 Nisan’a özel bir anlam yüklememiz ve Genelkurmay’ın internet sitesinde çakılı duran

bildiriyi “darbe suçu” saymamız gerekecek. Bunu, “12 Eylül’ü yargılayacağına, e-muhtırayı yargılasana” diyen Kılıçdaroğlu da teyit ediyor...
Madem yapılan suçtur, e-muhtıra destekçiliğinde yarışanları nereye koyacağız?

Dersim itirafçısı Onur Öymen, “Genelkurmay’ın tesbitleri bizim tesbitlerimizden farklı değildir. Altına imzamızı atarız. ‘Ne mutlu Türküm diyene’ sözünü kimse küçümseyemez ve bunu küçümseyenleri devletin düşmanı sayarız. Türkiye’yi Atatürk düşmanlarına teslim etmeyeceğiz” demişti...

Bu da suç mu?

İkna odalarının mucidi Nur Serter, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin önünde, şanlı ordumuzun önünde saygıyla eğiliyoruz. Türk ordusu çok yaşa. Türk ordusu, 27 Nisan’da bizim sesimizi duymuş, bizim sesimize sahip çıkmış, demokrasiye sahip çıkmıştır. 27 Nisan’da Türkiye Cumhuriyeti’nin gerçek iradesine sahip çıkmıştır” demişti.

Bu da suç mu?

Darbeye teşebbüs suçsa, bunlar da suç olmalı?

Hayır, Kılıçdaroğlu’nun derdi e-muhtırayla
değil...

Kılıçdaroğlu’nun derdi Yaşar Büyükanıt’la...

Nitekim, dün yaptığı açıklamada, “İktidara geldiklerinde Büyükanıt’ı yargı önüne çıkaracaklarını” söylüyordu.

Taraf yazarı Yıldıray Oğur’un harika tespitiyle, “Büyükanıt’a, Dolmabahçe zirvesinde cumhuriyeti AKP’ye sattığı için kızıyorlar. Büyükanıt’ın suçu aslında darbe değil, tam tersine Gül’ün Çankaya’ya çıkmasını engelleyememek, yani bağlı olduğu hükümete tabi olmak ve aslında darbeyi yapmamak...”

İlginç değil mi?

Doğan Güreş’e etek giydirmişlerdi.

Hilmi Özkök’ü “takunyalı” ilan etmişlerdi.

Büyükanıt da darbeye yeltenmediği için yargılanan ilk Genelkurmay Başkanı olacak herhalde...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi