Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Darbelerle mücadele edecekmiş!

Darbelerle mücadele edecekmiş!

İktidara geldiklerinde “darbelerle nasıl mücadele edilirmiş”, bize gösterecek olan Kemal Kılıçdaroğlu, Rize’deki mitingde, Ergenekon sanığı Mehmet Haberal’a selam yollamış...

Herkese selam yolluyor.

Rahmet bekleyenlere de selam yolluyor.

Dün de Hopa’da, Hopalıların gözünün içine baka baka, Kazım Koyuncu’ya selam yolladı...

Ben Parvus Efendi’yi ne zaman hatırlayacak diye bekliyorum.

Hani, Nazım Hikmet’i anan Başbakan’a karşılık olarak, “Bir de Parvus Efendi diye bir değerimiz var... Onu niçin anmıyorsun? Bu ne kadirbilmezlik!” demişti ya...

İttihat ve Terakki’yi Alman çıkarları lehine “enforme” eden Parvus Efendi, ne yazık ki bir Alman ajanıydı, aynı zamanda silah ticaretiyle uğraşırdı, aynı zamanda sosyalistti, aynı zamanda İttihatçıların akıl hocasıydı. Aynı zamanda darbe tertipçisi miydi, bilemeyeceğim... Yapıp ettiklerini bir de bu gözle tarassut altına almak lazım. Bakalım ne çıkacak!

Kılıçdaroğlu işte bu Parvus’u “değerlerimiz” arasında sıralıyor.

Oldu olacak, bir selam da, eski Ankara Valisi Abdulkadir Bey’e yollasın.

Sarı Efe Edip’i de ihmal etmesin...

Birincisi, “Bu ittihatçılar da çok olmaya başladı” diyen gazeteci Hasan Fehmi’yi vurmuştu... Selamı fazlasıyla hak ediyor.

İkincisi de İzmir’de Atatürk’e suikast tertip ederken enselenmişti.

Hayır, Kılıçdaroğlu istediği yere selam yollayabilir...

Haberal’a gadredildiğini de düşünebilir... İş yargıya intikal etmiştir... Kime ne kadar gadredildiği mutlaka ortaya çıkacaktır...

Fakat Kılıçdaroğlu bu selam işini son zamanlarda biraz abartı gibi geliyor bana. Neredeyse her mitingde,

her toplantıda Silivri’de yatan “vatansever aydınlara” selam yolluyor, onların hatırını soruyor, sürekli bir “haksızlığın” altını çiziyor.
İyi ediyor da, yargı safahatındaki bir davaya gösterdiği bu “orantısız ilgi” biraz fazla olmuyor mu?

Silivri’de yatan aydınları bahis konusu ediyorsan da (ki, bazılarının haksızlığa uğradığını, tutukluluğun cezaya dönüştürüldüğünü ben de kabul ediyorum), bu aydınlardan bazılarının karıştığı nahoş hadiseleri neden hiç dile getirmiyorsun?

Bu vatansever aydınların arasında ne yazık ki bazı tetikçiler var...

Danıştay suikastine azmettirenler var...

Bombacılar var...

Darbeciler var...

Darbeci paşalarla teşrik-i mesaisini tutanak haline getirip servis eden müntesipler var...

Devlete ait “gizli evrakla” siyasi manipülasyona kalkışanlar var...

Terör örgütüyle teşrik-i mesaisi açığa çıkmış mütekait askerler var...

Bununla birlikte, masumlar da var elbette...

Darbelerle nasıl mücadele edilirmiş, bize gösterecek olan Kılıçdaroğlu, neden “darbelerle mücadele”nin bir cüzü olan Ergenekon soruşturmasını karalamaya, işlevsizleştirmeye, düpedüz gözden düşürmeye çalışıyor?

Hadi Ergenekon’da haksızlık yapılmıştır diyelim...

Kafes ne o zaman?

Balyoz ne?

Balyoz sanıklarına ait ses kayıtları ne?

Darbe günlükleri ne?

Miting meydanlarını süsleyen “ordu göreve” pankartları ne?

Hrant Dink cinayeti ne?

Danıştay suikasti ne?

Dörtyol’daki “mevzun” ve “derin” provokasyon ne?

Bütün bunlar yokmuş gibi davranarak mı darbelerle mücadele edeceksin?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi