Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Ne YAŞ’mış be... 4 günde kurumadı!

Ne YAŞ’mış be... 4 günde kurumadı!

Yıllardır aynı uygulama gerçekleştiği, yani bir “gelenek” hâlini aldığı için, zannettim ki, yine aynısı olacak... Malûm, bugüne kadar bütün Yüksek Askerî Şûra toplantıları “3 gün” sürer, dördüncü günün sabah saatlerinde alınan kararlar “Başbakan” tarafından imzalanır, öğle saatlerinde de “Cumhurbaşkanı” tarafından onaylanır ve kamuoyuna açıklanırdı... Hemen herkes gibi, biz gazeteciler de “saat 13.00-14.00” civarında “Şûra kararları”nı öğrenir ve gazeteyi de buna göre tanzim ederdik... Nereye “kimler” getirilmiş, kimler “terfi” ettirilmiş, kimlerin görev süresi uzatılmış veya kimler “emekli”ye sevkedilmiş, kimler “ihraç” edilmiş, bunun listelerini okuyucumuza sunmaya çalışırdık... Dedim ya, bir “gelenek” hâline gelmişti bu... Şûra, “Ağustos’un ilk üç günü”nde çalışır, “dördüncü gün”de, alınan kararlar açıklanırdı.
4. GÜN DE SONUÇ YOK!
Bu yıl da böyle olacağını zannederek, dün öğle saatlerinde geçtim televizyonların karşısına... Acaba, Org. Hasan Iğsız’ın durumu ne oldu?.. Org. Hıfzı Çubuklu ve Org. Saldıray Berk’in durumu ne oldu?... Bekledikleri görevlere mi atandılar, yoksa emekliye mi sevkedildiler?.. Yani yaptıkları yanlarına kâr kalıp “ödüllendirildiler” mi, yoksa “yaptıklarının bedelini” mi ödediler?..
Ne var ki, televizyonlarda izlediğim haberlerde, “YAŞ toplantısının bittiğine” dair bir bilgi yoktu... Televizyonlara göre, Ankara’da “YAŞ krizi” veya “YAŞ sancısı” devam ediyordu... Çünkü, Başbakan “TSK toplantısı”na katılmak yerine, “STK toplantısı”na katılmayı tercih etmişti...
“YAŞ toplantısı”nın devam ettiği saatlerde, Başbakan Tayyip Erdoğan, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, ardından Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve daha sonra da Osman Can ve Lale Mansur’un da aralarında bulunduğu STK heyeti ile görüşmeler gerçekleştirmişti.
Demek oluyordu ki,
YAŞ’ta bir “sancı” vardı.
Erdoğan, “tavır” koyuyordu.
“Askerin talepleri”ne direniyordu!..
IĞSIZ’A NİYE SOĞUK BAKILIYOR?
İyi de, kime ve niye tavır koyuyordu?.. 1. Ordu Komutanı Org. Hasan Iğsız’ın Kara Kuvvetleri Komutanı olmasına mı, “Haklarında yakalama kararı çıkarılan 102 subayın terfi ettirilmek istenmesine” mi?..
Eğer “kilitlenme”nin sebebi buysa, Erdoğan’ın “tavır” koymasını anlayışla karşılamak gerekir... Çünkü Org. Hasan Iğsız, “karakolların yerlerini değiştirmek için ödenek verilmediğini” iddia eden ama kendisi, hem de “ailesiyle” birlikte “askerî helikopterle pikniğe giden” bir komutandı!..
Bunun da ötesinde; Ergenekon savcılarına gönderilen bir ihbar mektubunda, Iğsız’ın da adı geçiyordu... İhbar mektuplarında; Kurbay Albay Dursun Çiçek tarafından kaleme alınan “İrtica ile Mücadele ve Eylem Plânı”nın, “Org. Iğsız’ın emri ile” hazırlandığı öne sürülüyordu.
Ve yine;
Org. Hasan Iğsız, Genelkurmay’ın “kara propaganda” yapmak ve “hükümeti yıpratmak” amacıyla kurdurttuğu “internet siteleri”nin sorumlusu olarak görülüyordu...
Yani Hasan Iğsız, Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz tarafından “6 Ağustos Cuma gününe kadar ifade vermeye çağırılan” 19 şüpheli arasındaydı... Iğsız, “terör örgütüne üye olmak”la suçlanıyordu... Eğer Cuma’ya kadar ifade vermeye gitmezse, hakkında “zorla getirilme” kararı verilecekti!..
Haklarında “yakalama” kararı çıkarılan 102 subay ise, “darbe plânı” hazırlamakla suçlanıyor ve iddialara göre “orduevlerinde saklanıyorlar”dı!..
Bu komutanlar eğer “suçsuz” iseler, niye ifade vermeye gitmiyordu?.. “Suçlu” olduklarını biliyorlarsa, niye “terfi” bekliyorlar?.. Ne yani, yaptıkları yanlarına kâr mı kalacaktı?..
Hem “hükümeti yıkmak” isteyecekler, hem de “terfi” bekleyecekler!. Başbakan da, bu terfilerin altına imza atacak; öyle mi?..
Nerede bu yoğurdun bolluğu?..
BAŞBAKAN BİR “NOTER” Mİ?!?
Başbakan, bir “noter” midir ki, önüne gelen listenin altına “imza”sını bassın!..
Kaldı ki;
“Terfi”lere, “uzatma”lara ve “emeklilik”lere karar verme inisiyatifi “asker”de olmasına rağmen; yasalara göre, “atama” işlemi sadece “Başbakan’ın yetkisi”nde!.. Yani, Başbakan; “Ben filanca kişinin kuvvet komutanı olmasına karşıyım” derse, o kişi kuvvet komutanı olamaz... Dahası; Başbakan “imza” atsa da, bunun “Cumhurbaşkanı tarafından onaylanması” da şart!..
Öyle anlaşılıyor ki;
Bu Şûra’da, “Türkiye tarihinde bir ilk” yaşandı ve YAŞ toplantıları ilk defa bu kadar uzadı... Ve yine ilk defa, Tayyip Erdoğan bir “noter” olmadığını gösterdi.
İşte bu “tavır” sebebiyle, televizyonlar “yorum”lar yapmaya, “senaryo”lar üretmeye başladı.
Başbakan, bazı “atama”ları 30 Ağustos’a kadar bekletecek ve dolayısıyla “kuvvet komutanı” olmayı bekleyen kişiler, otomatikman “emekli”ye sevkedilecekti!..
Yine senaryolara göre;
“Asker kanadı” bir ara çözüm bulma telaşındaydı... Askere göre, Genelkurmay Başkanlığı’na getirilecek olan Org. Işık Koşaner’in görev süresinin “3 yıl” olacağı, bu sürede Org. Hasan Iğsız da “65 yaşını dolduracağı” için, önümüzdeki YAŞ’ta Genelkurmay Başkanı olması mümkün değildi.. O halde, “Kara Kuvvetleri Komutanlığı”na getirilmesinde bir sakınca yoktu!..
EN UZUN YAŞ TOPLANTISI
“Yorum”lar ve “senaryo”lar böyleydi de, Başbakan Erdoğan’ın düşüncesi neydi?
Dün, günboyu bu düşünceyi öğrenebilmek için çabaladım... Gelin görün ki; Erdoğan’a yakın kurmaylar “ser” verip “sır” vermiyorlardı!..
İnanın, en ufak bir “işaret” alamadım...
Derken, “saat 17.30” civarında, bir “son dakika” haberi geldi... “İlk defa 4 gün süren” YAŞ toplantısı tamamlanmış, hazırlanan liste Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül tarafından Başbakan’a sunulmuştu...
Bu haberden sonra, “en uzun dakikalar” başladı... Başbakan, listeye bakıp “imza”yı basacak ve “onay” için Cumhurbaşkanı’na mı gönderecekti, yoksa “bekletecek” miydi?..
Öyle bir “ketum”dular ki, kimsenin ağzını bıçak açmıyordu... Ne “asker” kanadından ses çıkıyordu, ne de “hükümet” kanadından!..
Hastane koridorlarında “doğum”un sonucunu beklerken “dokuz doğuran” erkekler gibi, biz de beklemeye başladık!..
Başbakan “imza”yı atacak mı,
Yoksa “bugüne” mi bırakacak?..
Kimbilir, belki de önceki yıllarda olduğu gibi, “30 Ağustos”a kadar bekler!..
Uzun lafın kısası;
Gerek İstanbul Belediye Başkanlığı, gerek Başbakanlık dönemlerinde hep “ilk”lere imza atan Tayyip Erdoğan, son günlerde bir “ilk”e daha imza attı ve “askerin baskılarına” rağmen “soğuk” baktığı isimlere onay vermedi.
Ve ilk defa, YAŞ bu kadar uzun sürdü..
Ne YAŞ’mış be!..
4 günde bile kurumadı!..
CHP’de demokrasi mi?!?
Çıktığı televizyon ekranlarında ve miting meydanlarındaki kürsülerde bol keseden atıyordu ya; “şeffaflık” ve “demokrasi” diyordu ya; işte gördük Bay Dandi’nin demokratlığını!.. “Şeffaflık” anlayışını da gördük, “demokrasi” ve “özgürlük” anlayışını da!..
Bir CHP’li Belediye Başkanı, başına “evet” yazılı şapka geçirip Erdoğan’ın mitingine katıldığında, Bay Dandi, anında tepki göstermişti: “İcabına bakacağım!” Bunun, “öylesine bir tepki” olduğunu sanıyorduk ki, CHP’li Eşref Erdem’in sözleri gündeme geldi… O da, 12 Eylül’deki referandumda, CHP’nin aksine “Anayasa değişikliğine evet” diyeceğini açıklamıştı…
Vayy, sen misin “özgürce” görüş açıklayan?..
Vayy sen misin “CHP politbürosu”na kafa tutan?..
Anında verdiler “infaz” kararını!.. “Evet” diyeceğini açıklayan Eşref Erdem’in “CHP’den ihracı” için, anında düğmeye bastılar!..
Bu iki olay, Bay Dandi liderliğindeki CHP’nin ne kadar “demokrat”(!), ne kadar “özgürlükçü”(!) olduğunu görmeye ve göstermeye herhalde yeterlidir!..
Görün işte; kendi bünyesinde bile “aykırı seslere tahammül edemeyen” bir partinin, Türkiye’ye nasıl tahammül edeceğini!.. Bu CHP mi Türkiye’ye “özgürlük” getirecek?.. Güldürmeyin insanı!.. Daha çoook beklersiniz!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi