Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Katil kim?

Katil kim?

Emekli Paşa’dan şok sözler! Emekli Koramiral Atilla Kıyat, 1993-1997 yılları arasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde işlenen “faili meçhul cinayetler” hakkında çok çarpıcı açıklamalar yaptı. Ve dedi ki: “Emekli Koramiral Kıyat, 93-97 yılları arasında işlenen faili meçhul cinayetlerin devlet politikası olduğunu, o dönem yüzbaşı, üsteğmen olan kişilerin emir üzerine bu cinayetleri işlediklerini ileri sürdü. Kıyat, dönemin Cumhurbaşkanlarının, Başbakanlarının ve Genelkurmay Başkanlarının hesap vermesi gerekir.”
Peki bu ifadelerle suçlanan isimler kimler? Bunun için o dönemde görev yapan isimlere bakmak gerekir.. Kim bu isimler?
İşte Cumhurbaşkanları: Hüsamettin Cindoruk 17 Nisan 1993 -16 Mayıs 1993 Doğru Yol Partisi TBMM Başkanı sıfatı ile vekaleten. Ve ardından 9. Cumhurbaşkanı olarak Sami Süleyman Gündoğdu Demirel, 16 Mayıs 1993-16 Mayıs 2000, Doğru Yol Partisi. Kritik dönem, Cindoruk’la başlamış, Demirel’le devam etmiş..
Başbakanlar: 93 yılı Demirel’le başlar. Sami Süleyman Gündoğdu’nun kurduğu 7. Hükümet aynı zamanda TC’nin 49. Hükümetidir. DYP’den başbakanlığı Sosyal Demokrat Halkçı Parti alır. Erdal İnönü Başbakandır. Sıvas - Başbağlar olayları o zamana denk düşer.. Kısa süre sonra da DYP’den Tansu Penbe Çiller 1. ve Cumhuriyetin 50. Hükümetini kurar.. “Babasının kızı” göreve gelmiştir.. “Kurşun atan da yiyen de, bizim için şereflidirr” nitekim. 93-96 arası Çiller hükümeti devam eder.
96 yılında kısa bir süre Mesut Yılmaz 2. Hükümetini kurar. ANAP bir kez daha iktidardadır.. Ama yeni süreç Özal’ın ütopyası ile örtüşmez.. Özal, eşinin ısrarı ile bizzat kendi eliyle kendi başlattığı süreci yok edecek bir ismi taşır partisinin başına..
96-97 yılları arasında 1 yıl REFAHYOL Erbakan hükümeti kurulur.. 97-99 arası Ahmet Mesut Yılmaz yeniden Başbakandır..
Genelkurmay Başkanları: İsmail Hakkı Karadayı. 30 Ağustos 1994 - 30 Ağustos 1998. Önce gelen Muhittin Fisunoğlu.
Jandarma Genel Komutanları kimdi diye sorarsanız, Eşref Bitlis 1990-1993 arası görev yaptı. Bir suikast sonucu öldürülmesinin hemen ardından Aydın İlter geldi. 1993- 1995 yılları arasında görev yapan İlter’den sonra BÇG’deki aktif rolleri ile tanıdığımız Teoman Koman 1995-1997 yılları arasında, bu faili meçhullerin en yoğun yaşandığı günlerde görevdeydi.. Ardından Fikret Boztepe göreve geldi. Görevde bulunduğu dönem 1997-1998.
Buna MİT, Emniyet, Kara Kuvvetleri ve diğer kuvvet komutanlıkları ile kritik görevde bulunan askerleri de eklemek lazım..
Fotoğraf çok açık ve net. Güniz sokağın sakini ve “babasının kızı” o dönemin en flaş ismidir.. Erbakan, Çiller’le ortak olduğu döneme ilişkin fazla bir şey söylemedi. O dönemde kabinede yer alan Gül de sessizliğini hep korudu, korumaya devam ediyor..
Ama asıl ekip çok açık ve net: Siyasi kanatta Hüsamettin Cindoruk, Sami Süleyman Gündoğdu Demirel, Ahmet Mesut Yılmaz ve Tansu Penbe Çiller. Bu ekibe görevi devreden, bu dönemden hemen öncesi siyasi lider ise Mustafa Bülent Ecevit.. Askeri kanatta Karadayı ve Koman. Bu işin siyasi sorumluluğu bu kişilere ait, bu iddiaya göre.. O dönemde Jandarmanın en uzun süre başında kalan isimse Koman.. Demirel hem Cumhurbaşkanı, hem Başbakan olarak o süreçde devletin tepesindeki isim.. Kendi olmadığı zaman ya emanetçisi ya da manevi kızı işin başındadır.. ANAP’dan gelip sisteme dahil olan Yılmaz, Özal’ın eşinin desteği ile Hasan Celal Güzel by-pass edilerek, bizzat Özal tarafından oraya taşındı..
Bir generalin “ihbar niteliğinde”ki itirafından sonra, savcıların soruşturma başlatıp, bugün çoğu emekli ya da aktif siyasetin dışında bulunan bu kişilerin ifadesine başvurması gerekir.. Adalet Bakanlığı’nın da bu işin takipçisi olması gerekir. Ve tabii Meclis’in de..
Mesela TBMM İnsan Hakları Araştırma Komisyonu Başkanı, Kıyat’ı çağırıp dinlese ne olur? Hatta Cumhurbaşkanı ve Başbakanın da bu açıklamadan sonra Kıyat’ı davet edip dinlemesi gerekir..
Ne olup bitti ise o dönemde, yani 1993-97 arasında başlayıp bitti değil. Tavan yaptı.. öncesi de, sonrası da var. Bugün bu yapı varlığını hâlâ sürdürüyor.
80-90 arasını sormuyorum zaten. Darbe yıllarında cezaevlerinde yaşananlar bile dehşet verici.. Bakmayın “vatan kurtarma” yalanlarına, her halt var, yağma dersen öyle.. Hırsız, katil, çapulcu bunlar.. 80-90 arasını Kenan Evren ve konsey üyesi arkadaşlarından, kızından, damadından sormak gerek.. Ama 90 sonrası sorumlular hâlâ aramızda dolaşıyor. 28 Şubat da onların eseri..
Kıyat’ın konuya ilişkin Haber Türk’deki açıklamasının devamı şöyle: “1990’la 2000 yılları arasında yapılanlar bir devlet politikası olmasına rağmen bölgede ülkesine karşı kin kusan bir neslin yetişmesine sebep olmuştur. Hukuk dışı uygulamalar olmuştur. Bugün Ergenekon’da faili meçhul cinayetlerden dolayı suçlanan ve içeride olan kimseler vardır. Ama ben devamlı söylüyorum. Bu arkadaşlar o zaman (şimdi albay bunlar) üsteğmendi, yüzbaşıydı. Şimdi diyorlar ki ‘Sen Cizre’deyken muhtarı öldürdün’ ya da ‘Muhtarla beraber oldun filancayı öldürdün.’ Sene kaç? 1994, 1995... Şimdi ben de diyorum ki, lütfen 94’ün, 95’in, 93’ün, 96’nın, 97’nin Başbakanları, Cumhurbaşkanları, Genelkurmay Başkanları, OHAL valileri... Yatağınızda nasıl rahat uyursunuz! Lütfen çıkıp açıklayın, ‘bu yıllarda işlenen faili meçhuller terörle mücadele için devlet politikası mıydı’ ve bu çocuklar devlet politikası mı uyguladılar? ‘Hayır böyle bir devlet politikası yok’ diyorsanız, söyleyin. Hayır söylemiyorlar. Ben o zaman devlet politikası olduğunu düşünüyorum. O zaman maalesef ülkeyi idare edenleri, faili meçhulleri de terörizme önlem olarak gördüklerini düşünüyorum. Çünkü bir üsteğmen, ‘Ben Hasan’la Mehmet’i bir halledeyim de bu terörizmi bitireyim’ diyemez. Birileri emir verdi.”
Sahi OHAL valileri nerede şimdi? Ya da katil kim? Herkes çevresine baksın ve ismi aklında tutsun, ben katili gördüm, ya siz!
Ağar neden çıkıp bir şey söylemez?.. Haksızlıklar karşısında susmayın.. Bir şeyler söyleyin.. Bu dünyanın bir de öbür dünyası var.. Derin devlet kadar büyük bir derin sessizlik sözkonusu bu konuda..
Erbakan parti içindeki iktidar kavgasına gösterdiği ilgiyi, bu hesapların arkasındaki derin planlarla ilgili hassasiyetini neden bu derin devlet yapılanmasına göstermez.. 12 Mart’ı yaşadık, 12 Eylül’ü yaşadık, 28 Şubat’ı yaşadık.. Darbeler ve derin devlet konusunda bu süreçte siyasi görev üslenen herkesin söyleyecek daha fazla sözü olduğunu düşünüyorum.. Hepimiz bu durumdan sorumluyuz ve zarar görüyoruz.. Derin devlet yapılanması çökertilmeden bu ülkede kimseye huzur yüzü yok. Ne terör biter, ne yolsuzluklar, ne kayıtdışı siyaset biter ne kayıtdışı ekonomi. Mafiayla da mücadele edemezsiniz. Bakın bu iş böyle uzar giderse biri biter, yeni bir derin yapı başlar. Bana kalırsa biri bitmeden, ötekisi başladı bile..
Bakın Kıyat ne diyor: “2002 yılında AK Parti hükümete geldikten ve tek başına iktidar olduktan sonra ‘Silahlı kuvvetler içinde darbe yapmak isteyen olmamıştır’ dediğimizde, bize kargalar bile güler.”
Bu konuda kimsenin söyleyeceği bir söz yok mu?
Benden söylemesi. Ben biraz da, bu gerçekler ortaya çıksın, darbecilerden hesap sorulsun diye anayasa referandumuna “evet” diyorum. Bu konuda “bizimkiler”in, hani şu siyasi, dini, vakıf, dernek, sendika lideri gibi kanaat önderlerinin de sesinin daha gür çıktığını duymak istiyorum..
Selâm ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi