Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

“Derin devlet” tuzağına düşmeden!

“Derin devlet” tuzağına düşmeden!

Siyaset velayet değil vekalet müessesedir.. Biad, kişiler ve grublar arasında olabileceği gibi, en geniş anlamı ile aynı zamanda toplumsal bir sözleşmedir. Medine sözleşmesidir.. Bir kişinin bir başkasına bağlanması değil, tarafların verdikleri söze ve marufa bağlı kalacakları konusunda ahid anlamı taşır.. Yani kendisine silahı, serveti ve yetkiyi devrettiğimiz kişileri kayıt altına almanın yoludur.. Onun içindir ki, “SİZDEN olan ulul emre iteat edin” denmiştir.. Yani sizin dininiz, mezhebiniz, tarikatiniz, ırkınızda olan değil (Bu böyle olmasın anlamına da gelmez elbette) öncelikle yetkisini sizden alan ve size hesab veren, alimlere danışan ve halkla konuşan (İstişare ve Şûra yapan) birine iteat edin” anlamı esas alınmalıdır.. Kafir, zalim, fasık ve cahillere itibar etmeyin denir, işin ehline verilmesi istenir.. Yöneticinin kadın, para, koltuk ve güce ihtirası olmaması gerekir. O sebeble ihtirasla bir işi isteyenlere o işin verilmemesi öğütlenir..
İnanan insanlar şunu bilirler ki, “hayır da şer de Allah’tandır.” Her şey Allah’ın iradesi içindedir. “Kadir-i mutlak olan(Mutlak iktidar sahibi olan) O’dur.” O, Alemlerin ilahı ve Rabbidir... Biz sadece O’nun rızasına talip olmalıyız..
Allah (cc) bizi mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir.. Allah dilediğine serveti hesapsız verir. Mal/para, güç ve iktidarı ülkeler ve halklar arasında evirir çevirir/dolaştırır..
Hz. Ali, Allah’ın arslanı, ilmin kapısı idi, ama kâmil bir iktidarın sahibi olamadı.. Bu onun ve o dönemde yaşayan halkın kaderi, imtihanıdır.. Bu iş bazen liyakat ve bazen da imtihan ile ilgilidir.. İnsanlar iyi başlayıp kötü bitirebilirler. Kötü başlayıp iyi de bitirebilirler. Bu işler hep dalgalı da gidebilir.. İyi başlayıp iyi bitirenler, kötü başlayıp kötü bitirenler de vardır..
Biz her zaman, haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalimlere karşı olmalıyız.. Zalim babamız da olsa, mazlum düşmanımız da olsa.. “İlayı kelimetullah”tan söz ediyorsanız, işte kural bu. Benim dinimden, benim mezhebimden, benim partimden, benim ihvanım, benim vatandaşım, benim akrabam! Yok böyle bir şey. Önce adalet. Onun için “Adalet mülkün (sahib olunan tüm değerlerin meşruiyetinin) temelidir” denilmiştir.. İşi ehline vereceksin.. Önce adalet.. Sözü dinleyip, işe bakıp, doğru olana katılmalı, yanlış olana karşı çıkmalıyız.. Kimseye ilahlık ve Rablik taslamamalıyız.. İstişare ve şûrayı elden bırakmamalıyız.. Unutmamak gerekir ki, “Allah cahil ve zalim bir topluluğa hidayet nasib etmez”.
Sonuçta hiç kimse kendi nefsine güvenmemeli, olup bitenlerin kendi iradesinin eseri değil, ilahi bir tecelli olarak görüp, sabredenlerden, şükredenlerden ve haksızlıklara, zulme ve sömürüye karşı direnenlerden olmalıyız.. Çokça okuyan, düşünen ve dua edenlerden olmamız gerekir. Çünki Allah (cc) cahil ve zalim bir kavme hidayet nasib etmez.. Ve biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmedikçe de Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmez..
Şimdi bütün bunları niye yazdım..
Bizden, kendilerine ilim, makam, iktidar ve servet verilenlerin haline bakın.. Bunlar yeri geldiğinde bir fitneye dönüşür.. Bunları nefsinizin emrine, heva ve heveslerinizin emrine verirseniz, bunlar çılgın bir at gibidir, sizi cehenneme götürür.. “Dua ile istenen bir bela”ya dönüşür, bütün bu zenginlikler.. Onun için bu kişilerin Allah’ı (cc) çokça anıp, çokça tevbe etmesi gerekir..
Şeytan, “kendilerine nimet verilenlere”, “suyun başında olanlara”, “başkalarını etkileme gücüne sahip olanlara” daha fazla musallat olur.. Onları “cemaatten uzaklaşmaları” ile tanırsınız.. “Yeni dostlar” edinirler kendilerine..
Dikkat edelim! Bugün başımızın belası derin devlet ortaya çıkarken, birtakım insanlar bu işe bulaşırken de, iyi niyetleri vardı.. Aynı durum bizim başımıza gelebilir.. Unutmayalım ki, “cehennemin yolları, iyi niyet taşları ile döşelidir”.
Önce tarikat kadrolaşması diye de çalabilir şeytan kapınızı.. Başka masum gerekçelerle de.. Bana kalırsa Anatole France’nin TAHİS’ini her politikacı ve bürokrat okumalı.. İyi niyetlerle çıktığınız yoldan lanetlenerek dönebilirsiniz..
İşi ehline vereceksiniz. Yetim malına / kamu malına el uzatmayacaksınız.. “Devletin malı deniz/yemeyen domuz” diyerek cehennemden başka bir yere varamazsınız..
Dürüst, açık ve şeffaf olacaksınız.. Yeryüzünde kibirlenmeden yürüyeceksiniz. Mütrefinden olmayacaksınız! Belam’lardan uzak duracaksınız..
Bizim geleneğimizde, siyaset ya da bürokrat, kamu sorumluluğu üslenen insanlarla karşılaşıldığında, dua olarak onlara, “Allah bizleri-sizi/bizi affetsin” denir.. Çünki bizler Hakkın yeryüzündeki gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olmamız gerekiyor.. ‘Kenarı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu, gelir adli ilahi sorar Ömer’den onu.’ Yıkık bir köprüden geçerken ayağı sürçen topal keçinin sorumluluğu bize aittir..
Unutmayalım, sadece bu dünyada yaptıklarınızdan değil, yapmamız gerekirken yapmadıklarınızdan ve söylemeniz gerekirken söylemediklerinizden de hesaba çekileceksiniz.. Kamunun vebalini omuzlarında taşıyanların bunun için sorumluluğu çok ağırdır..
Yer yüzünden sorumluyuz üstelik.. Çünki Allah bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek ister. Onun için dua ederken Müslümanlar kendi ellerine bakarlar.. Allah’tan istedikleri şeyi icra edecek eller o ellerdir çünki..
Kimse kendi nefsine güvenmesin. Bakın açık söylüyorum. Nasıl olduğunu bile anlamadan, siz Ergenekonu tasfiye ederken şeytan sizin içinizde yeni bir Ergenekon oluşturur. Hatta oluşturmaya başladı bile. Siyaset, kadroculuk, gözü kör eder.. Siz farkında olmadan çeteler çevrenizi kuşatır ve yarın çok geç kalmış olursunuz.. Bir de bakmışsınız siz o lanet olası, o yok etmeye çalıştığınız sistemin bir parçası olmuşsunuz.. Belediyelerde de bu böyle..
Önce “Cami derneği” diye başlar, sonra vakıf dernek. Yoksullara yardım için gizli fon oluşturmakla devam eder ve bir gün gizli, kayıtdışı para, orada durduğu gibi durmaz.. Sonra kayıtdışı siyasete dönüşür bu yapı.. Ve derin devlet işte böyle ortaya çıkar.. Bir de bakmışsınız, siz derin yapıların bir çarkı olmuşsunuz.. Ve bana kalırsa bu süreç başladı bile..
Bir topluluğa olan düşmanlığınız bile sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmemesi gerekirken, bir bakmışsınız, kendinizi riske atmamak için, size hakkı söyleyen kardeşiniz, sizi ihtiraslarınızdan alıkoymak istediği için, sizi engellemeye çalıştığı, sizin onu, kendi yüksek idealleriniz önünde engel olarak gördüğünüz için kardeşlerinizi feda etmeye başlamışsınız.. Yokuş aşağı cehenneme doğru koşmaya başlamışsınız demektir..
“Bana güven- gerisini merak etme sen” diyen politikacıya, bürokrata güvenme. Eğer o kişi sensen, sen de kendi nefsine güvenme. ‘Ağuyu altın tas içre sunarlar, bal da onun suç ortağıdır bazen..’ Şeytan nefse güzel görünen şeylerle nefsini test eder. Hele para, kadın, silah ve makamla/iktidarla nefsini sınamaya kalkma. Bu konuda cesur olma! Kaybedersin!.. Onun için cam evde otur. Uyarılara kulağını aç, nefsinin çağırdığı yere gitme. Şeytan nefsine taht kurmuş oturmaktadır.
Esasen güvenmek güzeldir, ama kontrol etmek daha da güzeldir.. Kamu malı- mülkü üzerine güven değil, kontrol esastır.. Aman dikkat: Bütün aşklar böyle başlar.. İktidar aşkı da başka bir şeye benzemez..
Ha! Bir de, siyasilere, bürokratlara hatırlatalım.. Kiramen katibin’i biliyor musunuz? Her işinizi kayda alıyorlar. İzleniyor ve fişleniyorsunuz.. Ve bir gün ortaya çıkacak. Ona göre.. Başkalarından değil, Allah’tan korkun!
Siz, “Biz derin devletle uğraşırken, nasıl derin devlet olabiliriz ki” demeyin. Dönüştüreyim derken dönüştüğünüzün farkına bile varamazsınız.. Hatta bu işler başladı bile..
Umarım siyaset, bürokrasi ve yerel yönetimlerde birilerinin kulağına kar suyu kaçırmışımdır ağustos ortasında. Ve de ötekilerin derin devleti ile mücadele ederken, kendi içimizde oluşmaya başlayan derin devletin hayat bulacağı ortamı oluşturan kayıtdışı siyaset ve kayıtdışı ekonomi odaklarına karşı birileri ne demek istediğimi anlamıştır..
Allahım bize Hakkı Hak, batılı batıl göster. Hakta toplanmayı nasib et. Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil. Bizim ellerimizle zalimleri cezalandır ve mazlumlara yardım et.. Ya İlahi, bizi zalimlerin elinden kurtar. Cahil, zalim, fasık, kafir, münafık İns ve Cinin, Şeytanın ve onun askerlerinin hile ve desiselerinden kurtar.. İçimizden onları veli edinenlerin şerrinden bizi emin kıl. Şüphesiz ki Sen, her şeyi hakkı ile bilensin, koruyan, bağışlayansın.. (Amin) Selâm ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi