Şefik Dursun

Şefik Dursun

Üniversiteler özgürlükleri yaşamalı

Üniversiteler özgürlükleri yaşamalı

Ergenekon davası penceresinden geriye bakıldığında Batı Çalışma Grubu’nun 28 Şubat Post-modern darbesi halen etkilerini sürdüren Ergenekon damarı olarak karşımıza çıkıyor. Fazilet Partisi’nin iktidar ortağı olması ve Erbakan’ın Başbakanlığı’nı içine sindiremeyenler, milletin siyasi kararını demokratik yollardan değiştiremeyince kılık-kıyafet üzerinden saldırı başlattılar. Önce Yeşil Sermaye adını verdikleri operasyon başladı. İş adamları ve işyerleri buna göre değerlendirildi. Lahmacuncular bile bu kategoriye sokuldu, listeye alındı. Sanki bir terör örgütü mensubu yakalanıyormuş gibi sabaha karşı evlerinden alınan iş adamlarının çaresizliklerini unutmak mümkün değildir. Balyoz Darbe planına benzer şekilde bir seri operasyon hayata geçirildi. Müslümanların karalanması için bir pavyon çalışanını görevlendirip baskı ortamı oluşturdular... Bu gün yavaş yavaş hacimlerini görmeye başladığımız Ergenekon güçleri o günlerde tetikçileri ile birlikte en son ve kalıcı olarak üniversiteleri hedeflerine aldılar.
Geri bırakılmış Türkiye her on yılda bir askeri müdahaleleri yaşıyordu. Ancak millet 12 Eylül darbesinden sonra artık on yılda bir darbe olmaz diye düşünüyordu. Özal ülkenin önündeki bazı engellerin kaldırılması için gerek Başbakan gerekse Cumhurbaşkanı olarak çok hizmet verdi. Bu gün dahi onun hedefleri doğrultusunda yapılan çalışmalar büyüyerek ülkeyi çağdaş ülkeler seviyesine doğru taşıyor... Onun döneminde üniversitelerde özgürlük açısından önemli olan 2547 sayılı YÖK yasasına Ek-17. Madde girdi. Yürürlükteki yasalara aykırı olmamak kaydı ile üniversitelerde kılık-kıyafet serbest olmuştu. Bu nedenle halen de Öğrenci Disiplin Yönetmeliği’nde kılık-kıyafet için ceza öneren bir madde yoktur. Buna rağmen bu gün Ergenekon davasında sanık olarak yargılanmakta olan rektörler ve YÖK başörtüsü yasağını getirdiler ve yerleştirdiler... 28 Şubat döneminin en mağdurları işte bu kız evlatlarımız olmuştur... ‘İlmi araştırmaları bırak, başörtüsü ile uğraş’ diye öğretim üyelerini görevlendiren rektörlere üniversitelerinin başarısı hiç sorulmadı... Aslında üniversiteler onlara göre böyle başarılı olmuştu!.. Çünkü artık başörtülü bir öğrenci, bir çalışan dahi üniversitelere giremiyordu... ABD’nin Irak’ı işgalinden önce Türkiye’nin tavrının ne olması gerektiği konusunda fikir beyan etmeyen Genelkurmay’dan bazıları başörtüsü konusunda ahkam kesiyorlardı... Gücünüz bu zavallılara mı yetiyordu?
Bir taraftan ilmi araştırmaları bırakın diyen rektör destekleniyor, diğer taraftan tanklarımız terörist İsrail Devletine modernize ettiriliyor!.. İsrail’le bu gün dahi içeriğini bilemediğimiz askeri sözleşmeler yapılıyor... Silahlı kuvvetlerin şeffaf olmayan ve İsrail’e verilen askeri ihalelerinden hiç rahatsızlık duyulmuyor... Kimse sormuyor bu işin yapılmasında üniversitelerimizin katkısı neden olmuyor diye... 28 Şubat’ta balans ayarı yaptığını söyleyen General, ABD’de bir Yahudi sivil toplum örgütünden cesaret madalyası alıyor... Bu gün dahi terörle mücadelede kullanılmak üzere İsrail’den satın alınan Heronların İsrail’in isteği dışında çalıştırılamayacağı konuşuluyor...
Üniversitelerimiz Artık Bilimsel Seviyeleri ile Anılmalı
Üniversiteler bir milletin beyni gibidir... Milletin adına düşünür, onun problemlerinin çözümü için formüller ortaya koyar; bilimsel ve teknolojik gelişmelere katkıda bulunur... Normal olarak da millete hizmet edecek kaliteli elemanların, kadroların yetişmesini sağlar...
2003 yılından bu yana her yıl Şangay Ciao Tong Üniversitesi’ne bağlı bir merkezin yaptığı araştırma ile dünyanın en iyi üniversiteleri tespit ediliyor. Bu yıl yapılan çalışmanın sonuçlarına göre ABD’den ilk 10’a 8, ilk 100’e ise 54 üniversite girdi. ABD’nin Harward Üniversitesi 8 yıldır birinci oluyor... İlk 10’a giren diğer iki üniversite İngiltere’den... Ülkemizden İstanbul Üniversitesi ise ilk 500’e girmeyi başardı; 424. sırada yerini aldı. 2004 yılında listeye 16 üniversitesini sokan Çin’in bu yıl 34 üniversitesi ilk 500’e girmeyi başardı. Suudi Arabistan ise bu listede iki üniversitesi ile yer aldı. Değerlendirme birçok faktör göz önünde bulundurularak yapılıyor. Şüphesiz bir üniversitenin yapması gerekenler bilimsel çalışmalar ile yeni bilgi üretmek ve teknolojiye katkı sağlamaktır. Ayrıca mezun ettiği öğrencilerin başarıları da bu değerlendirmelerde bir parametre olarak ele alınıyor...
Bilimsel çalışmalarda dünya birincisi olan Harward Üniversitesi’nde müslüman öğrenciler, Cuma namazını kendilerine tahsis edilmiş bir mescitte kılıyor. Her Cuma bu üniversitede okunan ezan ile birlikte kampusta ibadetlerini yapabiliyorlar... Ramazan ayında oruç tutan öğrenciler için helal yemek çıkarılıyor... Harward İslam Toplumunun üniversite yönetimi ile anlaşarak yaptığı bu hizmetin, üniversitenin başarısına hiçbir olumsuz etkisinin olmadığı, aksine böyle bir üniversitenin dünya birincisi olmasına katkısı olduğunu söylemek mümkün... Harward Üniversitesi beyinlerin özgürce düşünebilmesine ve insanların inançlarını rahatça yaşamalarına izin verildiğinde başarılarını olumlu etkilediğinin tipik bir modelidir...
Oysa hâlâ ülkemiz üniversitelerinde başörtüsü yasağı devam ediyor. Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olması ile başlayan süreçte üniversitelerin rehabilitasyonunun da başladığı tespitinde bulunmuştum. Rehabilitasyondan kastım üniversitelerin potansiyelini en iyi şekilde kullanmak suretiyle ülkenin kalkınması için üzerine düşeni yapmasıdır... Birçok üniversite rektörü değişti... 28 Şubat döneminin siyasi davranan rektörleri artık yönetimlerde değil... O günlerde de yapılan değerlendirmede İstanbul Üniversitesi gene ilk 500’e girerdi...
Artık ülkemizde ilk 500’e değil ilk 100’e giren üniversiteler olmasını istiyoruz ve bekliyoruz... Yeni yönetim anlayışı ile görev yapan demokrat rektörler üniversitelerini siyasetten uzak bir şekilde çalışmalarını sürdürerek başarıyı yakalamalılar... Temel insan hak ve özgürlüklerini koruyarak sağlayacakları huzurlu çalışma ortamında bu başarıyı elde edeceklerine inanmalılar... Eğer Türkiye daha çok üniversitesini ilk 500’e sokabilirse üniversite rehabilitasyonunun başarılı olduğunu söyleyebiliriz... Bunun sonuçlarının yakın zamanda alınması kolay değil...
Üniversitelerde başörtüsü yasağı için hiç kimse bir yasa maddesi gösteremez. Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği, TBMM’nin 411 oyla kabul ederek hazırladığı değişikliğe aslında hiç gerek de yoktu... Anayasa Mahkemesi’nin bu iptalini laik devletin dini alanda düzenleme yapamayacağı hukuki gerekçesini düşünerek okumak daha doğru olur... Şu anda öğrencilerin kılık-kıyafeti daha doğrusu başörtüsü nedeniyle öğrencilik hakkını kullanmasına mani olunamaz, olunmamalıdır... Şimdilerde bazı üniversitelerde kız öğrenciler şapka takmak suretiyle okumak istiyorlar; buna dahi müdahale eden öğretim üyeleri bulunmakta...
Referandum Taşların Yerine Oturması İçin Başlangıç Olacak
Referandumla gelecek Anayasa değişikliğinden sonra üniversitelerde de özgürlüklerin yaşanması beklediğimiz bir durumdur. Başörtüsü yasağını kaldırmak üniversitelerin özgürlüğünü elde etmesine bağlıdır. Bunun için de EVET diyeceğiz... Bir Harward Üniversitesi çıkaramayız... Ama bu yolda, daha çok üniversitemizin ilk 500’e girmesini sağlayabiliriz. Özgürlükleri koruyan huzurlu bir çalışma ortamı olmadan bilgi üretmek mümkün değildir... Halen kız öğrencilerimiz hukuki mücadele içinde didinmekteler... Bu yasaklar 28 Şubat darbesinin yasaklarıdır... Üniversitelerini bu sıkıntıdan kurtaramayan Türkiye’nin dünya ülkeleri arasındaki başarısı da sınırlı olacaktır...
Böyle diyorum ama bir önceki yazımda söz ettiğim gibi yöneticilerimizi de korkuları yönlendiriyor... Bu problemin “Ergenekon bunu fırsat bilir, üniversitelerde karışıklık çıkar” diye üzerinde konuşulmuyor bile... Ergenekon’la mücadele ilmi çalışmalara dönmekle başlayacak ve yıllarca devam edecektir... Her şeyi siyasetten beklemek yanlıştır... Siyasetin dışında üniversite yönetimleri gerekeni yapabilirler. Aslında kılık-kıyafetle uğraşmak hiçbir yöneticinin işi olmamalıdır... Üniversitelerimiz asli görevlerine döndüklerinde dünya üniversiteleri içindeki seviyeleri anlamlı derecede yükselecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şefik Dursun Arşivi