‘Cumhuriyet mitingleri’nden Cumhuriyet Halk Partisi mitingle
“Cumhuriyet mitingleri”ni düzenleyenler, bir dönemin sonunu getiren bir hamle yaptıklarının farkında mıydılar acaba?
Onlar artık sürdürülemeyecek olan bir yapıyı ideolojik argümanlarla devam ettirmenin çarelerini arıyorlardı. Güç merkezleri, oldu bittiyle sonuca ulaşılamayacağını görmeye başladığı için, kitleleri harekete geçirerek bunu sağlamaya çalıştı.
Büyük şehirlerin meydanlarını doldurdular. İdeolojiye verilen gazın, sandıkta sonuç alınmasına yeteceğini sandılar. “Türkiye laiktir, laik kalacak!” avazları yükseltildi. Halka karşı bir husumet dalgası oluşturuldu. E-muhtıra verildi. Bu arada Cumhurbaşkanlığı seçimleri engellendi. Mitingler, meydanlara toplanan kitleleri CHP’ye yöneltti. Peki ne oldu?..
Seçim kaçınılmazdı. Seçime gidildi...
22 Temmuz 2007 seçimleri, ideolojik devletin iflasını gözler önüne serdi: Cumhuriyet mitinglerinin şişirme kalabalığı, bu kalabalık üzerine bina edilen propagandalar bir işe yaramamıştı. Halk her zamanki sağduyusunu göstermiş, ideolojik devletin ipini çekmişti!
Bu, mağlubiyet ideolojisinin ertelenemez sonu oldu. O tarihten bu yana mağlubiyet ideolojisini dayanak yaparak sonuç almak için çalışan kalmadı. Kaldıysa da, küçük azınlıklar olduğu için, kimsenin dikkatini çekmiyor.
Şimdi gecikmiş bir zorunlu değişimin kritik anındayız. Türkiye Cumhuriyeti değişecek! Gerçekten demokratik olacak. Halkın iradesi üstte tutulacak. 12 Eylül ‘Darbe Anayası’nın en köklü değişimi halkın oyuyla gerçekleştirilecek.
Bu başlangıcın, ideolojiyi dayanak yaparak halkı hiçe sayan oligarşik kesimleri ayakta tutan yapıların ortadan kaldırması sürecini hızlandıracağı şüphesizdir.
Türkiye’nin Cumhuriyet oligarşisi, bürokrasideki, hukuk kurumlarındaki, ekonomideki mevzilerini terketmemek için elinden geleni yapıyor. Bunu ideoloji ile yapmayı denedi, olmadı. 1930’ların çakar almaz silahı geri tepti. Bu sefer ideolojiyi arka plana atarak yeni bir yol deneniyor.
Değişim isteyen kesimlerle, değişime direnen kitleler bugünlerde şehirlerin meydanlarını dolduruyor. Miting kalabalıklarına bakarak bir sonuç çıkarmak elbette mümkün değil. Fakat yine de bu kalabalıklar, bu kalabalıkların tepkileri, heyecanları bir fikir verebilir.
Görünen şu: 2007’nin Cumhuriyet mitingleri, Cumhuriyet Halk Partisi mitinglerine dönüştürüldü. Meydanları dolduran kalabalık aynı. Fakat onlara söylenen sözler biraz farklı. CHP’nin kaset mahsulü lideri meydanlarda artık ideolojiden, laiklikten, atatürkçülükten bahsetmiyor. Daha somut “iddialar”la, ki bunların çoğu mesnetsiz olduğu için “iftiralar”la yolunu açmaya çalışıyor.
12 Eylül referandumu, gerçekten çok önemli. Büyük bir Anayasa değişikliğinin halk tarafından tasvibi yönünden önemli olduğu kadar, eski sistemin kurumlarının devamı açısından da hayati önemi haiz.
Halk 12 Eylül’de “Evet” dediğinde, şimdi meydanlarda savurtturan CHP’nin hayat damarlarından birkaçı daha kesilmiş olacak. Halk Partisi, sistemin tabii partisi olmak hüviyetini biraz daha yitirecek. O yüzden canhıraş bir gayretle meydanlara atılıyorlar.
Ya tersi olursa? Hukuk oligarşisi devam edecek. Seyfi ve Moğoltay Dedelerin yandaş hukukçuları milletin ensesinde boza pişirecek! Devletin içinde yuvalanmış suç teşekkülleri, “Ergenekon” cezalandırılmak bir yana, mükâfatlandırılacak. Bununla ilgili adımların atılmakta olduğu görülebiliyor. Son olarak bir Emniyet Müdürü’nün 28 Şubatçı suçlamaları dirilten iddiaları alelacele kitaplaştırılması manidar.
CHP’nin yeni, fakat mahdut kapasiteli lideri bakımından da referandum çok çok önemli. Eğer bu kadar şişirmeye rağmen yine de istenilen sonuca ulaşılamazsa, CHP’nin lideri değişeceği gibi, CHP de değişmek zorunda kalacak.
Fakat bu seferki değişiklik, şekilde kalamaz. Esastan ve köklü bir değişiklikten başka çare olmadığını herkes görecek.
Türkiye her halûkârda bir dönemeç noktasında. Milletin defalarca sınanmış sağduyusu, ufuklarımızın karartılmasına meydan vermeyecek!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.